30.3.09

VE SEÇİMLER BİTTİ

Türkiye Başkanlarını Seçti

Türkiye son yılların en heyecanlı seçim yarışını izledi. Demokrasi şöleni gibi geçen seçim gününün ardından açılan sandıklar, AK Parti için güvenoyu niteliğinde sonuçlanırken İstanbul ve Ankara'da kıran kırana seçim yaşandı.

AK Parti aldığı yüzde 39.17 oy ile 46 büyükşehir ve İl belediye başkanlığını alırken, oylarını artıran CHP yüzde 23.19 ile 13 büyükşehir ile il belediye başkanlığını kazandı. Yüzde 16.13 oy alan MHP 9, DTP ise 8 belediye aldı.Türkiye dün yerel yöneticilerini belirlemek için sandıkbaşına gitti. Demokrasi şölenine dönen seçim gününde AK Parti, oyların yaklaşık yüzde 40'ını alarak birinci parti çıktı. AK Parti, 46'sı büyükşehir ve il belediye başkanlığı olmak üzere toplam 492 belediyeyi kazandı. CHP ikinci sırada yer alırken 13'ü büyükşehir ve il olmak üzere 183 belediyede seçimlerin galibi oldu. Oylarını artıran ve üçüncü sırada yer alan MHP 9, DTP 8, DSP 2, DP ve BBP ise 1 ilde seçimi kazandı. Şanlıurfa'da ise bağımsız aday Ahmet Eşref Fakıbaba seçimi kazandı. AK Parti'li belediye başkanlarının yönetiminde olan Antalya, Adana ve Şanlıurfa'yı kaybeden AK Parti, Trabzon'u ise kazandı.

KALELER SAĞLAM

Siyasi partilerin kaleleri olarak bilinen seçim bölgelerinde çok büyük sürprizler yaşanmazken, Trabzon'da AK Parti, Antalya'da CHP, Adana'da ise MHP seçimleri kazandı.

İzmir'de CHP adayı Aziz Kocaoğlu, açık farkla seçimleri kazandı. DTP, Dİyarbakır adayı osman Baydemir ile ikinci kez seçimleri kazanırken, Güneydoğu ve Doğu'da toplam 8 ilde belediyeleri kazandı.

AK Parti'nin iddialı olduğu İstanbul ve Ankara'da ise Kadir Topbaş ile Melih Gökçek ile sürpriz yaşanmadı. Her iki büyükşehirde CHP oylarını artırırken, ipi AK Parti adayları göğüsledi. Adana'da ise kıran kırana bir yarış yaşandı. MHP ile CHP son sandığa kadar başa baş giderken, son gülen Aytaç Durak oldu.

DTP OYLARI İSTANBUL VE ANKARA'DA CHP'YE GİTTİ

Güneydoğu ve Doğu'da 8 il kazanan DTP, büyükşehirlerde de seçimleri ciddi biçimde etkiledi. Özellikle İstanbul ve Ankara'da AK Parti karşısında CHP'nin ümitlenmesini sağlayan DTP oylarının 2004 seçimine göre büyük farklılık gösterdi. DTP, 2004 yerel seçimlerinde yüzde 20 oy alırken, dünkü seçimlerden sadece yüzde 1 oy alması, DTP seçmenlerinin blok halinde CHP'ye oy verdiğini gösterdi. İstanbul'da da DTP seçmenlerinin CHP'ye oy verdiği görüldü.


30.03.2009
yenisafak.com.tr

Devamını BURADAN okuyun...>>>

29.3.09

TOLON&MENGÜ KONUŞMASI

Mengü'den Tolon'a, emredin Paşam...

Ergenekon terör örgütü (ETÖ) soruşturmasında gözaltına alınan şüphelilerin ilk aradığı isim olan CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün ilginç bağlantıları ortaya çıktı. Mengü ile ETÖ sanığı Hurşit Tolon arasındaki telefon konuşması teknik takibe takıldı.

İkinci iddianameye giren kayıtlara göre Meclis Anayasa Komisyonu Üyesi Mengü'nün Tolon'a, Meclis'teki belgelerden haberdar etme sözü verdiği belirlendi. 30 Mayıs 2008'de yapılan telefon konuşmasında Mengü, şu ifadeleri kullanıyor: "Bak paşam, bazı konularda Parlamento'da ordu ile ilgili kanunlar geldiği zaman ben yapacağımı sana söyleyeyim. Defteri kalemi toplayıp senin önüne geleceğim... Sen bana ders vereceksin, ben çıkıp orada söyleyeceğim."Yapılan görüşmede Şahin Mengü'nün, "Paşam emredin." şeklinde selamladığı Tolon, Mengü ve arkadaşlarından beklentilerini ise şu sözlerle ortaya koyuyor: "Siz bizi hep mutlu edeceksiniz inşallah... Şey de edeceksiniz inşallah zannediyorum o sevgili arkadaşımız da onların belini bükecek... Herhalde gerekli işlemi yapıyordur o. Bana ne tereddüp ediyorsa hazırım biliyorsun." ETÖ operasyonu sırasında gözaltına alınan Hurşit Tolon, ilk olarak CHP Milletvekili Mengü'yü aramıştı. Ayrıca aynı soruşturmada gözaltına alınan Tuncay Özkan da Mengü'den yardım istemişti. CHP'li Mengü, ETÖ soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz hakkında Meclis'e soru önergesi vermişti.

Ancak söz konusu konuşmada Tolon'un 'o' diye bahsettiği ve kendisinden talimat aldığını vurguladığı şahsın ismi geçmiyor.

Ergenekon silahlı terör örgütü soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonda gözaltına alınan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, polisleri karşısında görünce telefona sarılmış ve ilk olarak CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü'yü aramıştı. Söz konusu telefon görüşmesi Mengü'ye soruldu. Milletvekili, geçmişte Hurşit Tolon'a avukatlık yaptığını ve kendisini bu sebeple aramış olabileceğini söylemiş, Tolon'a teslim olması gerektiğini söylediğini anlatmıştı. Ergenekon terör örgütünün tutuklu sanıklarından medya patronu Tuncay Özkan'ın da gözaltına alınırken Mengü'yü aradığı anlaşıldı. Mengü, daha önce basına yansıyan açıklamasında bu telefon trafiğini de, "Çok doğal bir şeydir. Allah'tan Türk ordusunun şerefli bir orgeneralinin avukatlığını yaptım. Allah'tan Tuncay Özkan gibi çok namuslu, Türkiye'de çok önemli haberlerin altına imzasını atmış bir gazetecinin avukatlığını yaptım. Tuncay Özkan, bana sadece, 'Abi beni gözaltına alıyorlar.' dedi. Peki dedim. Telefonu kapattım." şeklinde izah etmeye çalıştı. Mengü'nün ismi operasyonun ilerleyen günlerinde de gündeme geldi. Soruşturmayı eleştiren açıklamalar yaptı.

Ergenekon savcılarından Zekeriya Öz hakkında Meclis'e soru önergesi veren Mengü, iddianamede örgütün medya ayağı olarak geçen Ulusal Kanal'ın dayanışma yemeği için de devreye girmişti. Mengü, Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 şartı gerektiği görüşünü ilk kez kendisinin ortaya attığını söylemiş ve şöyle demişti: "Bu da benim çocuklarıma bırakacağım en büyük miras."

Mengü: Paşam, bana ders vereceksin

İddianamede yer alan Hurşit Tolon'un Şahin Mengü ile yaptığı görüşme şöyle:

Hurşit Tolon: Sayın vekilim... Efendim hürmetler ediyorum, günaydın.

Şahin Mengü: Paşam emredin.

Tolon: Manisa çok müspet. İki taraflı hem sizin, benden beklediğiniz hem de yakası değişik olan, ben iki taraftan ayrı ayrı talep ettim.

Mengü: Tamam paşam, çok sevindim, buna nasıl mutlu ettiniz beni çok teşekkür ederim.

Tolon: Siz bizi hep Türkiye'yi mutlu edeceksiniz inşallah. Şey de edeceksiniz, inşallah zannediyorum o sevgili arkadaşımız da onların belini bükecek. Herhalde gerekli işlemi yapıyordur, o bana ne tereddüp ediyorsa hazırım biliyorsun.

Mengü: Bak paşam, bazı konularda Parlamento'da ordu ile ilgili kanunlar geldiği zaman ben yapacağımı sana söyleyeyim, defteri kalemi toplayıp senin önüne geleceğim. Önüne geleceğim, sen bana ders vereceksin, ben çıkıp orada söyleyeceğim.

28 Şubat, STK'lar

için buluşma günü


Ergenekon silahlı terör örgütünün darbe ortamını hazırlamak için etkin şekilde kullandığı sivil toplum örgütlerinin arka yüzü, iddianamede çarpıcı şekilde yer aldı. Soruşturmada ele geçen örgütsel içerikli dokümanlarda her biri örgütün bir hedefi için kullanılan STK'ların 28 Şubat tutkusu dikkatlerden kaçmıyor. Ergenekon'un bütün STK'ları birleştirdiği çatı kuruluşu Ulusal Birlik Hareketi'nin (UBH) son toplantısını 28 Şubat 2004'te yaptığı ortaya çıktı. Toplumu darbeye hazırlama görevini de STK'lara yükleyen Ergenekon terör örgütü, kontrol altına aldığı kuruluşları darbe tarihlerinde bir araya getirmiş. Çatı kuruluş UBH, son genişletilmiş STK toplantısını 28 Şubat 2004'te İstanbul Üniversitesi (İÜ) Baltalimanı Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştirmiş. Örgütün 'postmodern darbe'nin yıldönümlerinde büyük toplantılar organize etmesi dikkat çekiyor. Toplantıda hazırlanan 'sivil uyarı metni'nin bazı gazete ve televizyonlar aracılığıyla kamuoyuna duyurulması planlanmış. "Ankara'ya yapılacak yeni ziyaret programının mart ayına ertelenmesi", "İÜ ve ÇEV (Çağdaş Eğitim Vakfı) tarafından hazırlanan '4 Kasım'dan Bu Yana Neler Oldu' kitabına UBH'nin katılması", "Anadolu toplantılarının nisan ayına ertelenmesi", "Star TV, TV8, NTV ve Yön FM için belirlenen üyelerin temasa geçerek UBH sözcülerinin programlarda yer alması", "ÇEV'in CD'sinin broşür haline getirilmesi" ve gelecek toplantının ÇEV'de yapılacağı kararları alınmış. Burak Kılıç, İstanbul

Cumhuriyet'in ekine Metal-İş'ten kaynak

Ergenekon'un 2. iddianamesinde örgütün finansörleri arasında gösterilen Türk Metal-İş Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, sendika ve işçilerin paralarını çarçur etmiş. 2004 tarihli belgede Mustafa Balbay tarafından, Metal-İş Başkanı Özbek'ten haftalık 25 milyar TL'nin Türkiye Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi'ne (TUSAM) aktarıldığı kayıt altına alınmış. Cumhuriyet'in Strateji eki TUSAM denetiminde çıkıyor. Merkezin Yönetim Kurulu Başkanlığını da Özbek'in oğlu Ahmet Oğuz Özbek yürütüyor.

Mustafa Balbay'ın 2004- 'girişimcilik adına yaptıklarım' adlı notlarında "Mustafa Özbek'le konuşup TUSAM'ın ayda 20 milyar TL vermesiyle haftalık Strateji Dergisi 5 Temmuz'da ilk sayımız çıktı. Geçen hafta parayı ayda 25 milyara sayfayı da 24'e çıkarma kararı aldık." diyor. Mustafa Balbay, ASAM'dan ayrılan Dr. Şenol Kantarcı'nın Mustafa Özbek'in aracılığıyla sendikanın desteği ile edindiği kaynak sayesinde TUSAM'ı kurduğunu da notlarında belirtmiş. Merkezin açılış toplantısı da Özbek'e ait Akyurt Büyük Otel'de gerçekleşmiş. Yaklaşık bin kişinin katıldığı görkemli törende ATO Başkanı Sinan Aygün, emekli Hava Korgeneral Erdoğan Özalan, gazeteci Saygı Öztürk, Türk Metal- İş Sendikası Başkanı Mustafa Özbek de hazır bulunmuştu. Burak Kılıç, İstanbul

Ergenekoncular da 27 Mayısçılar gibi Türkçe ibadet istemiş

Cumhuriyetin ilan edildiği ilk yıllarından itibaren devrimlerin içerisinde anılan 'Türkçe ibadet', Ergenekon darbe ve teşebbüslerinin merkezinde de yer alıyor. 1932 ile 1950 yılları arasında 18 yıl Türkçe olarak okutulan ezan, bu planın en somut göstergelerinden biri. Ergenekon terör örgütü üyeleri de 27 Mayısçılar gibi Türkçe ibadet isteyerek konunun emellerine ulaşmada önem taşıdığını vurguluyor.

