26.4.10

AYM ÜYESİNİN SES KAYDI

AkParti davasına TSK müdahalesi

İnternete düşen bu seferki ses kaydı Türkiye’deki son dönemin en derin ve kirli operasyonunu ortaya çıkartıyor. Anayasa Mahkemesi üyesi Serdar Özgüldür’ün ses kaydında Karargah’ın AK Parti’nin kapatılması için alttan alta yaptığı çalışma deşifre oldu.

Anayasa Mahkemesi Üyesi Özgüldür, Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu’nun kendisi ve iki Anayasa Mahkemesi üyesine yemek verdiğini, AK Parti’nin kapatılması isteğini Karargah’ın kanaati olarak kendilerine ilettiklerini söylüyor.

Çubuklu Paşa’nın 30 yıllık arkadaşı olduğunu söyleyen Özgüldür, Çubuklu’nun söylediklerini şöyle aktarıyor: “DEDİ Kİ BAK GEMİ AZIYA ALDILAR. "ÇOK BÜYÜK KOMPLİKASYONA YOL AÇMARİSKİ VAR" DEDİ. SONRA DEDİ " ELİNİ VİCDANINA KOYUP BÜYÜK TOPLUM BASKISINI GÖGÜSLEYİP YANİ BİRAN ÖNCE KAPATIN". YANİ ÖYLE BİR NİYETLERİ VAR. ONUDA DEVLETİN BELLİ KESİMLERİNDE, ÖZELLİKLE SİLAHLI KUVVETLERİNDE BİZDEN ARZULARI VAR. YANİ BİR ŞEKİLDE İNTİKAL ETTİ ONLAR BİZE. YANİ ZANNEDİYORUM NİSAN MAYISDA FALAN GÜNDEME ALIRIZ, ŞEYDEN SONRA. BİR KARAR VERİLSİN. HERKESİN BEKLEDİĞİ BİR BOYUTU VAR. BİZİM SÖYLEDİĞİMİZ HÜKÜMDÜR. AKSİ İLERİ SÜRÜLEMEZ”Hukuk tarihinin kendilerini “olması gerekeni yapan, imzalayan cesur hakimler” olarak anacağını ileri süren Anayasa Mahkemesi Üyesi Özgüldür, Hıfzı Çubuklu Paşa’nın isteklerini saymaya devam ediyor:

“ AKP KAPATILINCA HEPSİNİ İÇERİ ALACAKLAR BEN EFENDİM, BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE BUNU YAPACAM. ÇÜNKÜ HİÇ KİMSE BUNLARA BİR ŞEY DİYEMEZ Kİ ARTIK. İYİCE GEMİ AZIYA ALDILAR ARTIK İYİCE. TABİİ SONUÇLARINA KATLANIRLAR. ÇÜNKÜ ŞUNUN FARKINDALAR. BİZİM KARARIMIZLA BİRLİKTE MİLLETVEKİLLİKLERİDE DÜŞECEK. HEPSİ HAKKINDA BİR TON DAVA VAR. HEPSİNİ İÇERİ ALACAKLAR. AKP İÇİN TEK ŞEY YETER. DAVA AÇILSIN YETER”

Davanın açılmasının partinin kapatılması için yeteceğini söyleyen Anayasa Mahkemesi Üyesi Özgüldür devam ediyor, “BAŞSAVCI YENİDEN, DAVA AÇTI DEDİ Kİ, İŞTE BAŞBAKAN KALKTI ŞUNU SÖYLEDİ, ŞU BAKAN ŞUNU YAPTI, ONLARI BAĞLAYACAK.GETİRDİĞİ ZAMAN, İŞİ BİTER. DEMOKLASİN KILIÇI GİBİ DERLER YAA. AKP'Yİ SAĞ PARTİ YAPTIK. ANAP NEYSE AKP DE O OLACAK ZATEN ADAMIN SERMAYESİ BUYDU. BU SERMAYEYİ ELİNDEN ALDIK. YANİ ADAM ARTIK BUNDAN SONRA BUNLARI KONUŞAMIYACAK. İMAM HATİBİ KONUŞAMIYACAK. KUR'AN KURSUNU KONUŞAMIYACAK. TÜRBANI KONUŞTUĞU ZAMAN, ONU BİZ MERKEZ SAĞ PARTİ YAPTIK. YANİ BUNDAN SONRA ANAP'IN MİSYONU NEYSE BUNUN MİSYONUDA BU OLACAK.”

Anayasa Mahkemesi üyesi konuşmasının sonunda ise Cemil Çiçek'le ilgili şok bilgiler veriyor ve adeta Çiçek'in maskesini aşağı indiriyor. Üye AKP'ye açılan ilk kapatma davasındaki hiçbir şeyin delil olmadığını, bunların Çiçek'in savunması sayesinde delil niteliği kazandığını ve Çiçek'in sayesinde kapatma çıkartacaklarını bir bir itiraf ediyor:

"CEMİL ÇİÇEĞİN SAVUNMASI SAYESİNDE AKP'YE CEZA VEREBİLDİK DEVLETİ YIKACAK NE YAPMIŞ. HEPSİ ŞEYDEN İNTERNETTEN ALINMA, UYDURMA AMA. AYNI ZAMANDA HEPSİNE SAVUNMA YAPMIŞLAR ÖZÜ İLE İLGİLİ. YANİ
EFENDİM, BU OLAY ÖYLE OLMAMIŞTIR, ŞÖYLE OLMUŞTUR. DESEYDİ TEK KELİMEİLE. BUNLARIN HEPSİ UYDURMADIR. ASLI, BANTLAR GELSİN, İŞTE SES KAYITLARI GELSİN DESE MALZEME YOK. KARŞI TARAFTA BUNU İSPAT EDEMİYOR.
ONLAR BUNU KABUL EDİPTE SAVUNMA YAPTIĞI İÇİN, CEMİL ÇİÇEK VAR YA...


