17.8.09

YARGI DAĞILIRKEN

Yargı dağılırken

Artık çürüyüp son günlerine gelmiş eski sistemin görevlilerinde, müflis bir kumarbaz hali var.

Masadan kalkmaları gerektiğini bildikleri halde bunu yapamıyorlar ve en değerli şeylerini, kaybedeceklerini bile bile yeşil çuhanın üstüne atıyorlar.

Bütün kumarbazları mahveden o korkunç beklenti, “belki bu eli kazanır, sonra bütün kaybettiklerimi geri alırım” umudu, onların da çöküşünü getiriyor.

Türkiye yavaş yavaş bir değişim noktasına doğru geliyordu.

Avrupa Birliği üyeliği için atılan adımlar ülkeyi değiştiriyordu.

Bazen durarak, bazen ağırca kımıldanarak, bazen hızlanarak o yolda yürüyor, sistemini değiştiriyordu ülke.

Değiştirmek de zorundaydı.

Düşünsenize bir tür “masal çağına” giriyor, binlerce kilometre uzaklıktan birbirimizi görerek konuşuyorduk, bir kumaşa sarınarak görünmez olabiliyorduk.

Bunlar “bilim kurgu” dizilerinde, eski zaman masallarında anlatılan hayallerdi ve şimdi gerçek oluyorlardı.

Böyle bir çağda, geçmiş yüzyılın başlarındaki bir sistemi aynen yürütmeye çalışmanın bir anlamı yoktu.

Değişen dünya, Türkiye’yi de önüne katmış bir başka zamana doğru yol almaya başlamıştı.

Ama eski sistemin “efendileri” bunu anlamamak için çok direndiler.

Ve, asıl büyük ve hızlı değişim 22 Temmuz’da başladı.27 Nisan muhtırasıyla “topluma” meydan okuyan ordu, toplumdan çok ağır bir tokat yedi.

Aslında 22 Temmuz’un kazananından çok kaybedeni önemliydi.

AKP’nin kazanması değil, ordunun kaybetmesi değişimi hızlandırdı.

O büyük kaybın etkisiyle ordu arka arkaya hatalar yaptı.

Ordu, siyaset sahnesindeki ağırlığını önemli ölçüde yitirdi.

Etkisi ve inandırıcılığı azaldı.

Sorunları çözmeyen, baskıcı, yasakçı, halkı küçümseyen yönetim biçimini sürdürebilmek, asker-sivil bürokrasiyi iktidarda tutabilmek için “sistemin” elinde bir tek güç kaldı.

O da yargıydı.

Ve, yargıyı cepheye sürdüler.

Yargı, hukuk adına utanılacak işler yaptı.

367 kararını çıkardı.

Anayasa Mahkemesi, anayasayı çiğnedi.

Ergenekon çetesiyle ilgili soruşturmanın kararlılıkla sürmesi, “sistemin” hukuksuzluğa alışmış vurucu gücünün yakalanması, yargılanmaya başlaması sanırım büyük bir paniğe neden oldu.

Devletin ve yargının, toplumla işbirliği yapan, değişimin ve hukukun gereğini anlayan kesiminin tavizsiz durması, eski sistemin ajanlarını iyice sıkıştırdı.

Kaybeden kumarbaz, en değerli varlığını masanın üstüne koydu.

“Yargının güvenilirliği ve saygıdeğerliği” kayboluyor şimdi.

Daha önce, Şemdinli iddianamesi nedeniyle Van savcısını meslekten atan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, durumun değişmediğini sanarak aynı oyunu bir daha oynamaya kalktı.

Ergenekon savcılarıyla, Fırat’ın doğusundaki faili meçhulleri soruşturan savcıları görevden almaya niyetlendi.

Ama hükümet, Şemdinli olayından bu yana epey değişmiş, “sisteme verdiği her tavizin aslında kendi felaketini hazırladığını” anlamıştı.

Hükümet direndi.

Kurul, deşifre oldu.

Kurulun, Ergenekon konusunda en çok direnen üyesinin, Sabancı cinayetinin katilinin konuşmasını engelleyen adam olduğu ortaya çıktı.

Aynı üyenin “Ergenekon sanıklarıyla” çekilmiş resimleri yayınlandı.

“Aile dostu” olan Ergenekon sanıklarıyla görüşmeyi sürdüren yargıç, “o sanık” hakkında iddianame yazan savcıyı görevden almaya çalışıyordu.

Tam anlamıyla bir suçüstü oldu.

Hükümet direnince, “Ergenekon sanıklarıyla aile dostu olan” yargıçlar ve destekçileri birşey yapamadılar ama Adalet Bakanlığı’nı suçlayan bir bildiri yayınladılar.

Daha da sert bir bildiriyle cevaplandırıldılar ve Adalet Bakanlığı, dünyanın “en saygıdeğer” mesleklerinden birinin sahibi olan yargıçlara, “yasaları çiğnediniz, hakkınızı aşmaya kalktınız ve yalan söylediniz” dedi.

Sanırım yeryüzünde ilk kez “yargıçlar” böyle açıkça “yalancılıkla” suçlandılar.

Bu arada, Cumhurbaşkanı’nı “mahkemeye” çağırmak isteyen bir yargıç hakkında soruşturma yürütmek için Adalet Bakanlığı iki müfettiş gönderdi.

Yargıç “müfettişlere güvenmediğini” söyledi.

Adalet Bakanlığı yargıça, yargıç da Adalet Bakanlığı’na güvenmiyordu.

Sonra başka bir yargıçlar ve savcılar kuruluşu bir açıklamayla Adalet Bakanlığı’nı suçladı.

Böylece yargı karpuz gibi ortadan ikiye çatladı.

Yargının bir yanında Ergenekon soruşturmasını durdurmak isteyenler var, bir yanında ise o çeteyi yargılamak isteyenler.

O çeteyi koruyacağız derken “saygıdeğerliklerini” kaybettiler.

Ellerinde kalan tek şey de oydu zaten.
Ahmet Altan - 01.08.2009

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License