Mustafa Balbay'ın ajandasından çıkan bir belgede MGK Genel Sekreteri Orgeneral Cumhur A. ve 5 kişilik MGK üst yönetiminden kişiler dört gazeteciyle sohbet toplantısı düzenliyor. Yazılmaması kaydıyla yapılan söyleşide Orgeneral Cumhur A., Sedat E., Fikret B., Murat Y. ve Mustafa Balbay'a Türkiye'de yaşanan birçok problemin altında Türkçe ibadete geçilmemesi olduğunu söylüyor. Bu konuda brifing verdiği gazetecilerden yardım isteyen Cumhur A. "Türkiye'de Türkçe ibadete geçmediğimiz sürece şu sorunla çok uğraşırız. Bu konuyu sizler de sık sık gündeme getirmelisiniz." diye konuşuyor. Cumhuriyet Gazetesi'nin 27 Mayıs darbecilerini temize çıkarmak için ihtilalin kahramanları ile yaptığı 'İkinci Cumhuriyetin İhtilal Meclisi Üyeleri' başlıklı röportajlar serisi de Türkçe ibadetin hangi dönemlerde gündeme geldiğini gösteriyordu. İstanbul, Zaman

'Bahtiyar Aydın'ı bir asker vurdu, onu da başka bir asker'

İkinci Ergenekon iddianamesinde örgütle PKK bağlantısını gözler önüne seren ilginç bilgiler yer alıyor. Gizli tanık Deniz, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın 1993 yılında PKK tarafından öldürülmediğini, helikopterden indiği sırada bir asker tarafından vurulduğunu ve o askerin de başka bir askerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. Gizli tanık, 1993 yılında TSK'nın terör örgütüne karşı Diyarbakır kırsalında geniş çaplı operasyon başlattığını, kendisinin de o bölgede PKK militanı olarak yer aldığını ifade ediyor. Operasyonda PKK militanlarının imha sürecinde olduğu anda Türk askerlerinin telsiz konuşmalarında 'Geri çekiliyoruz, paşa vuruldu' sözlerini duyduğunu, paşanın örgüt mensupları tarafından vurulmadığını daha sonra öğrendiğini kaydediyor. Tanık, "Lice'de PKK'nın büyük bir baskını olduğu söylenerek paşanın ilçeye gelmesi sağlandı. Helikopterden iner inmez bir asker tarafından vuruldu. Vuran asker de başka bir asker tarafından öldürüldü. İkisinin birlikte helikopter ile Diyarbakır'a getirildiğini öğrendim. Bu olayı PKK'nın yapmadığını, en üst düzey örgüt mensuplarından bizzat öğrendim. Bahtiyar Aydın isimli paşanın ne amaçla ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmiyorum. PKK'nın en üst düzey mensuplarından bazılarının da imha edilmesi aşamasına gelindiği esnada böyle bir hadisenin olması, karanlık nokta olarak kaldı." diyor.

PKK, Bingöl'de 33 askeri pusuya düşürdü

Aynı gizli tanık, 1993 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Güneydoğu Anadolu'daki problemler konusundaki projelerinin örgütte olumlu karşılandığını belirterek, Öcalan'ın Lübnan'daki Bekaa kampında basın açıklaması yaparak tek taraflı ateşkes ilan ettiğini anlatıyor. Bu açıklamadan sonra Bingöl'de 33 askerin Doktor Süleyman kod adlı Sait Çürükkaya kontrolündeki PKK örgütü mensuplarınca vurulduğunu anlatıyor. Gizli tanık, bu olayla yeşeren umutların tamamen kaybolduğunu, devletin çözüm arayışlarına girdiği dönemde PKK içerisindeki bir grubun bu eylemi gerçekleştirmesine, bu askerlerin de korumasız, silahsız olarak tehlikeli bölge üzerinden gönderilmesine hiçbir zaman anlam veremediğini kaydediyor. Ancak şimdiye kadar bu olayın Bingöl kırsalındaki PKK'lı ekibin başında bulunan Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık olduğu ve olayı Sakık'ın gerçekleştirdiği biliniyordu. Yahya Öylek, Van, Cihan

Nazi yöntemlerini aratmayan 'azınlık' planları

2. Ergenekon iddianamesinde yer verilen bazı belgeler, okuyanın kanını donduracak türden. Şüphelilerden eski Ülkü Ocakları İstanbul Şube Başkanı Levent Temiz'den elde edilen 3 sayfalık "Turan İhtilal Ordusu / Manifestosu" başlıklı yazıda, Nazi yöntemlerini aratmayacak planlar yer alıyor. Türk kimliğinin Osmanlı döneminde eritildiği ve aşağı ırklara gereksiz yere hoşgörü gösterildiği öne sürülen yazıda, yapılacak bir ihtilalle azınlıkların tüm hukukî ve mülkiyet haklarının ellerinden alınacağından bahsediliyor. Bunun yanı sıra azınlıkların mal varlıklarının ihtilal komitesince devletleştirileceği, nüfus kâğıtlarının ellerinden alınacağı, Müslüman olan azınlıklara devşirme, Müslüman olmayanlara Jenosit kartı verileceği ifade ediliyor. Levent Temiz'in, Danıştay saldırısından üç gün önce, 14 Mayıs 2006 gecesi Ergenekon sanıklarından Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Zekeriya Öztürk, Fikri Karadağ ve Kemal Kerinçsiz'e gönderdiği mesaj da bir hayli ilginç. Türklerin, tarihte görülmediği kadar aşağılandığını öne süren Temiz, mesajında, "Bu durumda Türkçü-devrimci gençlere ihtiyaç vardır. Türklüğün tek kurtuluş çaresi kalmıştır; o da silahlı mücadeledir." diyor.
aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

28.3.09

1.2 MİLYON DOLARLIK BAŞÇAVUŞ

1.2 Milyon Dolarlık Başçavuş

Jandarma'ya internet takip sistemi için 1 milyon 200 bin dolarlık ödemeyi başçavuşun yaptığı öğrenildi.
"İkinci Ergenekon iddianamesinin bir numaralı sanığı eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın banka hesaplarından 1.5 milyon dolar para aktardığı Hakan Şanlı'nın internet takip sistemi için de bir milyon 200 bin dolar aldığı ortaya çıktı. İddianameye konan ifadesinde kendisine örtülü ödenekten ödeme yapıldığını iddia eden Ergenekon sanığı Hakan Şanlı, milyon dolarla anılan örtülü ödenekten ödeme yapan kişinin "Recep Başçavuş" olduğunu ileri sürüyor.Jandarma İstihbarat Teşkilatı'nın, Şener Eruygur'un Jandarma Genel Komutanlığı döneminde internet takip sistemi kurduğu ortaya çıktı. Jandarma'ya sistemi satan ise oldukça tanıdık bir isim: Hakan Şanlı. Ergenekon sanıklarından banka hesabına para aktırılan, gizli iş ortaklıkları kuran ve kendisi de aynı davada yargılanan Şanlı, bu iş için de tam bir milyon 200 bin dolar almış.

Dört takip sistemi

Jandarma istihbaratının kullandığı öne sürülen internet izleme aletleri, ikinci Ergenekon iddianamesinde şöyle anlatılıyor: "Şanlı'nın, Şener Eruygur'un Jandarma Komutanı olduğu dönemde internet takip sistemi sattığı; tahminine göre dört tane sattığı; birisinin ODTÜ'ye, birisinin Mecidiyeköy'e, birisinin de Ankara Ulus çıkışına takıldığı; bu cihazların tanesinin yaklaşık 300 bin dolar olduğu ve ek aksesuarlarının da olduğu..."

Paranın nerden aktarıldığını bilmiyormuş

Şanlı, kendisine ödemelerin örtülü ödenekten yapıldığı için karşılığında fatura kesmediğini iddia ediyor. Şanlı'nın iddianameye konan savcılık ifadesinde şunlar yer alıyor: "... kendisinin o tarihlerde sattığı malzemeler için herhangi bir fatura düzenlemediği, kendisine malzemelerin örtülü ödenekten alındığı, gizli olduğu ve ulusal güvenliği ilgilendirdiğinin söylendiği, herhangi bir fatura kesmediği, kendisinin banka hesabına bu paraların nereden aktarıldığını bilmediği, ancak İstihbarat Daire Başkanlığından Recep Başçavuş isimli bir astsubayın olduğu, para işleriyle ilgilendiği, havaleleri ise bu şahsın yaptığını bildiği, Jandarma Genel Komutanlığı hesabından yapıldığını düşündüğü, kendisinin o tarihlerde REM (Research....) isimli şirketten yaptığı ve şirketin isminin tam olarak açılımını hatırlayamadığı..."

İddianameye göre, 1963 yılında Ankara'nın Beypazarı ilçesinde doğan Şanlı, emekli albay Nevzat Şanlı'nın oğlu. 1985 yılında Ankara'da Menekşe Şokak'ta Şanlı Spor isimli spor malzemeleri satan mağazayı açarak ticaret hayatına başlayan Şanlı, 1995'te ise savunma sanayi ihalelerine yöneldi.

Gene Milyonlarla Öde

AYTAÇ Yalman'ın Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde 1.5 milyon dolar para aktardığı Hakan Sanlının aldığı paralar bununla da sınırlı değilmiş.

'Örtülü' Diye Faturası Yok

ŞANLIYA 1.2 milyon dolarlık yeni ödemeyi yapan kişinin rütbesi ise şaşırtıcı. Faturalandırılmayan ödemeleri Jandarma istihbaratında görevli Recep Başçavuş yapmış.

İhalelerdeki Gizli Ortak

Ergenekon iddianamesine sanık olarak giren Hakan Sanlının ismi, Atilla Uğur gibi bazı Ergenekon sanığı emekli askerlerin gizli ortağı olarak geçiyor.

Kaynak: Taraf


Devamını BURADAN okuyun...>>>

2003 MUHTIRA TOPLANTISI

Muhtıra Toplantısında Karar

3 Aralık 2003'te darbeye ne kadar yakın olduğumuz çok net anlaşılıyor. Rütbe sırasına göre,Komutanların konuşmalarından hayrette bırakan bölümler.

3 Aralık 2003... Genelkurmay’da tüm komutanlar bir masa etrafında. Hükümetteki AKP iktidarından rahatsızlıklar dile getiriliyor. Komutanlar ‘bir şeyler yapılması gerektiği’ konusunda hemfikir. Son sözü dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök alıyor: “...Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok.”
Ergenekon’un ikinci iddianamesinde Türkiye’nin 2003 - 2004 yıllarında atlattığı darbe girişimlerinin anlatıldığı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu belirtilen ‘darbe günlükleri’ne de geniş yer veriliyor. ‘Sarıkız’, ‘Ayışığı’, ‘Yakamoz’ ve ‘Eldiven’ adlı darbe planları aynı zamanda iddianamenin de çatısını oluşturuyor. İddianemede günlüklerin Örnek’e ait olduğunun ‘sabit’ olduğu belirtiliyor. Örnek’in günlüğündeki birkaç sayfa Türkiye’nin darbeye ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. Örnek’in tuttuğu günlükteki ‘03 Aralık 2003’ tarihli bölüm şöyle:
“Sabah Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda başarılı birlikler ödül törenine katıldık.” “Sonra beraberce Genelkurmay’a geçerek 15:00’dan itibaren çok önemli toplantıyı icra etmeye başladık. Genelkurmay bize pazartesi günü yaptıkları takdimin aynısını yaptılar ve Genelkurmay Başkanı sonra en kıdemsizden başlamak üzere tüm katılanlara söz verdi. Söz alanların ifade ettikleri konular sırası ile ve özet olarak aşağıdadır.Faruk Cömert: AKP daha da küstahlaşabilir
(Dönemin Harp Akademileri Komutanı- Orgeneral) AKP yerel seçimleri kazanırsa TSK’ya karşı daha da küstahlaşabilir. Bu hükümet amacına ulaşabilmek için Batı’ya daha fazla taviz verebilir, dolayısıyla haklarımızı da kaybedebiliriz.

Yener Karahanoğlu: Geç mi kalıyoruz?
(Dönemin Donanma Komutanı- Orgeneral) Pozitif eylem için neredeyiz. Acaba geç mi kalıyoruz? İcraatlarının izlenerek sonuçlarına göre karar vereceksek, geç kalabiliriz. Onlar nasıl tam demokrasiyi kullanıyorlarsa bizde onlara tam demokrasi ile mukabele etmeliyiz. Yani azınlık olarak çoğunluğa hükmedemiyeceklerini anlatmalıyız.. Bir yol olarak AKP dışındaki tüm partiler bir cephede birleştirilmelidirler. Kadrolaşma benim olduğum bölgede yüzde 90 oranında gerçekleşmiştir. Daha başka kadrolaşma beklemeye gerek yoktur.

Orhan Yöney: Yargıdan medet ummamalıyız
(Dönemin NATO?Güney Avrupa Müşterek Kuvvetler Komutanı-?Oramiral )?AKP’nin iktidar olmasına rağmen muktedir olamadığı halka gösterilmelidir. Bu yönde eylemler yapılmalıdır. Zaman geçtikçe karşımızdaki kitle büyümektedir. Bunlar kadrolaştıkça genişliyorlar. Dolayısıyla zaman lehimize çalışmıyor. Bu nedenle ileride bir eylem yapmaya gidersek, alacağımız tedbirler çok sancılı olabilir. Eylemlerimiz aralık 2004 dönemine kalmamalıdır. O tarihlerde AB, AKP’nin isteklerini yapacak bu ise bizim aleyhimize olacaktır. Bu nedenle eskalasyonu hızlandırmalıyız. Halka bazı şeyleri açıkça anlatmalıyız. Yazarlar ve önemli kişiler ile temasa geçerek ‘eğer demokrasiyi korumak istiyorsanız biz sizinleyiz’ diye mesaj vermemiz lazım. Yargı bitmiştir. Yargıdan medet ummamalıyız. Ama yargıyı eski rayına oturtmak için destek vermeliyiz. Doğal mütefiklerimiz, üniversiteler ve sendikalardır. Bu kurumlar bizlerden işaret beklemektedirler. Halkdan uzaklaşmışız, halka daha çok yaklaşmalı ve şeffaf olmalıyız. AKP’nin hassas taraflarından birde milletvekili dokunulmazlığıdır. Bu konuyu işlememiz gereklidir. Siyasete bulaşmayacak şekilde derneklere üye olalım. Böylelikle kendimizi daha iyi tanıtır ve fikirlerimizi etrafa daha iyi yayabiliriz. Muhalafet partisinin üzerine daha çok gitmeliyiz. Bir gün müdahale etmek zorunda kalırsak ‘sizde hesap vereceksiniz’ mesajını onlara verelim. Emniyete çok güveniyorlar ve bizim karşımızda onları seçenek olarak görüyorlar. Memurları iki kategoriye ayırmışlar. ‘Alnı secdeye değenler’ ve ‘alnı secdeye değmeyenler’. Eskalasyonun Başbakan’a bu takdimi yapmakla etkili olacağını zannetmiyorum. Biz AKP’ye gücümüzü göstermek zorundayız. Bizi hafife alıyorlar.