BİZDE ONLARI ARTIK MADEM KABUL EDİYOR DİYE GİTTİK.
TÜRBAN ZAMANLA MARJİNAL HALE GELİNCE KENDİLİĞİNDEN ÇÖZÜLÜR ÜNİVERSİTEDE TÜRBAN MESELESİ, TABİİ BU ANAYASA İLE YASA İLE ÇÖZÜLECEK
İŞ DEĞİL. BU İŞİ ZAMAN ÇÖZERDİ. NASIL ÇÖZERDİ. BİR GÜN ÖYLE BİR ALIRDI Kİ. MARJİNAL HALDE KALIRDI. BEN HATIRLIYORUM FAKÜLTEDE OKURKEN,
İSTANBUL HUKUK FAKÜLTESİNDE TÜRBANLI GİREN KAÇ KİŞİ VARDI? BEN DÖRT SENE İÇİNDE YA İKİ KİŞİ GÖRDÜM YA ÜÇ KİŞİ GÖRDÜM. ONLARA DA KİMSE KARIŞMAZDI. ŞİMDİ BİR BAKIYORSUN. ALLLAHHH BU NE YAA. BEN ŞUNA DA İNANIYORUM. ÜÇ BEŞ SENE SONRA BUNLARIN SAYISI O ESKİ ZAMANA DÖNECEK."

İŞTE O SES KAYDI






Kaynak: Habervaktim.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

22.4.10

DANIŞTAY KAMERALARI SİLİNMİŞ

Kameralar bozuk değil, silikmiş

Ergenekon'la birleştirilen Danıştay davasında dün önemli bir gelişme yaşandı. Mahkemeye ulaşan TÜBİTAK raporu, Danıştay'daki güvenlik kameralarının bozuk olmadığını ortaya koydu. OYAK Güvenlik'in daha önce mahkemeye sunduğu 'kameralar arızalı' bilgisini yalanlayan rapora göre, bir kısım görüntüler bilinçili olarak kayıt kodları değiştirilerek silindi. Kayıtların bir bölümü ise TÜBİTAK'ta kurtarıldı.

Türkiye'nin en provokatif silahlı saldırısı olarak tarihe geçen Danıştay cinayetine ait güvenlik kamerası kayıtlarından büyük kısmının silindiği ortaya çıktı. Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi üzerine Danıştay binasındaki kamera kayıtlarını inceleyen TÜBİTAK'ın bilirkişi raporu Silivri'ye ulaştı. 6 sayfalık rapor, kayıt yapılan harddisklerin bir kısmının bilinçli olarak geri döndürülemez şekilde silindiğini ortaya koyuyor. Kamera görüntülerinin önemli bir bölümünün ise özel bir programla kurtarıldığı belirtiliyor. Bilirkişi incelemesinde, geri getirilen dosyalardan bazılarının isimlerinin değiştirildikten sonra silindiği bilgisi veriliyor. Raporda, katil Alparslan Arslan'ın saldırıdan bir gün önceki keşif görüntülerinin yok edildiği aktarılıyor. Harddisklerde teknik bir bozukluk bulunmadığının altı çizilen rapor, bugüne kadar bilinenin aksine saldırı sırasında kameraların bozuk olduğu bilgisini de çürüttü. Danıştay'ın güvenliğini sağlayan Oyak Savunma ve Güvenlik Şirketi, binadaki kameraların cinayetten bir gün önce bozulduğunu açıklamıştı. Gelişmeyi değerlendiren hukukçular, Oyak Güvenlik hakkında savcıların soruşturma başlatmak zorunda olduğunu vurguluyor.Mahkemenin re'sen istediği 3 Mayıs 2006 ile 17 Mayıs 2006 tarihleri arasında Danıştay binasının güvenliği ile ilgili kameraların arıza nedenlerinin, hangi tarihlerde OYAK Savunma ve Güvenlik şirketine bildirildiğinin ayrıca bu tarihler dışında kameraların arıza yapıp yapmadığına ilişkin talebine cevap verilmesi istenmişti. Yapılan bilirkişi incelemesine ilişkin TÜBİTAK'tan gönderilen yazıda, Danıştay saldırısının yapıldığı tarihlerde Danıştay güvenlik kamerasının arızalı olduğunun bildirilmesi üzerine kayıtların alındığı, hard diskler üzerinde inceleme yapıldığı belirtiliyor. Bu hard disklerde herhangi bir arıza tespit edilmediği ifade edilen yazıda, kaydedilen kamera görüntülerinin akşam saatlerine ait kayıtlarının bir kısmının silindiği, özel bir programla yapılan çalışma sonucu silinen bu kayıtlardan bir kısmının kurtarıldığı kaydedildi. Yazıda kurtarılan görüntülerin daha rahat seyredilmesi için avi formatına dönüştürüldüğü, ayrıca silinen dosyaların bir kısmının da isimlerinin değiştirildikten sonra silindiği vurgulandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahke-mesi'nce Silivri'de görülen birinci Ergenekon davasında önemli bir gelişme yaşandı. Danıştay saldırısının gerçekleştirilmesi öncesine ilişkin güvenlik kamerası kayıtlarının bilirkişi incelemesi raporları mahkemeye ulaştı. Raporda hard diskte silinmiş dosyaların tespit edildiği belirtilirken, geri döndürülemez biçimde silinen dosyaların çoğunun 16 Mayıs 2006 günü 19.47 ile 19.50 saatlari arasındaki zaman dilimine ait olduğu kaydediliyor. Sözü edilen tarih ve zaman dilimi Alparslan Arslan'ın binada keşif yaptığı anı ifade ediyor.

Raporda, geri döndürülebilen dosyalar arasında Danıştay'daki kamera sisteminin kurulduğu tarih olan 23 Aralık 2005 tarihinden önce kaydedilen dosyaların bulunduğu da belirtildi. Bu durumda Danıştay binasına kurulan kamera sisteminde kullanılan hard diskin daha önce başka bir yerde de kullanıldığı ya da firmadan istenen orijinal hard diskin verilmeyip, başka bir hard diske ilgili dosyaların kopyalanıp daha sonra bazı bilgilerin silinmiş olabileceği ihtimaline de dikkat çekiliyor.