Şükrü Sarıışık: Alternatif şart
(DöneminMGK?Genel Sekreteri-Orgeneral)?Bizim çok fazla zamanımız kalmadı. Onların icraatlarının demokrasi ile önlenmesi mümkün değil. Alternatif lazım. Kamuoyunun bizden beklentisi var. Çoğunluğun hakkını gasp ediyorlar. Erbakan kararı onları rahatlatmıştır. (Bugün Yargıtay Erbakan’ın sahtecilik verilmiş olan iki buçuk yıla yakın hapis cezasını onadı).


Fethi Tuncel: İcraata geçmeliyiz
(Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı - Orgeneral) Takdimde belirtilen hassas taraflarından hiçbirini istismar edemeyiz. Alternatif olarak karşılarına bir siyasi alternatif çıkaramayız. Basının desteğini alamayız. Eylem planını bir an önce tesbit ederek icraata geçmeliyiz.

Fevzi Türkeri: Devlet tehlikede
(Dönemin 2. Ordu Komutanı -?Orgeneral) Devletin bütünlüğü tehlikededir. Bu takdimi seçimden sonra Başbakan’a anlatmanın bir yararı yok. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bölücülük hız kazanmıştır. Ülkemiz süratle bölünmeye gitmektedir. Şimdiden tedbir alınmalıdır. Basın, TÜSİAD, sermaye sahiplerini toplayıp bu iktidarın yaptıklarını anlatalım. Onları tarafımıza çekmeye çalışalım. Eylem planında çok zorluklar ile karşılaşacağız. Toplum iktidarın yaptıklarına pembe gözlükler ile bakmaktadır. Yerel seçimlerden önce Başbakan’a bu işlerin böyle gitmeyeceğini anlatalım.

Oktar Ataman: Bölünüyoruz
(Dönemin 3. Ordu Komutanı-?Orgeneral) Kötü bir tablo bedbin olmamak lazım. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bölücülük ve irtica iç içe beraberce hareket ediyorlar. Hızla bölünme noktasına gidiyoruz. Bu iktidar güvenliğimize ve anayasamıza bir tehdittir. Bertaraf etmek için her şey yapılmaktadır. Kamuoyunun kazanılması gerekir. Medya patronları önemli. Bu kişiler, bire bir konuşularak tarafımıza kazanılmalıdırlar. Eylem planını süratle geliştirerek icraata koymalıyız.

Hurşit Tolon: ABD arkalarında
(Dönemin Ege Ordu Komutanı - Orgeneral)?Bu iktidar ne olduğunu ortaya koydu. Ancak takiyeye başvuruyor. Arkasında ABD, AB var. Bunlar Ortadoğu’yu 1915’de yaptıkları gibi şekillendirmek istiyorlar. Bu hükumetten öncelikli tehdit bölücülük, sonra irticadır. İrtica bunların devlet yapısı içerisindeki kinin ifadesidir. Seçimden önce ikaz etmezsem önümüze aşamıyacağımız bir engel çıkacaktır. Halk bize sırtını çevirmez. Bu hükumet ulusal onurumuz ile oynamaktadır. Onur kırıcı bir durumdayız. Üniter yapımıza zarar verilmektedir. Bu iktidarın alternatifi var mı? Şu anda yok gibi görünüyor. Muhalefete bu konu anlatılmalıdır .Dünya kamuoyuna açıklanan konular onurumuzu kırmaktadır.(Pek çok örnek verebiliriz. Bir örnek dil konusunda yaşananlardır.)Uyum paketi altında hazırlananlar sadece bölünmemizi kolaylaştıracaktır. Ruhban okulu ve ekumenik sıfatı ile yapılanlar bu ülkeyi parçalayacak adımlardır.

Şener Eruygur: Söz artık bitti
(Dönemin Jandarma Genel Komutanı - Orgeneral) Söylenecekler söylendi. Sadece bir iki konu ilave etmek istiyorum. Her şey elden gidiyor. Örneğin Emniyet teşkilatı Jandarma ile yarışıyor ve onu kötüleyerek yükselmeye çalışıyor. Ayrıca WEB sayfası açmışlar ve Başbakan’ı destekliyorlar. Suriyeli aracılar son olayda emniyetten daha sıcak ve yakın davrandılar. Bizden bilgi saklıyorlar.

Yaşar Büyükanıt: Erdoğan ile Fethullah buluştu
(Dönemin 1. Ordu Komutanı- Orgeneral) Ortaya konan stratejinin bazı gerekli parametrelerin ilavesi ile gözde geçirilmesi uygundur. Vahim bir tablo. Jeopolitik açıdan ABD ve AB ülkemize Ortadoğu’da yeni bir rol biçmeye çalışmaktadır. Yeni model bir Türkiye yaratmaya çalışmaktadırlar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD’ye gittiğinde Fethullah Gülen ile buluştular. Ak ismi bilinerek ve kasıtlı olarak Bedüüzamanın yazılarından alınmıştır. ABD, AB ve Türkiye’yi manipule etmektedir. Direnmenin başladığı yerde ekonomi bir silah olarak kullanılmaktadır. Pozitif davranmalıyız. Acaba zamanımı geçti. Bence geçti. Dead line seçimlerdir. Eylem planında tedbirleri sıralamak kolay ama uygulanabilir olmalıdırlar. Kamuoyu desteği için en önemli kaldıraç basın yayındır. Bunu kullanmalıyız.

İbrahim Fırtına: Parlamento fesh edilmeli
(Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı - Orgeneral) Eylem planının amacı Anayasa’yı korumaktır. Takdimde TSK’nın eylem planını tek başına yapamayacağını belirtmek bir zafiyetir. Bu cümleler kayıtlardan çıkarılmalıdır. Cumhurbaşkanı ile müşterek hareket şart. Parlamento Cumhurbaşkanı tarafından fesh edilmelidir. Yeniden anayasa yapılmalı ve bu Anayasaya kendini koruyacak her türlü imkân konulmalıdır. AİJM 10. md. ‘Hiçbir anayasa kendini koruma hakkından mahrum olamaz’ der. Ayrıca ABD, Fransız Anayasaları’nda da benzer maddeler var. Bu hükumetle olmaz. Hukuki şartlar müsaittir. Gereken yapılmalıdır. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri vardır.

Özden Örnek: TSK, zaman ve zemin kaybediyor
(Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı-Oramiral) Takdimde yapılan durum tespiti dışında bende bir durum tespiti yaptım. Burada bulunan herkes aynı fikirde. Bu bence en önemli konuydu. TSK zaman ile zemin kaybetmektedir. Bu ifadeyi halk desteği anlamında söylüyorum. İkinci teskereden sonra ve bilhassa Ağustos 2004 ayındaki MGK yasasını çıkmasından sonra halkın TSK’ya karşı olan inancı zayıflamıştır. ‘Ilımlı islam’ diye bir şey Türkiye için mevzu bahis değildir. Biz halkının çoğunluğu Müslüman olan bir toplumuz ve idare tarzımızda Cumhuriyet’tir. Sakınmamız gereken en önemli konu bundan sonra aleyhimizde ‘dinsizler’ propagandasının yapılmasıdır. Böyle bir tutum ile karşılaşırsak süratle ve kararlı bir şekilde cevap vermeliyiz. Eğer elimizde NATO tatbikatlarında olduğu gibi ikaz indikatörlerini gösteren bir ışık levhamız olsaydı şimdi hepsi kırmızı olacaktı. Askerin söylediği yapılır ama bunun nedeni vardır. Zira askerin elinde silahı vardır ve bu silah askere bazı manevra yetenekleri verir. Silahımız bizim caydırıcılığımızdır. Bu nedenle ‘ben silahımı kullanmıyacağım’ diye açıklamalar yapmamalıyız. AKP nin attığı her adıma aynı şiddete ama çok kararlı olarak cevap vermeliyiz. Ben bunların bölüneceğine inanmıyorum ve bundan sonraki seçimi de kazanacaklardır. O zaman geç olacaktır. Bölücülük ve bugünkü vehameti, bu durum tespitinde bütün şiddeti ile vurgulanmalıdır.

Aytaç Yalman: Seçimden sonra muhtıra verilmeli
(Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, Orgeneral) Söylenecekler söylendi. Kendimi suçlu hissediyorum (Genelkurmay Başkanı bu söz üzerine ‘neden kendini yanlız sorumlu hissediyordun’ diye sordu) Yalnız kendim değil sizde benim kadar sorumlusunuz. Buradaki diğer arkadaşların sorumluluğu bizden sonra gelir. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz.

Hilmi Özkök: Teşekkürler ama olmaz
(Dönemin Genelkurmay Başkanı -?Orgeneral)?Toplantının sonunda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök konuşuyor:?Teşekkür ederim herkesin aynı fikirde olması güzel. Ben yüzde 80’i ile aynı fikirdeyim. Ama katılmadığım noktalar var. Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükumet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz birçok şeyin olduğuna da inanıyorum.
Bu toplantı bence tarihi bir toplantıydı. Bir yıldır ilk defa yapılıyordu. Genelkurmay Başkanı’na onunla aynı fikirde olmadığımız mesajı verildi. Oda kendinin yalnız kaldığını anladı. Görüntüye rağmen direnmekte devam ediyor. Ama artık çok geç .Zira yasal olarak böyle bir toplantı yapmakla kendisi de geri dönemeyecek bir yola girdi
aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

27.3.09

ERGENEKON'UN ÖZOĞULLARI

Ergenekon’un özoğulları

Yer, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanlığı. Tarih, 17 Mayıs 2008. Sabah 09.35. Alay’ın tarihindeki tüm komutanların resimlerinin duvara asılı olduğu özel hazırlanmış köşenin önünde Alay Komutanı Tümgeneral Ferhat Özgen sivil kıyafetli bir adamın karşısında esas duruşta bekliyor.

Burası Alay’ın önünde hatıra fotoğrafı çekilecek en sembolik yerlerinden biri. Her şeyiyle planlanmış bir poz bu. Belli ki bu fotoğrafın bizim anlamadığımız bir mesajı var.

Alay’ın tarihini arkasına almış komutanın karşısında esas duruşta durduğu, bir şeyler anlatıyormuş gibi objektife poz vermiş o adamın adı Durmuş Ali Özoğlu.1962 Adana doğumlu olan Özoğlu, Kuvva-i Milliye Derneği’nde genel başkan yardımcılığı yapmış, Toplumsal Dönüşüm Yayınları’nın sahibi, bir dizi ulusalcı kitabın yazarı ve yayımcısı.

Bunun dışında ne orduda ne de başka bir devlet katında başka hiçbir resmî görevde bulunmamış.

Türkiye onu, bu fotoğrafın çekilmesinin üzerinden iki ay bile geçmeden Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandığında tanıdı.

Daha yakından takip edenler ise bu adı ilk kez 2005 yılında Kuvva-i Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı olarak Tempo dergisine verdiği bir röportajdaki açıklamalarıyla öğrendi. Ergenekon iddianamesine de giren o açıklamalarında Özoğlu şöyle demişti: “Metropolleri kuşatan başta Kürt mafyası olmak üzere, tüm şehir terörüne karşı bir girişim başlatıyoruz. Tam 2.000 motorize ekipten oluşan telsizli istihbarat ekiplerini 2007 içinde hazırlıyoruz. Bu 2.000 kişilik ekip, öncelikli olarak İstanbul içinde ve iki yakada her türlü melanete karşı donanımlı olarak hareket edecek. Asli işleri istihbarat olan bu ekipler, başta Kürt mafyası olmak üzere her türlü mafya ve organize suç şebekesine karşı mücadele etmekle görevliler.”

Özoğlu’nun bu planlarda birlikte çalıştığı, bir zamanlar internette terör estiren Özel Büro adlı grubun kurucusu Erkut Ersoy, Ergenekon duruşmasında bu motorize ekiplerin amacının “Pazarda çantasını taşıyamayan kadınlara yardım etmek” gibi şeyler olduğunu iddia etti. Tıpkı Özoğlu’nun avukatının esas duruş fotoğrafı için “Esas duruş değil o, sohbet ederken çekilmiş” dediği gibi.

Peki, kimdi bu Durmuş Ali Özoğlu ve bir alay komutanı neden bir Ergenekon tutuklusunun karşısında esas duruşa geçmişti?

Bu soruya, son olarak Özoğlu ile ilgili basına yansıyan çok çarpıcı bir bilgiye bakarak cevap vermeye çalışalım.

O haberlere göre; Özoğlu 1991 yılında derin bir suikastla öldürülen DEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın cenazesinde halkın üzerine ateş edilmesiyle yaşanan ölümleri protesto için İstanbul’da yapılan molotof kokteylli gösteride PKK zanlısı olarak gözaltına alınmış.

Önce gazeteci olduğunu söyleyen ama bunu ispatlayamayan Özoğlu’nun üzerinden bir de sahte kimlikler çıkmış. Tüm bunlar gözaltına alındığı karakoldaki soruşturma evrakına girmiş olmasına rağmen sevk edildiği İstanbul Emniyeti’nde hem serbest bırakılmış hem de dosyası yok edilmiş. (Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü’nün Mehmet Ağar olduğunu da hatırlatalım)

Gelin bir de Özoğlu Ergenekon’da gözaltına alındığında aynı zamanda ulusalcı bir partinin genel başkanı olan avukatı Yusuf Erikel’in müvekkilini nasıl savunduğunu yeniden hatırlayalım:

“Müvekkillerimin çok açık faaliyetlerinin Genelkurmay’ın bilgisi dışında olduğu düşünülemez. Toplumsal Dönüşüm Yayınevi de, Genelkurmay’ın onayını almış bir yayınevidir. Bize göre bu yayınevini ve yöneticilerini, bu suçla ilintilemek, devletin hayati birimleri tarafından onay almış böyle bir yayınevini suçlu göstermek, doğrudan devleti yıpratacak bir karar olacaktır.”

Ergenekon’da karşımıza çıkan en ilginç insan hikâyelerinden biriyle karşı kaşıyız. Kafanızda şimşekler çakması için Özoğlu hakkında birkaç not daha.

Durmuş Ali Özoğlu’nun Temmuz 2008’deki Ergenekon dalgasında birlikte gözaltına alındığı Kemal Aydın ve Neriman Aydın Ankara’da Harp Okulu öğrencilerine nedenini açıklayamadıkları özel bir ilgiyle ağabeylik, ablalık yapan, evlerine genç teğmenlerin gelip gittiği iki kardeş.

Özoğlu’nun sahibi ve yöneticisi olduğu Toplumsal Dönüşüm Yayınları’nın bastığı kitaplar arasında Genelkurmay’a bağlı SAREM’de çalışan bazı emekli generallerin PKK, Ermeni sorunu, irtica üzerine yazdığı kitaplar, Mustafa Yıldırım’ın istihbarat raporlarıyla sivil toplumu fişlediği Sivil Örümceğin Ağında kitabı, Ergenekon tutukluları Ergun Poyraz ve Adil Serdar Saçan’ın bazı “operasyonel” kitapları ve adı Dink cinayetinde duyulan emekli Albay Hüseyin Mümtaz’ın kitapları da var. Özoğlu’nun da birinin adı Şifre Çözüldü-Masonlar’dan Türkiye’ye Kanlı Hediye Asala- PKK olan kitapları var.

Aynı yayınevinin www.toplumsalhaber.com isimli bir de haber sitesi var. Sitenin başyazarı Rauf Denktaş. Sitede Durmuş Ali Özoğlu’nun Silivri’den yazdığı mektuplar da yayınlanıyor. Öfke dolu mektuplarda en çok dikkat çeken “Mustafa Kemal’in askerleri” vurgusu ve orduya gönderilen mesajlar. Ama en çok dikkat çeken, bir mektubun sonuna iliştirilmiş şu not:

“Sizlere çok daha önemli konuları ve askerlerle dostluğumu kesmem gerektiği uyarılarını aktarabilirdim ama şimdi değil. Tüm okuyuculara ve yürekli dostlarıma sonsuz sevgim ve selamlarımla.”

Sorumuz baki: Peki, Durmuş Ali Özoğlu kimdir?
Yıldıray Oğur - 23.03.2009 taraf

Devamını BURADAN okuyun...>>>

DOLAR MİLYONERİ PAŞALARIMIZ

Dolar Milyoneri İki General

Ergenekon sanığı Eruygur ile Emekli General Yalman Cumhuriyetçi Çalışma Grubu’nun darbe hazırlıkları için şahsi hesaplarını kullanarak dinleme altyapısı almışlar

İkinci Ergenekon iddianamesinin bir numaralı sanığı eski Jandarma Genel Komutanı emekli orgeneral Şener Eruygur ile eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın banka hesabından Ergenekon sanıklarından Hakan Şanlı’nın hesabına 1.500.000 ABD doları para aktardığı ortaya çıktı.

MASAK raporuyla ortaya çıkan para transferinin darbeye zemin hazırlığında kullanılmak üzere gizli dinleme programı karşılığında Şanlı’nın hesabına aktarıldığı belirlendi.

İkinci Ergenekon iddianamesine göre BDDK’ya baskın düzenleyen ve Mehmet Emin Karamehmet’e yakınlığıyla bilinen sanıklardan Hakan Şanlı, Şener Eruygur, Levent Ersöz, Atilla Uğur, Ergün Poyraz ve Emin Şirin’le örgütsel irtibatı bulunuyor.Şanlı’nın işyerinde yapılan aramalarda, NBC silahlarıyla alakalı olarak birçok bilgi ve belge ile Ergenekon’a ait örgütsel dökümanların ele geçirildiği belirtilen iddianamede şunlara dikkat çekildi:

“Şüphelinin işyerinde yapılan aramada elde edilen (23) rakamıyla numaralan-dırılan CD içerisinde ‘Arşiv Projesi isimli Word belgesi içerisinde NİCE TRACK gizli dinlemeyi istihbarata dönüştürme yasal gizli dinleme izleme sistemi tanımı’ başlıklı doküman çıktığı ve şüpheli bu konuyla ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bir sunum yaptıkları ve çeşitli yazışmalarının olduğu, ancak daha sonra satışın gerçekleşmediği, bu cihazın İsrail patentli olduğu, Türkiye‘de satışının kendisinin şirketinin yapacağını ama bu projenin gerçekleşmediğini, yine aynı şüpheli de elde edilen (1) adet harici hard disk d1-u2’nin yapılan incelemesinde - signet-1- signet-2 başlıklı dokümanın aynı şekilde devlet birimlerine satılacak olan dinleme cihazının özelliklerini anlatan belgeler olduğu, bununla ilgili sunumun Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne, İstihbarat Daire Başkanlığı’na ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapıldığı, ancak bu cihazın da satışının gerçekleşmediğini beyan etmiş ise de bu cihazın tamamen illegal dinleme cihazı olduğu şüphelinin bilgisayarında elde edilen verilerden belirlenmiştir.”


Jandarmaya faturasız satış

“MASAK tarafından düzenlenen 06.10.2008 tarihli rapora istinaden, Gelir İdaresi Başkanlığınca düzenlenen şüpheli Hakan Şanlı’nın hesaplarında yapılan incelemelerle alakalı olarak düzenlenen 10.11.2008 tarihli raporun dosyamıza gönderildiği.

2002 yılı itibarıyla MASAK raporunda 154 milyar TL net hasılat, 113 milyar gider gösterildiği, sadece aynı yıl içinde 234.850 ABD dolarının Cambridge Lake ve EMTA USA şirketlerine havale yapıldığı belirtilmiş yine raporda, Turkcell A.Ş’den Hakan Şanlı’nın hesabına 600 bin dolar para yatırıldığı, şüpheli her ne kadar beyanında Jandarmaya satmış olduğu cihazların resmi kayıtlara intikal ettirilmemesi sebebi ile olduğunu, kendisinin bu satışlara fatura kesmediğini, ancak bunların örtülü ödenek olduğu için bu satışları yaptığını.”


Yüklü para transferi

“Turkcell’den kendisine gönderilen 600.000$ (altıyüzbindolar) paranın karşılığında GSM Protokol Analizer bedeli isimli proje sebebiyle paranın yatırıldığını ve Signet isimli programın da tamamen GSM (cep telefonu) dinleme cihazı olduğunu, şu ana kadar kimseye satmadığını, ancak kendisinin bu konuda tatmin edici bilgi veremediğini ve bu cihazın teknik özelliklerini bilmediğini, beyan etmiş ise de;şüpheli Hakan Şanlı’nın Ergenekon silahlı terör örgütünün 2003-2004 yıllarında yapmayı planladığı yürütme organını devirmeye yönelik çalışmalar için ihtiyaç duyulan illegal dinleme cihazlarını Türkiye’ye ithal ettiği ve kendisine şüpheli Aytaç Yalman ve Mehmet Şener Eruygur’a ait banka hesablarından dolar bazında yüklü miktarda para ödendiği.”

“Dosyada mevcut MASAK raporunda şüphelinin hesaplarına aktarılan yaklaşık 1500.000 ABD doları civarında paranın kaynağını açıklayamadığı gibi gelir ve gider beyannamelerinin çok üzerinde bulunan bu paralar karşılığında dönemin Jandarma Genel Komutanlığı görevini yapan Mehmet Şener Eruygur tarafından alınan malzemeler için fatura alınmadığı, şüpheli Hakan Şanlı tarafından istenmediği gerekçesiyle bu konuda fatura kesilmediği gibi herhangi bir çıkış yapılmadığı, ayrıca alınan malzemenin cinsi için şüpheli Hakan Şanlı her ne kadar uydu takip sistemi sattım dese de, bilgisayarında çıkan Signet-1 isimli kaçak dinleme yapabilecek programların ihale ve demo tanıtımlarının bulunması o tarihlerde Cumhuriyetçi Çalışma Grubu tarafından oluşturulan Özel İstihbarat Arşivi için yapılan dinlemeler için alınan program olabileceği değerlendiril-mektedir.”
Bu arada hakkındaki iddialar üzerine aradığımız işadamı Hakan Şanlı, telefonumuza çıkmasa da sekreteri aracılığıyla Taraf‘a yaptığı açıklamada, “Bu konu yargıya taşındığı için konuşmayacağım. Kusura bakmayın” dedi.



Taraf - Istanbul - 27.03.2009

Devamını BURADAN okuyun...>>>

ÖLÜM KUYUSU İTİRAFLARI

Kan donduran ifadeler

Cizre'deki ölüm kuyularıyla ilgili olarak tutuklanan Temizöz ve Atak'la ilgili iddiaların detayları netleştikçe ortaya korkunç gerçekler çıkıyor.

İlkadım adlı gizli tanık, bir itirafçı ve Kamil Atak'ın hapiste bulunan yakını. Bu üç kişinin ifadeleri ölüm kuyularıyla ilgili çok önemli bir virajın daha alınmasını sağladı. Cizre Eski Belediye Başkanı Kamil Atak ve Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz'ün tutuklanmasına sebep olan ifadeler şok detaylar içeriyor.

İNFAZLARIN KORKUNÇ DETAYLARINI ANLATTI

M.B isimli itirafçı, bölgede yapılan ve Kamil Atak'ın ekibi tarafından gerçekleştirildiği öne sürülen yargısız infazları tüm detayları ile anlatıyor. İddiaya göre Cemal Temizöz Cizre'de görevliyken infazları gerçekleştiren ekiple birlikte hareket etti. İşte savcılık ifadesinde yer alan o kan donduran cinayetlerden biri.PUŞİYLE BOĞMAYA ÇALIŞTILAR

"1994-1995'in kış aylarıydı. Sattığı arazinin gelirini PKK'ya verdiğinden dolayı Derviş Özalp isimli şahsı A. Y. ile A. G. isimli itirafçılar beyaz Toros marka araç ile getirdiler. Atak öne, ben arkaya bindim.

...A. G. ve A. Y. ellerinde bulunan puşiyle Özalp'ı boğmaya çalıştılar. Şahıs, iri ve güçlü olduğundan öldüremediler. Bu durum 34 dakika sürdü. Kamil Atak bana yolun üst kısmına çıkmamı söyledi. 14-15 el ateş sesi geldi."

İtirafçının detaylarıyla anlattığı tek infaz bu değil.

KALAŞNİKOF İLE VURDULAR

"1993'ün aralık ayında geçici köy korucusu ve akrabam olan B.P., PKK'ya yardım ettiği gerekçesiyle Cudi Mahallesi'nde oturan Beşir adlı kişiyi evinden çıkararak, 200 metre ileride Kalaşnikof silahı ile 2 el ateş ederek öldürdü. Güneş doğana kadar ceset orada bekledi."
ABDURREZAK ADLI ŞAHSI NASIL ÖLDÜRDÜLER?

"1997'de 15 Temmuz günü belediyeden dönerken, bana Ankara'ya gitmemi söyledi. Ankara'da Atak'a ait evde kaldım. Ertesi gün Atak yalnız başına arabayla geldi. 'Seni Cizre'ye göndereceğim. Cizre'de kendini kimseye göstermeyeceksin. Abdülrezzak'ı öldürüp geleceksin' dedi. Atak daha sonra beni arayıp 'Olay bitti Abdülrezzak öldü' dedi. Ama kimin öldürdüğünü söylemedi. Araçla ezilerek öldürüldüğünü öğrendim."

İtirafçı, bizzat Kamil Atak'ın oğlu Tamer Atak tarafından işlendiğini öne sürdüğü Ramazan adlı bir şahsın infazını da anlatıyor.

"30 EL ATEŞ ETTİ"

"Ben Tamer'i vurmadan Ramazan'ın karın kısmına ateş etmeye çalışırken, Ramazan'ı ayağından vurdum. Bunun üzerine Ramazan boğuşmayı bırakıp yere düştü, daha sonra Tamer bendeki silahı alıp seriye bağladı, 20-30 mermi sıktı. Ramazan'ı orada bıraktık ve araçla olay yerinden uzaklaştık. Bu silahı olaydan sonra Kamil Atak'a verdik."