Bu nedenle bu hard diskin orijinal olup olmadığının net anlaşılamadığı belirtildi. Hard diskin orijinalliğini şüpheye düşüren iki önemli sebep var. Birincisi hard diskin, Danıştay güvenlik sisteminin kurulduğu 23 Aralık 2005 tarihinden daha öncesine ilişkin görüntüler içermesi. İkincisi ise harddisklerin 16 Mayıs 2006 tarihinde teknik firma tarafından Danıştay'dan alınmış olmasına rağmen, hard disk içerisinde teslim tarihinden sonraya tekabül eden 22 Mayıs 2006 ve 6 Haziran 2006 tarihlerine ait kayıtların bulunduğu görülüyor. Bu durum da orijinal hard diskin başka bir hard diske kopyalanarak kopya harddiskin orijinal diye teslim edildiği, teslim tarihinden sonrasına ilişkin kaydedilmiş dosyaların da bu kopya hard disk üzerine daha önceden kaydedilip silinmiş dosyalar olabileceği belirtiliyor. Her iki durum da dikkate alındığında hard diskin, üzerine orijinal hard disk klonlanmış farklı bir harddisk olduğu anlaşılıyor.
Danıştay'ın kameraları bozuk değildi, görüntüler silindi





Rapordan keşif günü dört stratejik konumdaki kameranın görüntülerinin silindiği anlaşılıyor. Kaydı silinen 2 numaralı kamera, yukarı katlardaki bir ara bölmeyi gösteriyor. 3 No'lu kamera ise bina arkasını ve arayolu gösteriyor. 6 No'lu kamera, servis araçlarının ve uzaktan insanların geçiş yaptığı alanı, 7 numaralı kamera ise nizamiye kapısı ile insanların hareketlerini ve park etmiş araçları görüyor.

Hakimden, sorumlular hakkında suç duyurusu

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi naip hakimi, Danıştay binasına ait güvenlik kamerası görüntü kayıtlarının silinmesiyle ilgili, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Beşiktaş'taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan başvuruda, 'kamu görevlisinin suçu bildirmemesini' içeren TCK'nın 279. maddesindeki yasal zorunluluk gereği, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğu belirtildi.

Karanlık cinayeti Silivri'deki mahkeme aydınlatıyor

Haber Analiz - Büşra Erdal

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası ile birleştirilmesinin ardından Danıştay davası ile ilgili derinlemesine araştırmanın sonuçlarını alıyor. Savcılar ve hakimlerin talebi doğrultusunda dosya "sil baştan" yeniden açıldı. Bir hakimin hayatını kaybettiği saldırıyı "türbana" endeksleyen Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yapmadığı araştırmalar Ergenekon davası kapsamında yapıldı. Son olarak mahkemeye ulaşan TÜBİTAK, raporunda OYAK'ın arızalı diye kayıt yapılmadığını açıkladığı Danıştay'ın güvenlik kameralarından 17 Mayıs 2006 tarihlerine ilişkin kayıtların silindiğini ortaya koydu. Bu yeni gelişme, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılamayı bir kez daha şaibe altında bıraktı.

2.455 sayfalık birinci Ergenekon iddianamesinde Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik bombalı eylemler Ergenekon örgütünün silahlı eylemleri arasında sayıldı. Ergenekon savcılarının talebi ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin kararı doğrultusunda Danıştay saldırısı Ergenekon davası ile birleştirildi. 3 Ağustos 2009'da birinci Ergenekon davası ile birleştirilerek yeniden başlayan yargılamada mahkeme heyeti eksik delilleri yeniden toplamaya başladı. Mahkeme heyeti de önceki gece verdiği ara kararda söz konusu talebi kabul etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara 11. Ağır Ceza'nın araştırması gereken, ancak üzerine gidilmeyen onlarca kritik sorunun cevabının peşine düşen mahkeme, saldırıya ilişkin dava dosyasına konulmayan delilleri tamamlamak için harekete geçti. Danıştay dosyasında yer almayan deliller için ilgili kurumlara yazı yazan mahkeme, olay günü bozuk olma sebebi hiç araştırılmayan güvenlik kameralarını OYAK'tan istedi. Alparslan Arslan'ın, saldırıdan bir gün önce keşif yaptığını gösteren 14 karanlık telefon mesajını kime gönderdiğinin tespiti için de Türkiye İletişim Başkanlığı'yla irtibata geçildi.

Yine eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'a yazı yazılarak, kendisinde olduğu belirtilen Susurluk raporu iade edilmek üzere talep edildi.

Başbakanlık arşivlerinde bu raporun olmadığı bildirildi. Bunun üzerine Mesut Yılmaz, raporun orijinalinin kendisinde olduğunu açıkladı ve mahkemeye gönderdi.

3-17 Mayıs 2006 tarihleri arasında Danıştay binasının güvenliğiyle ilgili kameraların, arızaları nedeniyle alınan cihazların arızalı olsa bile OYAK Savunma ve Güvenlik AŞ'den temin edilerek gönderilmesi talep edildi. OYAK Güvenlik, cihazları gönderdi. TÜBİTAK tarafından incelenen cihazlarda 17 Mayıs 2006 tarihinde kayıt yapıldığı ve daha sonra silindiği ortaya çıktı.

Danıştay binasının çevresindeki kurum ve kuruluşlardan temin edilen kamera görüntülerinin incelenmesi için mahkeme hâkimi Hüsnü Çalmuk, naip hâkim olarak tayin edildi.

İlgili kuvvet komutanlıklarına da müzekkere yazılarak dosya kapsamında el konulan el bombaları ve mühimmatın tesliminden itibaren, birlik ve şahıs olarak tarihlerini belirtir şekilde zimmet silsilesinin, sarf edilmişse sarf raporunun ayrıntılı olarak bildirilmesi istendi. Buna ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı'ndan yazı geldi. Bu yazıda mühimmatların bir kısmının Güneydoğu'daki birliklere ait olduğu bildirildi.

Alparslan Arslan'ın Danıştay saldırısından önce kullandığı arabanın köprülerden geçiş saatleri, Arslan'ın kullandığı telefon hatlarının dökümleri, saldırıdan önce attığı garip mesajlar da araştırıldı.