İNFAZCIYA ERSEVER VE KUNDAKÇI'DAN YETKİ

Sabah Gazetesi'nde ise tüm bu hukuksuzluklara imza attığı öne sürülen Kamil Atak'la ilgili farklı iddilara yer veriliyor. Buna göre gizli tanık M.B, Kamil Atak'ı 1987'de Silopi bölgesinde görev yapan Cem Ersever'in korucu yaptığını, özellikle Cizre'de etkili olan Atak'a Hasan Kundakçı Paşa'nın ise arama yetkisi verdiğini anlatıyor.

"ATAK'I TEMİZÖZ BELEDİYE BAŞKANI YAPTI"

Tutuklanan Cemal Temizöz'ün de Kamil Atak'la yakın ilişki içersinde olduğu ifadelerde geçiyor. Gizli tanığın ifadesine göre; 1994 yılında Kamil Atak'ı belediye başkanı seçtiren Temizöz'ün ta kendisi. Temizöz'ün Cizre'de görev yaparken bölgede bulunan askerleri kullanarak halkı açık oy kullanmaya zorladığı ve bu sayede Atak'ın belediye başkanı olmasını sağladığı öne sürülüyor.

TEMİZÖZ HİZBULLAHLA KONTAK HALİNDE MİYDİ?

Cemal Temizöz'ün Hizbullah’la kontak halinde olduğu, infazlar konusunda onlardan yardım aldığı, örgüt yöneticileriyle sık sık gizli görüşmeler yaptığı, bizzat örgüte mühimmat sağladığı ve tüm bu kirli ilişkilerin deşifre olmaması için albay tarafından Hizbullah'a "Çekiç veya Çakı" şeklinde bir kod isim bile verdiği de iddialar arasında. Şimdi gözler bu şok iddialar sonucunda tutuklanan Cemal Temizöz ve Kamil Atak'la ilgili sürecin devamında.

SAMANYOLU HABER


26.Mart.2009

Devamını BURADAN okuyun...>>>

BÜYÜKANIT BİLE FİŞLENMİŞ

Büyükanıt'ın özel bilgileri bile var

Fişleme belgeleri arasında eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın banka hesapları ile kişisel bilgilerinin yer aldığı 5 klasör, 3 de dosya bulunuyor.

Ergenekon terör örgütü, binlerce bürokrat, yüzlerce diplomat ve on binlerce öğrenci hakkında dinî görüşleri, beklentileri, malî durumları ve aile bilgilerini içerecek şekilde raporlar hazırlamış. Sanıkların bilgisayarlarından çıkan fişleme belgeleri arasında eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın banka hesapları ile kişisel bilgilerinin yer aldığı 5 klasör, 3 de dosya bulunuyor.

Terör örgütü, şahısların hangi alanda kullanabileceği, önünün açılıp açılmaması gerektiği ve kendileriyle olan irtibatı da not etmiş. Ergenekon sanıklarının ev ve işyeri aramalarında ele geçen o fişleme listeleri:

Şener Eruygur'dan çıkan belgeler:'DIŞİŞLERİ 1.xls' isimli dosya içerisinde Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştığı ifade edilen 105 şahsın isimlerinin yazılarak karşılarına "İrtibat var, irtibata devam edilmeli, kadına çok düşkün, önü kesilebilir, korunmalı, dönüşü değerlendirilecek, her yönüyle güvenilir, üzerinden irtibata geçilebilecek kişiler faydalı olabilir, bakanlıkta etkili, terfi için beklentileri var, işbirliğine açık, mesafeli, istihbarat kabiliyeti var, uluslararası bağlantıları çok etkili, içkiye düşkünlük sorun olabilir, İP ile ilişkileri kullanılabilir." notları düşülmüş.

'Emekli Sandığı ve Maliye 2.xls' isimli dosyada Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü ve Maliye'de çalıştığı ifade edilen 40 kişinin isimlerinin yazılarak karşılarına "ADD, ÇYDD gibi derneklerle olan yakın ilişkisi biliniyor, aktif, yararlanılabilir, irtibat var, İşçi Partisi gösterilerine katılır, zayıf, beklentileri var, destek olunmalı, irtica operasyonlarında destek olur, Alevi kökenli, yararlanıyoruz" bilgileri eklenmiş.

'MALİYE 2.xls' isimli dosyada ise Maliye, Gümrük Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığı'nda çalıştığı ifade edilen 7 şahsın isimlerinin yazılarak karşılarına "bekar kadın düşkünü, sürekli yurt dışına gider, eşi geleneksel kapalı, cumaya gider, asker, kaymakam, vali ve doktorlarla aktif halde görüşüyor, vali olamadığı için hükümete çok kızgın, hükümeti takmaz" gibi bilgileri kayıt altına alınmış.

'MÜLKİ AMİRLER 1.xls' isimli dosyada içerisinde vali, kaymakam ve mülkiye müfettişi olduğu ifade edilen 52 kişinin isimlerinin karşılarına "irtibat tesisinde zayıf kalıyor, kollanmalı, sıkıntıları var, kadın düşkünü, problem olabilir, tavsiye üzerine irtibata geçildi, hükümet aleyhine çalışmaları ve tavsiyeleri var, MHP ile ilişkileri iyidir, değerlendirilmeli, problem yok, fakat dikkat edilmeli, AKP karşıtlığını cesurca ortaya koyar." notu var.

'İRTBLR' isimli klasörde yer alan 'MÜLKİ İDARE 1.xls' isimli Excel dosyada vali ve kaymakam olduğu ifade edilen 5 kişinin hakkındaki fişleme bilgileri kayıt altına alınmış. 'İRTBLR' isimli klasörde 'TELEKOM 1.xls' isimli excel dosyasında da Telekom Üst Kurulu'nda çalıştığı ifade edilen 13 kişi hakkında kişisel bilgiler yer alıyor.

Özoğlu'nun da eli dolu!

Durmuş Ali Özoğlu'ndan çıkan belgelerde 'Türk vatandaşı öğrenciler' isimli excel sayfasında; 56 bin 837 öğrenci hakkında kimlik bilgileri, burs durumu, iş durumu, belediye faaliyetleri, sağlık, eğitim, baba işi, gelir, anne baba durumu, ikamet, öğrenim durumu bilgilerinin yer aldığı tespit edildi. 'Yabancı uyruklu öğrenciler' isimli excel sayfasında ise 3 bin 73 öğrenci hakkında benzer bilgiler kayıt altına alınmış. Hasan Atilla Uğur'da çıkan belgelerde de 'Ana klasör' içerisinde; 'nuray başaran ile yapılan görüşme metni.doc', 'tuncay özkan ile levent ersöz.ppt', '21oca04_ cem_uzan2.wav', 'Atilla.WAV' ve 'bedrettin dalan' klasörü içerisindeki 'b.dalan.doc' ve 'dalan 1201pc compatible class-2.mpp' isimli ses, MSword ve PowerPoint dosyaları içerisinde üst düzey sivil, siyasi ve bürokrat şahıslar ile yapılmış olan mülakatlar ile telefon görüşmeleri kayıt altına alınmış. İstanbul, Zaman

Büyükanıt'ın özel bilgileri arşivinden çıktı

Hurşit Tolon'da çıkan 'ORG. BÜYÜKANIT' isimli klasörde eski Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'a ait kişisel bilgiler, aile bilgileri, banka hesap bilgileri, bağlantılı olduğu kişiler, gayrimenkulleri ile ilgili bilgiler, sağlık durumu ile ilgili bilgiler, ailesi ile ilgili yapılan soruşturma dosyaları ile ilgili bilgileri içeren geniş kapsamlı araştırma dosyaları yer alıyor. 'Kadrolaşma.xls' isimli dosya içerisinde ise 1762 kişinin dinî ve siyasî görüşleri ile ailesine ilişkin kişisel bilgiler mevcut.



27.Mart.2009

samanyoluhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

RÜYALARI BİLE DARBE

İşte darbeye zemin hazırlama planı

Ergenekon terör örgütüne ilişkin ikinci iddianamede, 2003-2004 yıllarına ait Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven isimli darbe planları ayrıntılarıyla ele alınıyor.

Örgüt, sistematik faaliyetler için Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) adı altında birim kurmuş ve bunu dönemin generalleri Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Levent Ersöz ve Albay Hasan Atilla Uğur'un yönetimine bırakmış. Planlarda, 'basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, dernekler ve sendikaların hükümet aleyhine teşvik edilmesi' hedefleniyor. İddianameye göre Cumhuriyet Gazetesi'nin Mustafa Balbay imzasıyla 2003'te attığı "Genç subaylar rahatsız" manşeti, psikolojik harekâtın bir parçasıydı. CÇG, ülkede 'darbe zemini' oluşturmak için planlar hazırladı ve bunların bir kısmını uygulamaya koydu. Örgüt, kamu görevlilerini siyasî, dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine göre fişledi. Darbeye zemin hazırlamak için yapılan faaliyetlerden bazıları ise iddianamede şöyle sıralanıyor: "Başörtülü öğretmen, öğrenci, doktor, hemşire görüntüleri çektirildi. Camiler, Kur'an kursları hatta aşevleri fişlendi. 81 vilayet irtica durumuna göre sıralandı ve puanlandı. Alevî-Sünnî, Kürt-Türk çatışması için Gazi olayları gibi eylemler gerçekleştirildi. Etnik sorunların batıya yayılması için kent ayaklanması, genel grev ve toplumsal direniş başlığı altında planlar yapıldı. Danıştay saldırısı da yürütme organını devirme eylemi olarak planlandı.Basının ele geçirilmesi: Cumhuriyet Gazetesi ve Aydınlık Dergisi'ne manşet ve kapak haberler yaptırılıyor. Aydın Doğan ve Mehmet Emin Karamehmet'le görüşülerek televizyon ve gazetelerinin yayınları yönlendiriliyor. Televizyon kanalları alınıyor. Kanaltürk'ün kuruluş aşamasına müdahil olan örgüt, Ali Müfit Gürtuna'dan İstanbul TV'yi almaya çalışıyor. Özkan'ın istihdamı için faaliyet yürütülüyor. Cumhuriyet'in tirajının arttırılması için kışlalarda satılması planlanıyor.

Fişleme: ETÖ, kendi yandaşları da dahil kamu görevlilerini siyasî, dinî görüşlerine ve ırkî kökenlerine göre fişliyor. 81 ilde camiler ve cami cemaatinin sayısına kadar tespitler yapılıyor. Okullarda ve hastanelerde başörtülü öğretmen, öğrenci, hemşire ve doktor görüntüleri çekiliyor. Sandıklardan çıkan oyların parti bazında dağılımını gösteren tablolar hazırlanmış.

Rektörler yönlendiriliyor: Eruygur, yasalara karşı çıkmaları için rektörlere mektup yazıyor. Jandarma Genel Komutanlığı'nda rektörlerle yapılan toplantıda 25 Ekim 2003 günü 'Cumhuriyete Saygı' mitingi yapılması planlanıyor. Türkiye'nin dört bir yanından gelen rektörler, öğretim üyeleri ve öğrenciler Anıtkabir'e yürüyor. Gösteride, 'Ordu göreve' pankartı açılıyor.

Görsel faaliyet: Gençlerbirliği-Galatasaray maçında ve MHP mitinginde 'Kıbrıs Türk'tür Türk kalacak' afişleri açtırıldı.

Yazılı faaliyet: İnternet sitelerine, mail ve SMS gönderme çalışmaları yapılıyor. Başbakan ve hükümet hakkında karalayıcı bilgiler yayılıyor.

CÇG, 2004 yerel seçimleri öncesi faaliyetlerini arttırıyor. İki günde bir rapor hazırlanıyor. 2003 yılının son ayları ile 2004'ün başında düzenlenen raporlardan biri AK Parti'nin muhafazakârlık sempozyumuna ilişkin. Raporda, gizlice davetiye elde edilen sempozyuma ajan gönderildiği belirtiliyor. CÇG'nin faaliyetlerinin çoğunu hayata geçirdiği iddianamede anlatılıyor. Buna ilişkin deliller arasında faaliyetlerin masraflarını gösteren ve komutanlarca imzalı makbuzlar var. Maçlarda açılan afişlerden toplantılarda içilen sigaralara kadar bütün masraflar Jandarma Genel Komutanlığı'nın bütçesinden alınmış.