Danıştay cinayetinden 'rejim krizi' çıkardılar

-Türkiye, 17 Mayıs 2006 gününün sabahına Danıştay'a yapılan hain saldırı ile uyandı. Avukat Alparslan Arslan, rutin toplantılarını yapan Danıştay 2. Daire üyelerine kurşun yağdırdı. Saldırıda 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Mustafa Yücel Özbilgin, Ayla Günenç, Ayfer Özdemir ve tetkik hâkimi Ahmet Çobanoğlu yaralandı. Özbilgin kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Canlı yayınlara art arda bağlanan konuklar, rejimin tehlikede olduğunu savunuyordu. CHP lideri Deniz Baykal, yaralıları ziyaretinde saldırıdan hükümetin sorumluluğu olduğunu ileri sürdü. Grup toplantısındaki konuşması daha netti: "Siyasete kan bulaştı." Yargıtay, Danıştay, YÖK, rektörler art arda hükümeti hedef alan açıklamalar yaptı. Yargı mensupları Anıtkabir'e yürüdü. Cenaze töreni de bu çerçevede kullanıldı. Siyasiler yuhalandı, linç tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

'Allah'ın askerleri' lafı nereden çıktı?

Menfur saldırının hemen ardından Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan tanıkların doğrulamadığı bir iddia ortaya attı: "Saldırgan, 'Allah'ın askeriyiz' diyerek odadan içeri giriyor. Bunlar türban kararından ötürü." Bu ifadeleri tetikçi Alparslan Arslan bile doğrulamadı. Arslan, Silivri'deki savunmasında olay anını şöyle anlattı: "Bahçede uzun süre oturdum. Bir ara yukarı çıktım, salon kapalıydı. Salon açık olsaydı silahı alıp gelip saldırıyı yapacaktım. Çaycı geldi, dosyam var, dedim, binadan ayrıldım. Ertesi sabah arkadaşlar otelde uyurken çıktım gittim. Silah çantamdaydı. Güvenlik noktasında öttü. Kimliğimi gösterdim. Avukat olduğum için yukarı çıkmama izin verdiler. Salona girdim. Başta Mustafa Birden olmak üzere 3-4 el ateş ettim. Bayanlar da vardı. Böyle bir şey yasak olamaz, bitsin dedim." Çapraz sorguda ise Danıştay'ın başörtüsü kararından haberinin olmadığı ortaya çıktı. Bir süre sonra bu davanın sanıklarından İsmail Sağır'ın 'fuhuş için başkasına kadın tedarik etmek' suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm olduğu belirlendi. 'Allah'ın askeri' sözü iki kez daha gündeme geldi. İlki olaydan 2,5 saat sonra yapılan bir telefon görüşmesiydi. Osman Yıldırım, x şahısla yaptığı görüşmede aynen şu cümleyi kuruyordu: "Allah'ın askeri dayı ya Allah Allah." Diğeri de Ertuğrul Özkök'ün köşesinde yer aldı: Ama bizzat cinayeti işleyen adam ne diyor: "Ben Allah'ın askeriyim, türban kararını protesto etmek için vurdum."

Dava Silivri'ye alındı; geRçekler ortaya çıktı

Başkent'te görülen Danıştay davası yoğun bir hukuk çabasının ardından Ergenekon kapsamında Silivri'ye alındı. Görüldü ki, Ankara'daki mahkeme, delilleri hiç araştırmamış, suçu tuhaf hareketlerde bulunan Alparslan Arslan'a yükleyerek dosyayı kapatmıştı. Danıştay saldırısıyla ilgili hazırlanan iddianamede eylemlerin 'türban' ile ilgili olduğu ileri sürülüyordu. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Şubat 2008'de Alparslan Arslan'ı iki kez müebbet hapis cezasına çarptırdı. Diğer sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağıroğlu da müebbet hapis cezası aldı. 28 Nisan'da mahkemenin gerekçeli kararı yayınlamdı. Buna göre saldırı 'türban' sebebiyle gerçekleştirilmişti. Sanıklar türbanı kendi istedikleri şekilde yorumlamayan kişileri cezalandırmayı amaçlamıştı. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, (7 Ekim 2008) kararı Ergenekon'la bağ olduğu gerekçesiyle oybirliğiyle bozdu. 3 Ağustos 2009'da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, birinci Ergenekon davası ile Danıştay davasının birleştirilmesine karar verdi. Ardından Danıştay soruşturmasının sil baştan ele alınması hükme bağlandı. Dosyadaki eksiklikler de bu sırada gündeme geldi. Savcılar İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden eksiklerin giderilmesini istedi. İşte o taleplerden bazıları:

3-17 Mayıs 2006 tarihleri arasında Danıştay binasının güvenliğiyle ilgili kameralar, arızaları nedeniyle alınan cihazlar arızalı olsa bile OYAK Savunma ve Güvenlik AŞ'den temin edilerek gönderilmeli.

Danıştay binasının çevresindeki kurum ve kuruluşlardan temin edilen kamera görüntülerinin incelenmesi için mahkeme hâkimi Hüsnü Çalmuk, naip hâkim olarak tayin edilsin.

Alparslan Arslan'a ait 34 BE 026 plakalı aracın 4-16 Mayıs 2006 arasındaki köprü ve otoban geçiş zamanının bildirilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğü'ne yazı yazılmalı.

Ankara Ulus semtinde faaliyet gösteren Selvi Otel yetkilisine müzekkere yazılarak, otelin 15, 16 ve 17 Mayıs 2006 tarihlerine ait defter ve bilgisayar kayıtları celp edilsin.

16 Mayıs 2006 tarihinde, Danıştay binasının önüne gelen Alparslan Arslan, kimliği bilinmeyen bir kişiye; 'Tarkan işinize yarar mı?', 'Bekliyorum..', 'Bir eksiğin var mı?', 'İçeride mi dışarıda mı?', 'Bilmiyorum yolcuyu görmeli miydim?' şeklinde mesaj gönderdiği ortaya çıktı. Bu mesajların gönderildiği kişi araştırılmalı.