'Genç subaylar

rahatsız' manşeti, psikolojik harp ürünü

Ergenekon soruşturmasıyla ilgili ikinci iddianamede, Cumhuriyet Gazetesi'nin 'Genç subaylar rahatsız' manşetine de atıfta bulunuluyor. 23 Mayıs 2003'te Mustafa Balbay imzasıyla yayınlanan haberin psikolojik harbin bir parçası olduğu vurgulanıyor. İddianamenin 1013. sayfasında konuyla ilgili şu değerlendirme yapılıyor: "Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) faaliyetleri çerçevesinde darbe zemini hazırlamak ve şartların olgunlaşmasını sağlamak için 'Genç subaylar rahatsız' başlıklı haberi yüksek rütbeli Ergenekon üyelerinin talimatları ve CÇG kararları sonrasında kendi gazetesinde yazdığı, böylece CÇG tarafından planlanan Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarına yönelik kaos ortamı için düşünülen psikolojik harekat planını başlattığı anlaşılmıştır." İddianamede, Balbay'da ele geçirilen 436 gizli belge de inceleniyor. Devlet güvenliği gereğince gizli kalması gereken belgelerin, örgütsel faaliyetlerde birlikte hareket ettikleri Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur tarafından Balbay'a verildiği vurgulanıyor. MGK toplantılarına ilişkin gizli evrakların da Balbay'da bulunduğuna dikkat çekiliyor: "Gazeteci sıfatıyla belgeleri bulundurduğunu iddia etmiş ise de, Ergenekon'un temel amaçlarından biri olan bilginin paraya çevrilebilirliği ve istihbarat toplamanın örgütsel açıdan önemine binaen şüphelinin örgütsel çalışmalar gereği irtibat kurduğu kişilerden devlete ait gizli belgeleri elde ettiği değerlendirilmektedir." İstanbul, Zaman

Kapatma davası açılır, ekonomik kriz de olursa

Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk'un AK Parti hakkındaki kapatma davasıyla ilgili sözleri de iddianamede yer aldı. 7 Şubat 2008'de İlhan Selçuk ile Fatoş / İbrahim Y. arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde ilginç bilgiler var. Her şeyin elden gittiğini söyleyen İlhan Selçuk, "Yalnız 2 şey var, eğer kapatma davası açılırsa, bir de üstüne ekonomik kriz gelirse, Türkiye biraz karışırsa belki bir umut doğabilir. Yoksa bu devam eder." diyor. İlhan Selçuk'un kızının Ergenekon terör örgütü lideri olduğu iddiası ile yargılanacak emekli orgeneral Şener Eruygur'u arayarak, "Babamı rahat bırakın kalpten gidecek." şeklinde tavır gösterdiği de iddianamede yer aldı. İstanbul, Zaman

İDDİANAMEDEN SATIR BAŞLARI

Anayasa Mahkemesi üyesine şantaj: Seni başkan yapmayız

Ergenekon'a isteyerek yardım etmekle suçlanan Ferda Paksüt, kapatma davası sırasında Anayasa Mahkemesi üyesi Ahmet Akyalçın'ı, 'başkan seçtirmemekle' tehdit etmiş.

Gülseven Yaşer, Gülen davası için yalancı şahit aramış

ÇEV Başkanı Yaşer'in Fethullah Gülen davasını etkileme çabaları iddianameye girdi. Yaşer, parayla ifade verecek tanık bulmak için bazı komutanlardan yardım istiyor.

Ergenekon, Büyükanıt'ı da fişlemiş, 5 klasör toplamış

Hurşit Tolon'dan çıkan fişleme belgeleri arasında eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın banka hesapları ile sağlık raporlarının da yer aldığı 5 klasör belge bulunuyor.


27.Mart.2009

samanyoluhaber

Devamını BURADAN okuyun...>>>

YSK BAŞKANI YARSAV ÜYESİ

YSK Başkanı yarsav üyesi

Seçime ramak kala 4 şok karar alan YSK'nın Başkanı bir YARSAV üyesi...

Yüksek Seçim Kurulu’nun, son dakika kararları seçimleri tartışmalı hale getirirken YSK Başkanı Muammer Aydın’ın YARSAV üyesi olduğu ortaya çıktı.

Yerel seçimlere az bir süre kala YSK’nın, T.C. Kimlik Numarası şartı, başörtülü sandık görevlileri kararı, polis ve jandarma ile ilgili kararı ve engelli seçmenlerle ilgili kararı büyük tepki toplarken, YSK Başkanı Aydın’ın YARSAV üyesi olduğu ortaya çıktı.

Başkanlığını Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun yaptığı Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) tartışmaların odağında bulunan bir kurum.1250 üyesi bulunan YARSAV, siyasi çıkışları ve Ergenekon terör örgütü soruşturması karşıtlığıyla dikkat çekiyor. İsmi Ergenekon iddianamesinde de geçen YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, ETÖ gözaltılarına karşı gösterdiği sert muhalefetle gündemde. Ergenekon operasyonunun 10. Dalgasında Sabih Kanadoğlu’nun evi arandığında Eminağaoğlu, ziyarete gelmiş ve sert bir çıkış yapmıştı.

Daha sonra konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Eminağaoğlu sert açıklamalar yapmıştı. YARSAV Başkanı’nın bu çıkışını değerlendiren Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin şunları söylemişti: YARSAV bilindiği gibi bir dernektir. Yargı camiamızı temsil etmemektedir. Sayın Başkanı bugün izledim. Açıklamadan sonra benim hafızamda beliren düşünceyi sizinle paylaşmak isterim. YARSAV 'YARSAP' haline dönüşmüştür. Yanı yargıçlar ve savcılar partisi haline dönüşmüştür. Bu tür konuşmaları Sayın Deniz Baykal'dan dinliyorduk. Bugün de Sayın Eminağaoğlu'ndan dinlemiş olduk.”

YSK’NIN DÖRT TARTIŞMALI KARARI

1 - Yerel seçimlere az bir süre kala YSK’nın aldığı 4 karar tartışma konusu oldu. Kurulun, nüfus cüzdanlarında T.C. Kimlik Numarası bulunmayan seçmenlerin oy kullanamayacakları yolundaki kararı ve bu kararı sessiz sedasız sitesinde yayınlaması büyük tepki topladı. YSK’nın kimlik numarası şartı nüfus dairelerinde büyük kuyrukların oluşmasına neden oldu. Bütün tepkilere rağmen YSK, bu kararında geri adım atmadı.

2 - Kimlik numarası şartı tartışmaları bitmeden, oy kullanılacak yerler kamusal alan ilan edilerek partilerin sandık görevlilerine başörtüsü yasağı getirildi.

YSK Başkanı Muamer Aydın bir genelge yayınlayarak, sandık alanlarının da kamusal alan olması nedeniyle görev alacakları, kılık ve kıyafet konusunda uyardı. Sandık kurulu üyelerinin "sandık alanının kamusal alan olması ve sandık kurullarında görev alanların da hizmet veren konumunda bulunmaları nedeniyle, sınırları yasalarla ve yargı kararlarıyla çizilmiş bulunan kılık ve kıyafet ölçülerine, hizmet verme süresince uymaları gerekir" diyerek siyasi partilerden gönderilecek kişilerin de bu kurala uymalarını istedi.

3 - YSK’nın seçimlere sayılı günler kala aldığı tartışmalı bir karar da "Güvenlik personeli kayıtlı olduğu yerde oy kullanacak." kararı… YSK’nın bu kararı yüzünden görevli polis ve jandarmanın büyük kısmı oy kullanamayacak. İçişleri Bakanı Beşir Atalay da YSK’nın bu kararını eleştirmişti. Atalay şunları söylemişti: "Güvenlik personeli oturduğu yerin dışında görev yapacak, özellikle jandarma. Rütbeli personel oy kullanacak. Ama bunların hepsi o gün köylerde olacak. Bunların kayıtlı olduğu yerde oy kullanması zor. Genel seçimlerde bunun uygulaması var. Bunlar aynen sandık görevlileri gibi ellerinde zaten belgeleri var. Görev yaptığı sandıkta oy kullanması daha uygun olurdu.”

4 - Son olarak Yüksek Seçim Kurulu engelli seçmenleri mağdur eden bir karara imza attı. YSK, vasi raporu bulunan engellilere seçmen bilgi kâğıtlarını göndermedi.

Seçmen listelerinde ismi yer aldığı halde seçmen kâğıtları gelmeyen engelliler seçim kurullarına başvurunca, kendilerine vasi tayin ettiklerinden dolayı oy kullanamayacaklarını öğrendi.

Türkiye'de sayısı 8 milyona ulaşan ve yaklaşık 4 milyonu seçmen olan bedensel engellilerin oyları sandığa tam olarak yansımıyor. Başta fizikî şartların uygun hale getirilmemesi, engellileri oy kullanmaktan alıkoyuyor. Engelli seçmenler, şimdi kendilerini sandık dışı bırakan yeni bir engelle karşı karşıya. YSK, vasi tayin eden engellilerin oy kullanmayacakları yönünde karar aldı.

aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

BAŞBUĞ, BALBAY DİYALOGLARI

Başbuğ'dan Balbay'a "LÜTFEN"

İddianameye göre Mustafa Balbay ile Org. İlker Başbuğ arasında ilginç diyaloglar geçiyor. İşte Başbuğ'un "Lütfen Mustafa Lütfen" dediği o diyalog..

Ergenekon davasının 2. iddianamesinde, bir süre önce gündeme bomba gibi düşen Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın günlüklerine geniş yer verildi.

En ilginç bölümlerden birini de 6 Ocak 2004 tarihinde Cumhuriyet'te yer alan "Asker Annan Planı'na çekinceler koydu" haberi üzerine yapılan ilginç görüşmenin notları oluşturuyor.

Günlükte "9 Ocak Cuma Genelkurmay 2. Başkanı Org. İlker B.'la görüşme" başlığı altında yer alan metinde, Başbuğ, "Biz öne çıkmak istemiyoruz. Sen bizi tuttun manşetlere çıkardın" diyor. Başbuğ, ardından da "Sormamam gerek ama bu bizim için çok önemli. Bir kaçak var. İçimizde bir durum var. Bunu bulmamız lazım. Bize yardımcı olun. Size bu belgeleri kim verdi" diye soruyor.YANITSIZ KALANSORU

Balbay yanıt vermeyince, Başbuğ, "Mustafa size bunu veren, bakarsınız casusluk yapar, başkalarıyla da temas kurar... Bizim bunu mutlaka bulmamız lazım. Lütfen bize yardımcı ol. Bak, lütfen diyorum sana" diyor. Balbay, Başbuğ'un, "Mustafa bak biz nasıl diyeyim kıvranıyoruz, bunu veren üniformalı mı?" sorusu üzerine, "Sayın Başbuğ bu çalışma bu karargahta yapıldığına göre, size ne diyeyim... Şimdi tutup, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden biri verdi mi diyeyim?" diyor.

aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

TARAFTAKİ AJAN 2.İDDİANAMEDE

Taraftaki Espiyoncu İddianamede

Taraf Gazetesi'ndeki bir haberle ilgili Taraf Gazetesi'nin bir çalışanının bir Ergenekon Sanığı'na bilgi sızdırırken yaptığı görüşme 2. İddianamede..

Taraf Gazetesi 7 Nisan 2008 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nın 2006 yılı Mart ayında yayımladığı, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Genelkurmay Harekat Başkanı Bekir Kalyoncu ve Bilgi Destek Daire Başkanı Tümgeneral N. Baykul'a gönderilen ve altı bölümden oluşan bir Andıç haberini yayınlamıştı.

Haber kamuoyuna yeni andıç biçiminde yansımış ve "Koç da Andıçlandı" başlığıyla muhabir Mehmet Baransu imzasıyla Taraf'ta manşetten verilmişti.

Önceki gün açıklanan 2. Ergenekon İddianamesi'nin 1138'inci bölümünde bu manşetle ilgili Taraf Gazetesi Kültür Sanat bölümünde çalışan Nena Çalidis ve ETÖ Sanığı Erol Mütercimler'in telefon konuşmaları ortaya çıktı.Rum asıllı olan Nena Çalidis ile faşizan düzeyde milliyetçilik pompalayan Ergenekon Terör Örgütü'nün bir sanığı arasında o haberden sonra çok ilginç diyaloglar yaşanıyor.

Nena Çalidis haber üzerine Ergenekon Sanığı Erol Mütecimler'i arayıp, kendisi hakkında haber çıktığını ihbar ediyor ve bu dinlemeye takılıyor. Mütercimler Taraf Gazetesi'ne, "şerefsizler, köpekler" gibi ağır ifadeler sıralarken Nena Çalidis bunları onaylıyor ve daha önce haber veremediği için üzüntülerini bildiriyor.

İşin ilginci Nena kendi kurumundan bu bilgileri verirken ikilinin arasında "dünyanın en şerefsiz mesleği ispiyonculuk" gibi diyaloglar geçiyor.

Öte yandan Nina Çalidis'in şuan Taraf'ta çalışmadığı ve gönderildiği öğrenildi.

İŞTE İDDİANAMEDEKİ O BÖLÜM

Tape No: 4841 da, 07.04.2008 günü saat 21:37’de NİNA…… ile yapmış olduğu görüşmede özetle; NİNA’ nın “Ya bu Türk Silahlı Kuvvetlerinin desteklediği isimlerle ilgili” dediği, EROL M’in“Bi göriyim bakim Taraf gazetesinde demi” dediği, NİNA’ nın “Ya çok kötü bizim gazte varya Erol bi bokluk yapmışım haberim yok yani neyse bugün gittim Fatih ALTAYLI ile konuştum” dediği, NİNA’ nın “Ya bu Tarafta çok büyük hata yaptım ya Erol ya Halil bana diyor ki hemen ayrıl valla çok üzüldüm ya” dediği, EROL M’in“Hemen ayrıl” dediği, NİNA’ nın “Yani öyle olucağını tahmin etmiyordum” dediği, EROL M’in“Hemen ayrıl hayatım bunlar bunlar şerefsiz ispiyoncu ahlaksız bi gazete oldular tabi” dediği, EROL M’in“Bi taraf gaztesi alayım bakayım bulabilirmiyim” dediği, NİNA’ nın “Bi al ya senin listen var ee şey Türk Silahlı Kuvvetlerin desteklediği insanlar arasındaymışsın” dediği, EROL M’in“Köpekler köpekler” dediği, NİNA’ nın “İkinci ikinci andıç ortaya çıktı” dediği, EROL M’in“İkinci andıç öylemi” dediği, NİNA’ nın “Evet evet o listenin içinde sende varsın” dediği, EROL M’in“Bunlar ne şerefsizler ya bunlar zaten biliyosun bu Ergenekon meselesi çıktığından beri bisürü millet beni hedef göstermeye çok çaba harcadı” dediği, EROL M’in“Sizinkiler de yazdı ahlaksızlar tamam mı” dediği, EROL M’in“Bu toprakların biliyosun ispiyoncusu çoktur şerefsizi” dediği, NİNA’ nın “Çok valla doğru söylüyosun” dediği, EROL M.’ in “Tabi hayatım bu şerefsiz meslek tabi tabi bu şerefsiz mesleği yapıyor bunlar dünyanın en şerefsiz mesleği ispiyonculuk ama onlarda bunu yapıyorlar” dediği......"

akt5ifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

FERDA PAKSÜT BİHAYLİ DERİN ÇIKTI

Ferda Paksüt'ün Derin İşleri

Anayasa Mahkemesi Başkanı Osman Paksüt'ün eşi Ferda Paksüt'ün, Anayasa Mahkemesi üyelerine yaptığı tehditler 2. ETÖ İddianamesi'ne yansıdı.

Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ün eşi Ferda Paksüt'ün AKP'nin kapatılması için mahkeme üyelerini tehdit ettiği ortaya çıktı. Ergenekon iddianamesinde yer alan bilgilere göre, Ergenekon terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmekle suçlanan bayan Paksüt, mahkeme üyesine şantaj yapmış.

İddianamenin 1249. sayfasında yer alan delillerde, Ferda Paksüt'ün eşi aracılığıyla, mahkeme üyelerinden Ahmet Akyalçın'ı 'gelecekte başkan seçilmemekle' tehdit ettiğine dikkat çekiliyor. Bayan Paksüt, Turhan Çömez ve Hurşit Tolon'a da mahkeme üyeleriyle ilgili gizli bilgileri aktarmış.

Akyalçın, tehditlere kulak asmayınca da aleyhinde haber yaptırılmakla korkutulmak istenmiş. AK Parti'nin kapatılması yönünde oy vermesi istenen mahkeme üyesi Akyalçın'a aksi durumda başına gelecekler şöyle sıralanmış: "Başkan olabilirsin belki şansın var. Ama doğru dürüst hareket etmezsen o şansını kaybedersin."Telefon görüşmelerine göre, Ferda Paksüt mahkemeyle ilgili bilgileri eşinin yanı sıra kurumda görevli özel kalem ve sekreterler aracılığıyla da temin etmiş. Ayfer isimli kurum çalışanıyla bayan Paksüt arasında 30 Temmuz 2008'de gerçekleştirilen telefon görüşmesi en çok dikkat çeken bölüm. Paksüt, telefonda konuştuğu Ayfer'e "A. yakın markajdaymış duydunuz mu?" diye soruyor. Ayfer ise, "Vallahi öğlen başkan gitti bayağı yanında oturdu 1 saate yakın. Sonra da beyefendi çıktı yanına ama bilmiyorum ne oldu tabii." cevabını veriyor. Bunun üzerine Paksüt, "Beyefendinin ona iki çift lafı var. Yemin ettirdim ölümü öp diye. Söylemezsen dedim. Bunun 3 senesi kaldı bundan sonra senin bak yine bi başkan olabilirsin belki şansın var. Ama doğru dürüst hareket etmezsen o şansını kaybedersin de dedim." ifadelerini kullanıyor. Konuşmadan iki saat sonra Paksüt, yeniden Ayfer'i arayarak mahkeme üyelerinin yüz ifadelerine kadar bilgi alıyor. AK Parti'nin 8'e 3 oyla kapatıldığı haberini alan Paksüt, bilginin yalanlanmasıyla hayal kırıklığına uğruyor. Aldığı bilgileri Y.A. isimli kişiye aktaran Paksüt, "Yanlış bilgiymiş, 6'ya 5 kapanmamış. Ben de size bir iki tane konuda şey vereceğim onları araştır." diye talimat veriyor.

aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

ALBAY KIRCANIN MARİFETLERİ

İntihar Eden Albay'ın Marifetleri

JİTEM'in yargısız infazlarından yargılanmaya başlayınca intihar eden Abdülkerim Kırca'nın şok infaz emirleri ortaya çıktı. İşte o ifadeler...

İtirafçı A.Y. öldürdükleri biri için, intihar eden terör gazisi emekli Albay Abdülkerim Kırca’nın kendilerini kutladığını öne sürdü

Cizre’deki kazılarda bulunan kemiklerle ilgili tutuklanan Albay Cemal Temizöz ile Ergenekon davası sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün birbirini iyi tanıdığını savunan itirafçı A.Y, 1995 yılında Diyarbakır’da JİTEM komutanı olduğunu söylediği emekli Albay Abdülkerim Kırca hakkında da çarpıcı iddialarda bulundu.Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tanık olarak dinlediği A.Y’nin, Ankara’daki evinde intihar eden terör gazisi emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca’ya yönelik açıklamaları şöyle:

“l995 yılında, Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda bulunan sorgu amirliğine teslim edildim. Bu esnada ‘Yeşil’ kod Mahmut Yıldırım buraya gelmişti. Hatta bana ‘Nasılsın yeğenim. Benimle çalış, bana takıl seni yaşatırım. Sen bu kadar zaman bunlara yazdın çizdin verdin ne işe yaradı? Sen bu isim ve bilgileri bana ver’ şeklinde konuştu. Ben de kendisiyle tanışmak istemediğimi ve herhangi bir bilgi vermeyeceğimi söyledim. Daha sonrada Mahmut Yıldırım’ın kendisi ile çalışmak için alaydaki yetkililerden beni istediğini öğrendim.”

Kırca bana para verdi
“Sorgu amirliğinde bulunan F. Çavuş ‘Seni biri ile tanıştıracağım’ diyerek, Saraykapı’da bulunan JİTEM binasına getirdi. Sonradan JİTEM komutanı Abdülkerim Kırca olduğunu öğrendiğim komutanın odasına çıkarttı. Sivil giyimli, bıyıklı birisiydi. Bana ismimle ‘Hoşgeldin, nasılsın, iyi misin’ diye hal hatır sorduktan sonra, ‘Bir sıkıntın ihtiyacın olduğu zaman gel sana yardımcı olurum. Ben alaydakiler gibi değilim, sen artık bizim sayılırsın’ diyerek, harcamam için bir miktar para verdi. Bu şekilde Diyarbakır’daki JİTEM ile çalışmaya başladım. Bu birimde Abdülkerim Kırca’nın yanında Abdülkadir Aygan da çalışıyordu.”

Odasındaydı, kapısı açıktı
“Bir kaç ay sonra akşam K.E. yanıma gelerek, ‘T. seni çağırıyor’ dedi. Birlikte T’nin yanına gittiğimde ‘Bizimle bir yere geliyorsun’ dedi. Daha sonra JİTEM binasının önüne yeşil renkli Kartal marka bir araç getirildi. K.E, aracın arka kısmında birinin üzerine, ben de yanına oturdum. Elazığ karayoluna cıktık. Yaklaşık 20-25 kilometre sonra şu andaki TOKİ konutlarını geçtik. Yolun kenarında K.E’nin tuttuğu şahsı araçtan indirip bir ya da iki el ateş ederek JİTEM binasına döndük. Abdülkerim Kırca odasındaydı, kapısı açıktı. T. yanına yaklaşarak kısık sesle bir şeyler söyledi. Daha sonra Abdülkerim Kırca gülümseyerek ‘Elinize sağlık’ dedi. K.E. iş bittikten sonra beni evime bıraktı.”

Albay Temizöz’e 8 cinayet iddiası
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 16 Mart’ta yapılan kazılarda bulunan 13 kemik parçasıyla ilgili tutuklanan Kayseri İl Jandarma Komutanı Albay Cemal Temizöz, 8 cinayette azmettirici olmakla suçlanıyor.

Cezaevinden Diyarbakır Başsavcılığı’na mektup gönderen gizli tanık M.N.B, 1993 yılında Cizre’de 4 genci PKK’ya katılmak için kırsala çıkış yapmak üzereyken yakaladıklarını, bu kişilerin o tarihte bölgede görev yapan Temizöz’ün talimatıyla gözaltı işlemi yapılmadan infaz edildiğini öne sürdü.
Temizöz, savcılık sorgusunda iddialar hakkında “saçma” tabirini kullandı.

aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

CHP BUKEZ DE DERGÂHTA

CHP Sonunda Bunu Da Yaptı!

Kuran kursu ve çarşaf açılımından sonra CHP, fanatik seçmenlerini kızdıracak yeni bir girişime daha imza attı. İşte ayrıntılar...


Kuran kursu ve çarşaf açılımından sonra CHP, fanatik seçmenlerini kızdıracak yeni bir girişime daha imza attı. CHP'nin Gaziantep Belediye Başkan Adayı Mustafa Yılmaz tarigat şeyhinin elini öpüp seçimlerde kendine destek vermesini istedi.




Devamını BURADAN okuyun...>>>

ERGENEKON HİTLERE ÖZENMİŞ

Yöneticiler Kurşuna Dizilecek...

ETÖ'cüler, Hitler'e rahmet okutuyor. 2. iddianamede ilginç bir yazıya yer verildi: “Basın kapatılsın, yöneticileri kurşuna dizilsin. Azınlıklar tek tip ve çamur rengi kıyafet giysin”

Basın kapatılsın, yöneticileri kurşuna dizilsin. Azınlıklar tek tip ve çamur rengi kıyafet giysin”

6 milyon Yahudi’nin kamplarda yok edilmesini hatırlatan sözler, 2. Ergenekon iddianamesinde yer aldı. Sanık Levent Temiz, kabullendiği bu sözleri içeren mesajını Danıştay saldırısından önce Zekeriya Öztürk, Veli Küçük, Erenerol, Karadağ ve Kerinçsiz’e yolladı.

JENOSİT OLDUKLARI BELLİ OLUYOR

Mesajda, azınlıkların tek tip giydirilmesi için “Böylece devşirme ya da jenosit oldukları formalarındaki amblemden belli olur” deniliyor. Mesaj, “Bugün Türkler aşağılanmaktadır. İşbirlikçi komprador sistem aşağılıktır” diye sürüyor.İDDİANAMEDEN ‘HİTLER’ ÇIKTI

Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen ve ikinci iddianamenin 112’nci sayfasında yer verilen Levent Temiz imzalı “Turan İhtilal Ordusu/Manifestosu” başlıklı yazıda “Mukaddes Türk İhtilali” şu sözlerle anlatılıyor: “Bugün demokrasi adı altında yüce Türk ırkına empoze edilmeye çalışılan sistem Türkün şahsına ve vicdanına ters ve aykırı bir sistem olduğundan, Türk kimliği Osmanlı İmparatorluğu zamanında eritildiğinden, ikinci bir Kuvayı Milliye ruhuna bürünerek gerçekleştirilecek.”

Azınlıkların tek tip çamur rengi kıyafet giymesi öngörülen manifestoda devşirme ya da jenosit olduklarının formalarındaki amblemden belli olacağı kaydediliyor. Manifestoda tüm basın kuruluşlarının kapatılacağı ve yöneticilerinin kurşuna dizileceği anlatılıyor.

İddianamede, savcılığa bu yazının kendisine ait olduğunu “Olabilir. Şahsi düşüncelerim” diyerek kabul eden Temiz ile ilgili olarak ilginç bir bilgiye daha yer veriliyor. Temiz’in Danıştay saldırısından 3 gün önce Zekeriya Öztürk, Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Fikri Karadağ ve Kemal Kerinçsiz’e yolladığı mesajda: “bugün Türk tarihinde görülmediği kadar aşağılanmaktadır.

… İşbirlikçi komrador sistem görülmedik derecede aşağılıktır. Bu durumda Türkçü-Devrimci gençlere ihtiyaç vardır. ……. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Ben genç yaşta ülkemin bağımsızlığına kendimi armağan etmekten onur duyuyorum. Türklüğün tek kurtuluş çaresi kalmıştır, o da silahlı mücadeledir” yazdığı iddia edildi. Tutuksuz yargılanan Temiz’in 13 yıla kadar hapsi isteniyor.

Kaynak: Gazete Habertürk


Devamını BURADAN okuyun...>>>

25.3.09

2. ERGENEKON İDDİANAMESİ

Ergenekon 2, İddianame

Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan 2. iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianame 21’i tutuklu 56 sanık hakkında 6, 7, ve 8. operasyonları kapsıyor. İddianamede, hükümeti yıkmaya teşebbüsle suçlanan emekli orgeneral Hurşit Tolon ve Emekli Orgeneral Şener Eruygur için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Davanın ilk duruşması 20 Temmuz 2009 tarihinde yapılacak.

İŞTE 2. İDDİANAMEDEN BAŞLIKLAR

Çeşitli kaynaklardan gelen haberlere göre, iddianamede, AKP ve MHP'yi bölme, CHP lideri Deniz Baykal'ı devirme planlarının yer aldığı belirtiliyor.

Ek iddianamenin çatısını darbe günlükleri oluşturuyor.

SANIKLAR:

-Emekli generaller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur Ergenekon Terör Örgütünün yöneticileri.

-Tuncay Özkan, Gürbüz Çapan, Adnan Bulut, Merdan Yanardağ, Osman Gürbüz Neriman Aydın gibi isimlerde Ergenkon Terör Örgütü davasında sanık sandalyesindeler.Siyasi Parti başlıkları:

- Ergenekon AKP ve MHP'yi bölmeye çalışıyor

- Ergenekon CHP içinde çeşitli operasyonlara gitti. Amaçları Deniz Baykal'ı devirmekti.