Osman Yıldırım'ın itirafları görmezden gelindi

10 Kasım 2009'da Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Osman Yıldırım, tarihî itiraflarda bulundu. Yıldırım, "Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan eylemlerde işi veren Veli Küçük'tür, bombaları veren Muzaffer Tekin'dir. Ataşehir'deki toplantıda, Muzaffer Tekin, Hüseyin Görüm'ün yeğeni, Oktay Yıldırım, Fikri Karadağ, Orhan Kadı, Alparslan Arslan ve tanımadığım başka kişiler vardı. Toplantıda 5 dakika kaldım. Bombaları aldım, çıktım. 2 tane bomba aldım. Alparslan Arslan 1 tane aldı. Muzaffer Tekin verdi bombaları. Alparslan Arslan'ı kullananlar Veli Küçük'tür, Muzaffer Tekin'dir. Bunların üstü de Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Fikri Karadağ'dır.'' dedi. Ancak 10 Mayıs 2006'da Cumhuriyet'e bomba atılması ve 17 Mayıs'taki Danıştay cinayetini günlerce işleyen gazeteler bu itirafları görmezden geldi. Hürriyet ve Milliyet'te bu haber yoktu. Olayın muhatabı Cumhuriyet ise iç sayfalarında gizledi.
OYAK Güvenlik suç delilini yok etti; soruşturma açılmalı

yasin kılıç istanbul

-Danıştay binasındaki kamera görüntülerinin silinmesi, hukuki sonuçlar doğuracak. Hukukçulara göre derhal OYAK Güvenlik hakkında soruşturma açılmalı. Eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı'ya göre; TÜBİTAK'ın son verdiği bilirkişi raporu ışığında cumhuriyet savcıları OYAK yöneticileri ve yetkililerine yönelik otomatik olarak soruşturma başlatmak zorunda. Burada ayrı bir suçun söz konusu olduğunu ifade eden Avcı şunları söylüyor: "TCK'nın 282. maddesine göre 'suç delillerini değiştirmek ve yok etmek' suçu devreye giriyor. Savcılar OYAK'ın yetkililerine soruşturmayı sevk etmek zorunda. Danıştay saldırısı, delillere göre Ergenekon yapılanması çerçevesinde mütalaa ediliyor." Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek de TÜBİTAK'ın raporunun önemli bir maddi delil anlamına geldiğini belirtiyor. Dosyanın bütünlüğü açısından mahkemenin savcılıktan 'delillerin karartılması' yönünde varsa suçun ortaklarını ve suça iştirak edenleri araştırmasını isteyebileceğini ifade eden Petek, "Suç delillerini gizlemek, yok etmek, karartmak ayrı bir suç olduğu için bu eylemi işleyenler hakkında soruşturmanın genişletilerek tespit edilmesi halinde sanıkların davanın birlikte görülmek üzere tekrar iddianame ile mahkemeye bu şekilde tevdi edilmesini mahkeme talep edebilir." açıklamasında bulundu.

TÜBİTAK'ın raporunun eylemin ferdi olmadığı, bir örgüt işi olduğu noktasında değerlendirilebileceğini belirten Petek, mahkemenin delilleri yok eden ve gizleyenlerin tespit edilip ortaya çıkarılması için yeni soruşturma açabileceğini kaydetti. Reşat Petek sözlerine şöyle devam etti: "Mahkeme soruşturmanın genişletilmesini, yeni soruşturma yapılmasını ve elde edilecek delillerin mahkemeye sunulmasını isteyebilir. Bu TÜBİTAK raporu onu zorunlu kılıyor. Yeni ortaya çıkan maddi delildir. Kim yaptı, kimler yaptı savcılar kamu adına soruşturur. Danıştay saldırısındaki örgüt bağlantısını Ergenekon iddiası ile sürdürülen terör örgütü davasında hukuki fiili irtibatlı yeni bir delil elde edilmiş oluyor. Bu işin tek başına işlenmediği, tetiği çeken ile daha sonra ona yardımcı olmak, suç delillerini kaybetmek için birilerinin kayıtları sildiği, suça iştirak ettiği, yok etme suçunu işledikleri anlaşılır, bunların da soruşturma ile tespit edilip haklarında dava açılması, gerekli görülürse de dava ile birleştirilmesi gerekir."

Orduevinin kameraları için de 'arızalı' demişlerdi

Danıştay saldırısıyla ilgili takibi yapılan önemli hususlardan biri Sıhhiye Orduevi'nin Danıştay binasını gören kameraların görüntüleri idi. Ancak bu kameraların da Danıştay binasındaki kameralar gibi bozuk olduğu ileri sürüldü. Genelkurmay Başkanlığı'ndan Aralık 2009'da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen yazıda şöyle denildi: "Sıhhiye Orduevi'nde olay tarihinde kullanılan kamera güvenlik sistemi Ağustos 2008'de değiştirildiğinden mevcut güvenlik sistemi DVR kayıt cihazları kullanılarak işletmeye alınmıştır. Olay tarihinde Danıştay binasını gören seyredilebilir görüntü Sıhhiye Orduevi Md.lüğü'nün 17 Mayıs 2006 tarihli, OREV: 0913-244-06-810 sayılı 'kamera görüntüleri' konulu yazısıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne gönderilmiş olup, kullanılan media player değiştirildiğinden halen envanterde bulunmamaktadır."

Gazeteler saldırıyı nasıl vermişti?

HÜRRİYET: Kaşıya kaşıya

SABAH: Hedef manşetten, kurşun avukattan

MİLLİYET: Laikliğe kurşun. Zanlı 28 yaşında, dindar, ülkücü.

POSTA: Türkiye'ye kurşun

TAKVİM: Laik Cumhuriyet'e savaş açtılar

VATAN: Yalnız değildi

CUMHURİYET: Bu kez de aynı el. Cumhuriyet'e saldırıdan sonra Danıştay yargıçlarına kurşun yağdı

YENİÇAĞ: Bu kimin hayaleti?

RADİKAL: Yargıya Türk-İslam sentezci saldırı

AKŞAM: Tetiği kim çektirdi?

ZAMAN: Karanlık güçler işbaşında. Danıştay'a hain saldırı

BUGÜN: Alçak saldırı

TÜRKİYE: Huzura saldırı

YENİ ŞAFAK: Alçakça. Terör, hukukun kalbini hedef aldı

STAR: Huzura kurşun

VAKİT: İğrenç saldırı
kaynak zaman.com.tr

Devamını BURADAN okuyun...>>>

9.4.10

BALYOZCU PAŞA ZORDA

Balyozcu Paşa, zorda...

Tahliye edildikten sonra hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarılan ve kaldırıldığı GATA'da "tedavisi süren" Balyozcu Çetin Doğan Paşa, şu sıralar hayli zor durumda...

Doğan'ın ruh halini...

Tek başına, Hilmi Özkök'e yönelik suçlamaları üzerinden bile okuyabilmek mümkün!

*

Çetin Doğan son mektubunda "güvenilir ve yetkili bir köstebeğin kozmik odadan birkaç evrakı dışarı çıkarmış olabileceğini" iddia ederek, ima yoluyla Özkök'ü suçlamıştı.

Hilmi Özkök'ün Doğan'a cevabı sertti; "Haddini aşarsa dava açacağım" dedi, Özkök Paşa...

Çetin Doğan'ın kozmik odadaki belgeyi sızdırmakla suçladığı Hilmi Özkök "Kendisinin başından beri var olmadığını beyan ettiği bir belgeyi ben nasıl olur da birilerine verebilirim" diyerek Balyozcu Paşa'nın yaman çelişkisini ortaya koydu.

Çetin Doğan Paşa'nın içinde bulunduğu fevkalade zor durumu, "duvara dayanmış" olduğunu; sadece bu örnek dahi yeterince gösteriyor..*

Balyozcu Çetin Doğan, bir süre önce de -basına gönderdiği bir mektupla- Org. İlker Başbuğ'a bozuk çalmıştı!

Doğan'ın Genelkurmay Başkanı'na tepkisinin nedeni...

Org. Başbuğ'un Milliyet'e yaptığı "Karşılaştığımız en ciddi olay Balyoz'dur" şeklindeki açıklamasıydı. (14. 3. 2010)

*

Bu açıklamadan birkaç gün önce ise, Balyoz darbe planı ile ilgili olarak askeri bilirkişinin raporu basına yansımıştı. (Vatan, 9. 3. 2010)

O raporda "Balyoz planının hazırlandığı ve devamında Selimiye Kışlası'nda toplantı düzenlendiği dönemde (5/7 Mart 2003) TSK'da 1. Ordu Komutanlığı ile KKK arasındaki hiyerarşik yapının işlemediğine" dikkat çekiliyordu.

Balyoz Planı, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, KKK Aytaç Yalman ve KKK Kurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan habersiz olarak yani "askeri hiyerarşi"nin dışında hazırlanmıştı!

Bilirkişi raporunda 1. Ordu Komutanlığı tarafından düzenlenen toplantının "amacından saptığı" vurgulanmıştı.

*

Hürriyet'in dünkü sürmanşetinde ise, "Hilmi Özkök'le Çetin Doğan'ın karşı karşıya gelmesine" atıfla bir "belge"den söz ediliyordu! Belgede "Çetin Doğan'ın Selimiye Kışlası'nda yönettiği toplantının devamında, Emasya bazında ortaya konan planda gerçek isim ve kişilerden bahsedilmesinin yasal çerçevenin dışına çıktığına ve sakıncalarına" dikkat çekilerek Doğan'a ciddi eleştirilerde bulunuluyor.

Haberde "Belgede, Özkök'ün Genelkurmay Başkanı, Yalman'ın da KKK'lığı yaptığı dönemde KKK Kurmay Başkanı olan İlker Başbuğ'un imzasının olduğu" vurgulanıyor.

TSK'dan yapılan bir açıklama ile bu haber yalanlanmış olsa da (politik bir yalanlama) haberde anlatılanlarla bir süre önce askeri bilirkişinin hazırladığı raporun aynı kapıya çıktığını görmek zor değil...

Bütün bunlar, Hilmi Özkök'e karşı saldırıya geçen Çetin Doğan'ın içinde bulunduğu zor durumu daha da güçleştiriyor.

*

Şimdi de, Balyoz darbe planının soruşturulmasıyla ilgili sürece gelelim...

Bu süreci, öyle nöbetçi hakim Kuban'larla...

Ya da, muvazzaf subaylara yönelik yeni tutuklamalara "balyoz indirme" girişimleriyle engelleyebilmek asla mümkün değil!

Balyoz Operasyonu'nun da, "Ergenekon sürecinin bir parçası olarak" kararlılıkla devam edeceği aşikardır.

Ergenekon sürecinde bugüne kadar icra edilen birçok "katakulli" ve hasıraltı etme çabalarına mukabil, bu gayretlerin nasıl berheva edildiğini hep birlikte gördük.

Dahası, bu engelleme çabalarının, "süreci daha da hızlandıran gelişmeleri beraberinde getirdiğini" gözledik.

Nöbetçi hakimin "seri tahliyeleri"nden sonra ne oldu?

Başta Çetin Doğan olmak üzere yirmi bir Balyozcu'ya tekrar tutuklama kararı çıktı...

Ayrıca, MGK eski genel sekreteri emekli orgeneral Şükrü Sarıışık da tutuklandı...

*

Her zaman söylediğim gibi, Ergenekon olayında büyük resmi doğru okumak gerekiyor...

Balyoz'un üçüncü dalgasındaki yirmi beş muvazzaf generalin tutuklanmasının son anda "Genelkurmay Başkanı'nın dolaylı müdahalesi ile engellendiğine" dair kimi iddialar ortaya atıldı. Bakınız, bu savlar gerçek dışıdır. İddia sahipleri, itina ile Başbuğ konusunda kamuoyunu yanıltmayı amaçlıyorlar.

Hatırlayalım, TSK'da Ergenekon kapsamında muvazzaf subaylar ilk kez İlker Başbuğ döneminde tutuklanmıştı!

Kozmik Oda Operasyonu'na Başbuğ'un verdiği desteği de daha önce yazmıştım. Yani? Başbuğ da, TSK'daki cuntacıların üzerine giderken "Özkök gibi" yapıyor!

*

Hilmi Özkök sonrasındaki dört yıllık süre zarfında da darbe hazırlıkları ve planları yapanlar oldu...

Sonuçta, hiçbiri amaçlarına ulaşamadı; hepsi kaybetti!

Darbecilerin "kaybetmeye mahkum" olduğu bir "demokratik değişim süreci" yaşıyoruz.