- Ergenekon CHP içerisindeki Baykal'a muhalif kanatla bağlantılı

- Ergenekon, CHP ve MHP yönetimini değiştirme çabasında

- Ergenekon, Baykal'a yönelik yoğun bir dinleme çabası içindeydi

- Ergenekon, AKP'yi kapatma davasına nüfuz etti.

- Ergenekon Atatürkçü Düşünce Derneği'ni (ADD) kullanıyordu.

- Cumhuriyet mitingleri Ergenekon tarafından düzenlendi

Terör başlıkları:

- İddianamede Karargah evlerinin nasıl örgütlendiğiyle ilgili ayrıntılı anlatımlar var.

- Ergenekon PKK, TİT, Hizbullah, Hizbut Tahrir gibi terör örgütleriyle ilişki içinde

- Şemdin Sakık'ın da Ergenekon ile bağlantısı kuruldu.

Darbe başlıkları:

- "Ayışığı" ve "Sarıkız" darbe planları iddianamede, ama soruşturulmuyor.

- "Eldiven" kod adlı darbe planı inceleniyor.

DARBE PLANLARI İDDİANAMEDE

İddianame için darbe iddianamesi deniyor. İddianamede Ayışığı ve Sarıkız operasyonları yer alıyor. Ancak Eldiven operasyonuyla ilgili plan esası oluşturuyor.

Çünkü Ayışığı ve Sarıkız operasyonları, emekli generaller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un askerlik dönemine geliyor. Bu nedenle askeri mahkemede yargılanabiliyorlar. Emekli olduklarında yapmayı planladıkları öne sürülen Eldiven operasyonu, Ergenekon soruşturması kapsamında değerlendirilebiliyor. Bu operasyonlarla zanlıların darbeye zemin hazırladıkları öne sürülüyor.

Siyasi partilere ayrılan başlık

ERGENEKON AKP VE MHP'Yİ BÖLMEK İSTİYOR

Ergenekon AKP ve MHP'yi bölmek istiyor. Ergenekon iddianamesinde yer alan zanlıların, AKP içindeki bazı isimlerle partiyi bölme planları yaptığı anlatılıyor. Kapatma davasına nüfus etme çabaları olduğu öne sürülüyor.

ERGENEKON CHP'DE BAYKAL'I DEVİRMEK İSTİYOR

İddianamede CHP'ye yönelik çalışmalar olduğu belirtiliyor. Ergenekon CHP içinde çeşitli operasyonlara gitti. Ergenekon'un Deniz Baykal'ı devirme planları da iddianamede. CHP'nin üst düzey kadrosunun değiştirilmesi amacıyla planların yapıldığı kaydediliyor.

PKK MLKP HİZBULAH;HİZB-UT TAHRİR VE TÜRK İNTİKAM TUGAYI BAĞLANTILARI

Ergenekon örgütünün diğer terör örgütüyle bağlantıları da yer alıyor. PKK, MLKP, Hizbullah, Hizbut Tahrir ve Türk İntikam Tugayı'yla ilişkileri anlatılıyor. Hepsinin aynı çatı altında Ergenekon yapısı tarafından yönetildiği iddia ediliyor. Ergenekon'un bu terör örgütlerine nasıl nüfus ettiği anlatılıyor.

Karargah evleriyle ilgili anlatımlara da iddianamede yer veriliyor. Karargah evlerinde kimlerin yer aldığı, nasıl örgütlendiği ifade ediliyor.



Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'la ilgili iddialar hemen hemen örtüşüyor. Hükümeti bilerek ve isteyerek ortadan kaldırmaya teşebbüs yer alıyor... Eruygur için devletin güvenliği ilgili gizli belgeleri kaydetme , açıklama, uyuşturucu madde veya uyarıcı madde ticareti yapma, sağlama, terör örgütüne bilerek isteyerek yardım etme,gibi iddilar var.

İDDİANAMENİN 1 NUMARASI ERUYGUR

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, "Ergenekon" soruşturmasına ilişkin 19'u tutuklu, 37'si tutuksuz 56 sanık hakkındaki 1909 sayfalık ikinci iddianameyi kabul etti. İddianamede, 1 numaralı sanık olarak eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur görülüyor. İddianamede AKP ve MHP'yi bölme, CHP lideri Deniz Baykal'ı devirme planları da yer alıyor.

Ümraniye ilçesinde bir gecekonduda ele geçirilen patlayıcı maddeler nedeniyle başlatılan ve "Ergenekon" adı verilerek genişletilen soruşturma kapsamında hazırlanan ikinci iddianamenin kabulüyle, ikinci dava da açılmış oldu.

Mahkeme, halen görülmekte olan "Ergenekon" davası ile ikinci davanın birleştirilmesi yönünde karar vermedi, duruşma tarihi 20 Temmuz 2009 olarak belirlendi. Birleştirme talebi daha sonra değerlendirilecek.

DURUŞMA GÜNÜ 20 TEMMUZ


Açılan ikinci dava ile halen görülmekte olan davanın birleştirilmesi yönündeki savcılığın talebi, daha sonra değerlendirilecek. Mahkeme heyeti, tutuklu 19 sanığın bu hallerinin devamına karar verdi.

Emekli Orgeneral Şener Eruygur, Ergenekon örgütünün üst düzey yöneticisi olmakla suçlanıyor.
Eruygur, darbe girişiminde bulunmakla suçlanıyor.

Hurşit Tolon, iddianamede 2 numaralı sanık.





'Eldiven' kod adlı darbe planına da iddianemede yer verildi.

İDDİANAME 5 BÖLÜMDEN OLUŞUYOR

2. İddianamenin ilk bölümünde, Ümraniye'de bir gecekondunun çatı katında bulunan patlayıcılar ile başlayan soruşturma ve ilk iddianame anlatılıyor.

56 sanığın ismi ve sevk maddelerinin yazıldığı giriş bölümünde, Emekli Orgeneraller Mehmet Şener Eruygur ve Ahmet Hurşit Tolon, silahlı örgütün üst düzey yöneticileri olmakla suçlanıyor.

Bu nedenle Eruygur ve Tolon, Danıştay baskını başta olmak üzere örgütün işlediğinin idda edilidiği bütün suçlardan sorumlu tutuluyorlar.

Ergenekon sürecinin anlatıldığı bölümde, Ümraniye'de bir gecekonduda bulunun el bombalarıyla başlatılan soruşturma çerçevesinde, Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması ile irtibat kurularak soruşturmanın genişletildiği belirtiliyor.

Ardından ilk iddianamenin özeti yapılıyor ve "Yapılan çalışmalar ile 'Ergenekon' isimli terör örgütüne ulaşılmıştır" deniliyor.

1999'DAN ÖNCE GİZLİ FAALİYET

Ele geçirilen dokümanlardan Ergenekon terör örgütünün 1999'dan öncesine dayanan gizli örgütlü faaliyet içerisinde bulunduğu belirtiliyor. Yönetici ve üyelerinin örgütü 'derin devlet' kabul edip, dışa karşı da bu şekilde gösterdikleri belirtiliyor.

Örgütün yakın amacının, ülkede yönetim zaafiyeti oluşturacak eylemler yaparak kargaşa yaratmak, nihai amacının da oluşacak kargaşa ortamında hukuk dışı bir müdahale ile yönetimi ele geçirmek olduğu idida ediliyor.

Bu bölümde devlete ait çok gizli belgelerin ele geçirildiği, kamuoyunun yakından tanıdığı kişilere suikast planlarının yapıldığı da yer alıyor.

Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Emekli Albay Fikri Karadağ, eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, eski rektör Kemal Alemdaroğlu örgüt yöneticisi olmakla suçlanıyor.


GAZİ MAHALLESİ OLAYLARI

Üçüncü bölümde örgütün işlediği suçlar topluca ve genel olarak anlatılıyor.

Gazi Mahallesi olayları ile ilgili "tanık 9" olarak gösterilen Danıştay davası sanığı Osman Yıldırım'ın anlatımıyla, Gazi Mahallesi olaylarının Osman Gürbüz tarafından gerçekleştirildiği öne sürülüyor.

PKK VE HİZBULLAH İLE İLİŞKİLER

İddianamenin 4. bölümünde ise Ergenekon Terör Örgütü'nün PKK, Hizbullah, DHKP-C ve Hizbu't Tahrir örgütü ile ilişkileri anlatılıyor.

Bu bölümde, çoğunluğu cezaevinde bulunan terör örgütü üyesi gizli tanıkların ifadelerine yer veriliyor.

İlk iddianamede numaralandırılan gizli tanıklara bu kez "imdat" ve "kıskanç" gibi kod adlarının verildiği görülüyor.

Bu bölümde örgütün siyaset dünyasına yön verilmesi faaliyetleri başlığı altında yürütülen çalışmalara değiniliyor.

MEDYA AYAĞI

Medya yapılanması başlığı altında ise medya kuruluşlarının kontrol altına alınması ve kendi medya kuruluşları oluşturulması anlatılıyor.

Ulusal medya grubu kurulması amaçlandığı belirtilen bu bölümde Türk Metal-İş Sendikası'nın Doğu Perinçek'in ve Tuncay Özkan'ın televizyonlarının da aralarında bulunduğu 4 kanalda ortak bildiriler yayılarak ortak hareket edilmesenin planlandığı belirtiliyor.

"ÖRGÜTÜN ADD İLE İLİŞKİSİ VAR"

Mevcut demokratik yönetimin değiştirilmesi başlığı altında ise örgütün amaçlarından birisinin darbe yaparak yönetime el koymak olduğu öne sürülüyor.

İddianamede "Örgütün ülkede darbe zemini oluşturmak için ciddi faaliyetlerde bulunduğu, birçok silahlı ve bombalı eylem gerçekleştirdiği, ülkede kaos ve anarşi ortamı oluşturmaya çalışarak ordunun darbe yapması için telkin, tavsiye ve teşviklerde bulunduğu anlaşılmıştır" deniliyor.

Örgütün Atatürkçü Düşünce Derneği başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu ile ilişki içinde olduğu, bu kuruluşların hükümete karşı Cumhuriyet Mitingleri'ni organize ettiği de iddianamede yer alıyor.

4 TEĞMEN TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ İLE SUÇLANIYOR

Ergenekon'un 2. iddianemasinde 4 muvazzaf teğmen terör örgütü üyeliği ile suçlanıyor.

İddianamenin Tamamı için TIKLA
aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

24.3.09

KILIÇDAROĞLUNUN REKLAM ARASI



Kılıçdaroğlu'nun konuk olduğu programın reklam arasında gizli çekim şok görüntüler.

İsmi Ulusalcıların lideri olarak geçen Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal’ın televizyonu Kanal B’de bir skandal yaşandı.

Sunuculuğunu Nahit Duru’nun yaptığı ve 19 Mart akşamı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuk olduğu Yerel Seçim 2009 Özel Programı’nın reklam arasında yapılan konuşmalar dehşete düşürdü.

Programın Sunucusu Nahit Duru , Doğan Grubu’na Kılıçdaroğlu’na yer vermediği için “puşt” derken, Mehmet Haberal’ın kendisine AKP’yi Ankara, İstanbul, İzmir, Adana gibi illerde AKP’nin oyunu azaltmak için her türlü puştluğu yapma emri verdiğini söylüyor.

Sunucunun bu akıl almaz ve “puşt” sözlerini Kılıçdaroğlu karşıdan “tabi tabi” diye onaylıyor.

Sunucu, AKP’nin oylarını eritmek için Haberal’a bir teklif götürdüğünü ve “kendi adamlarımızı çıkartırız ama, esas Saadet’i çıkarmak lazım, bunlardan CHP’ye oy bir gidecekse Saadet’e üç gitme ihtimali var.” belirtiyor.

Sunucu bu çerçevede Saadetten Ertan Gülek’i getirdiğini Genel Başkanlarını getirdiğini ve oyları en az bir puan etkilediğini söylüyor. Bu sözlere Kılıçdaroğlu da onay verirken konuşma bu akılalmaz şekilde ilerliyor.İŞTE O GÖRÜNTÜNÜN DÖKÜMÜ

Kanal B Genel Müdürü Nahit Duru: Size 1.5 - 2 dakikalık bir haber ayırsalardı. O Doğan Grubu da dahil... Şu anda siz kafa kafaya gelmiştiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu: Evet

Duru: Önümüzde daha bir hafta 10 gün zaman var. O süre içerisinde de geçerdiniz. Ama bunlar p.şt. Çok ciddi söylüyorum

Kılıçdaroğlu: Tabi... Tabi...

Duru: Ve çok üzülüyorum şimdi, Haberal... Haberal... Bana şu talimatı verdi. Dedi ki, ne yaparsan yap... Ne yaparsan yap...

Kılıçdaroğlu: Evet

Duru: Bunların (AK Parti'nin) oyunu azaltacak Ankara, İstanbul, İzmir, Adana'nın oyunu artıracak ne p..ştluk biliyorsan hepsini yap dedi. Dedim ki hocam, yani biz tabi bu adamlarımızı çıkaracağız, ama esas Saadet'i (Saadet Partisi'ni) çıkarmak lazım. Niye dedim. Dedim bunlarda CHP'ye oy 1 gidecekse Saadet'e 3 gitme ihtimali var.

Kılıçdaroğlu: Evet

Duru: Yapabilir misin dedi. Ben de Erdan Gülek'i tanıyorum dedim. Haberal da tanıdığını söyledi.

Kılıçdaroğlu: Ben de tanıyorum.

Duru: Ondan sonra Ertan Gülek'i çıkardım, Genel Başkanlarını çıkardım, inanıyorum ki en az yüzde bir oy farketti...

Aktifhaber...


Devamını BURADAN okuyun...>>>



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License