"Yeni Ankara" ya da "Yeni Türkiye" işte budur.
Tamer Korkmaz
tkorkmaz@yenisafak.com.tr09 Nisan 2010 Cuma

Devamını BURADAN okuyun...>>>

BALYOZDA BABA-KIZ DAYANIŞMASI

Balyoz ve baba-kız dayanışması

Kendini 'liberal' olarak tanımlayan çevrelerde 'Ergenekon' davasına karşı soğumayı herhalde sizler de fark ediyorsunuzdur. Dikkatinden kaçanlara, sağda-solda çıkan 'liberal' etiketli yazıları sütununa taşıyarak hatırlatıyor Ertuğrul Özkök... Önceleri olumlu bakan bazı liberal veya sol kökenli kanaat önderlerinde Ergenekon konusunda hafif bir çarketme seziliyor son zamanlarda...

Sebebi ne olabilir bunun?

Değişikliğin 'Balyoz' operasyonuyla ve Çetin Doğan'ın üzerine gidilmesiyle başladığını düşünüyorum. Vaktiyle 1. Ordu Komutanlığı yapmış emekli Org. Çetin Doğan'ın tutuklanması tam bir kırılma noktası oldu. Yakın geçmişte Ergenekon davasını demokrasi açısından önemseyen yazılara imza atmış niceleri, önceki tavırlarıyla çelişen yeni yaklaşımlarından ötürü Ertuğrul Özkök'ten "Aferin" almaya başladılar.Neden değişti liberaller?

Anladığım kadarıyla Org. Çetin Doğan'ın iyi eğitimli kızı Pınar Doğan kendisini geçmişte 'solcu' şimdilerde 'liberal' olarak tanımlayan grup içerisinden bir isim... Harvard Üniversitesi'nin önemli hocalarından Türkiye doğumlu Dani Rodrik ile evli olan Pınar Doğan aynı üniversitede dersler veriyor.

Türkiye'de çok popüler biri Dani Bey; global krizde ülkemizle ilgili olumsuz öngörüleri doğru çıkmadı, ama olsun, yine de ağzına bakanlar çok... Akbank'ın danışma kurulunda da görevli olduğu için ülkemize sıkça geliyor ve çevresini genişlettikçe genişletiyor...

Dani Rodrik ve Pınar Doğan çifti Çetin Doğan'ın savunmasını üstlenmiş durumda. Tanıdıkları kanaat önderlerini mesaj yağmuruna tuttukları gibi, kollarının uzandığı Amerikan gazetesi ve dergilerinde de konuya değgin haber ve yazılar çıkmasını sağlıyorlar. Çetin Paşa'yı savunmak üzere kurdukları bir internet sitesi de var.

Kızının babasına sarsılmaz bir bağlılık hissetmesi anlaşılabilir insani bir özellik. Dün Radikal'de tamamı yayımlanan orijinali Foreign Policy dergisinde çıkan yazılarında 'Balyoz darbe planı' diye ünlenen operasyonun birileri tarafından 'imal edildiğini' anlatıyor çift. Yazının sonunu 'liberal' çevrelerin kafasını karıştıracak biçimde bağlamışlar.

Okuyalım: "Biz her tür askeri darbeye karşıyız. Ordunun siyasi bir rol oynamadığı bir demokrasiye inanıyoruz. Ancak intikamların ve cadı avlarının demokrasi ve insan hakları davasına fayda getirmeyeceğine de inanıyoruz. Trajik olan şu ki, Türk demokrasisi ve destekçileri, hikâyenin tamamı ortaya çıktığında en büyük darbeyi alanlar olacak. Davanın sonunda ortaya dökülecek şeyler, yargının itibarını yerle bir edecek, hükümeti felaketin suç ortağı olarak gösterecek, liberal entelijansiyanın inancını sarsacak ve Türk siyasetinin askerden arındırılması sürecini geciktirecek."

Böylesine büyük iddialar 'liberal' çevreler üzerinde etkili olmalı.

Ancak bir sorun var: 1 Nisan'da verilen toplu tahliyelerle dışarı çıkınca GATA'ya yatan ve yeniden verilen tutuklama kararı sonrası hastane ikametini sürdüren Org. Çetin Doğan konuşma ve derdini anlatma meraklısı, bu yüzden de kendisini savunanları zor duruma düşürebiliyor.

Eski Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'le giriştiği 'köstebek' polemiği sırasında, Çetin Doğan, kendisine muhatap seçtiği Org. Hilmi Özkök'ün cevaplamasını zorlamak amacıyla bir dizi soruyu ortaya attı.

Sorularını okuyalım mı: "2002-2003 döneminde Birinci Ordu'da bir darbe hazırlığı yapıldığına dair ihbar mektubu üst makamlara gitti mi? Mayıs 2003'de Genelkurmay Başkanı ile Birinci Ordu Komutanı arasında mutasavver bir darbeye ilişkin konuşma geçti mi? Genelkurmay Başkanlığı'nca Ağustos 2003'deki bir tarihten sonra 1'inci Ordu'da ve diğer komutanlıklarda bu yönde idari bir tahkikat yapıldı mı? Bu amaçla kozmik odalara ve MEBS'e girildi mi? Eğer bir tahkikat yapıldıysa sonucu nedir? Kimler yürüttü? Kozmik oda ve MEBS Başkanlığı'ndan plan seminerine ait belge ve ses kayıtları incelemek için çıkarıldı mı? İncelenen ses kayıtları ve belgelerin âkibeti ne oldu?"

Pınar Doğan ve Dani Rodrik'in "Asla yoktur, birilerinin uydurmasıdır" diye dünyayı mesaj bombardımanına tutmaları, "Esas demokratlar zarar görecek" gibi tezlerle 'liberal' çevrelerin aklını karıştırmaları bir yana, Çetin Doğan'ın sorduğu sorularla kendiliğinden fâş ettiği gerçekler bir yana...

Dün o sorulara cevap teşkil eden bir haber çıktı Hürriyet'te, ama Genelkurmay vakit geçirmeden haberi yalanladı. Ancak yukarıdaki sorular bile Genelkurmay'ın 1. Ordu'da yapılan tatbikatı soruşturduğuna işaret ediyor. Koku Ankara'ya kadar ulaşmış olmalı... Keşke Genelkurmay yalanlamayla yetinecek yerde daha geniş bilgi verseydi.

Taraf'ta yayımlanan belgeleri ve kasetleri kozmik odadan dışarıya çıkartanın Org. Özkök olduğunu öne sürmekle, Çetin Doğan "Her şey yalan" çizgisinden uzaklaşmış olmuyor mu?
Taha Kıvanç
t.kivanc@yenisafak.com.tr09 Nisan 2010 Cuma

Devamını BURADAN okuyun...>>>

PAŞALAR SAVAŞININ MANASI

Paşalar savaşının anlamı...

Bir dönemin 1. Ordu Komutanı, bugün Balyoz darbe davasının 1 numaralı sanığı emekli Org. Çetin Doğan ile aynı dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök arasındaki, gerginlik anlamlı bir şekilde tırmanıyor.

Anlamlı, zira şu üç önemli hususu içeriyor.

1.İkrar: Çetin Doğan Hilmi Özkök'ün kendisine 2003 yılında "1. Ordu'da ihtilal hazırlığı duyumları alıyoruz, ne diyorsunuz" sorusunu yönelttiğini söylüyor.

Bir tür ikrar anlamına gelebilecek bu ifade, o tarihte darbe tartışmalarının ordu içinde yapıldığını, darbe endişesi ya da niyeti etrafında bir dizi gerilim yaşandığını birinci ağızdan ortaya koyuyor.

Ve dönemin MİT Müsteşarı Atasagun'un Mustafa Balbay ve İlhan Selçuk'a söylediği "1. Ordu'da her şey hazır, ihtilâle hazırlanıyorlar" sözlerini teyit ediyor.2. Ayrışma: Çetin Doğan Özkök'e, emekliye ayrılmasının arkasından bir darbe soruşturması yaptırıp yaptırmadığını soruyor. Doğan'ın burada, 1. Ordu'nun gizli belgelerinin bu soruşturma sırasında dışarıya sızdırıldığı ve sonradan tahrif edildiğini, bunda Özkök'ün sorumluluğunun bulunduğunu ima ediyor...

Ancak darbe soruşturmasının yapıldığının telaffuzu bile Çetin Doğan'ı sıkıntılı bir duruma sokuyor. Zira gizli belgeler darbe belgeleri...

Bu durumda, böyle soruşturmanın varlığı ile darbe girişimleri arasında hiç bağ olmadığı düşünülemez. Ve Genelkurmay Başkanı'nın belli duyum ve bilgiler üzerine harekete geçmesi, suçlama konusu yapılamaz. Bu durum asker içindeki açık ayrışmaya işaret eder.

3. Temizlik: Dün Hürriyet Gazetesi'nin sürmanşetten verdiği, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı tarafından yalanlanan (muhtemelen yalanlanmak zorunda kalınan) bir haber, Çetin Doğan'ın Meriç adlı harp oyununa gerçek isimlerle (gazeteciler, başbakan ve diğer karşıt kişi ve kuvvetler) devam ettiğini ve yasa dışı bu durumu karargâhın bir raporla zapta geçtiğini ortaya koyuyordu.

Bu belge Çetin Doğan, Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Hurşit Tolon gibi dönemin şahin ve müdahaleci generallerinin karşısında Özkök tipi askerlerin ne deni önemli bir rol oynadıklarını ortaya koymaktadır.

Birçok darbe girişimi Özkök tarafından engellenmiş ve darbeci gruplar muhtemelen onun tarafından dağıtılmıştır...

Son iki yılda ortaya çıkan bilgi ve belgeler ve yapılan açık ve kapalı itiraflar Özkök karargâhının 2003'te önce 1. Ordu yapılanmasını, ardından 2004'te Şener Eruygur-Levent Ersöz darbe teşkilatlanmasını dağıttığını açık biçimde ortaya koymaktadır.

Şahin generallerin doğal yollarla tasfiye oldukları 2003 ve 2004 Ağustos aylarında, devir teslim törenlerinde yaptıkları konuşmaları hatırlatmakta fayda var:

Tolon, örneğin, AB ve değişim sürecini kastederek "Atatürk ilke ve devrimlerinin, dış dinamiklerin teşvik ve himayesinde ortadan kaldırılmaya çalışıldığını görmek gerçekten hüzün vericidir..." diyordu, 1. Ordu'ya veda ederken...

Jandarma Genel Komutanlığı'nı bırakırken Eruygur, kendisini engelleyen Hilmi Özkök gibileri eleştiriyordu: "Dini faaliyetlere karşı duyarsızlık ve mücadelede etkisizlik anlaşılır gibi değildir..."

Ve 2003'te emekli olurken yapılması gerekeni tarif eden Çetin Doğan'ın sözleri:

"Laik Cumhuriyet'e sinsice saldırıların sürdüğü, mütareke yıllarını anımsatan aymazlık ve hatta ihanetlerin sergilendiği bu dönemde, Cumhuriyet'e gönülden bağlı bütün güçlerin el ve gönül birliği yapması gerektiğine inanıyorum..."

Kamuya açık savunma işe yarıyor.

Çetin Doğan, örneğin, mektuplarıyla farklı amaçlar gütse de, yakın geçmişi aydınlatmaya "katkıda" bulunuyor.

Darbe teşkilatlanmasının üzerine gittiği, bunu ortaya çıkardığı ve kendisinden sonra o grubu dağıttığı için Özkök'ü köstebeklikle suçluyor.

Suçlarken düşüyor...

Değişim işte biraz da budur...
Ali Bayramoğlu
alibayramoglu@tnn.net09 Nisan 2010 Cuma

Devamını BURADAN okuyun...>>>

AYM ELEMİ GEÇİRİLİYOR

Anayasa Mahkemesi ele mi geçiriliyor?

Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerinin seçiminde, sadece tek adaya oy atılması, tuzak gibi gösteriliyor. Dünkü yazımda, bu görüşte olan Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tezkan'a, HSYK örneğinden yola çıkarak cevap vermiştim. HSYK'nın, 19 seçilmiş üyesinden 15'ini, Danıştay, Yargıtay, Adalet Akademisi üyeleri ile adli ya da idari alt kademe mahkemelerinin yargıç ve savcıları doğrudan seçiyor. Çankaya devrede değil. Dolayısıyla, herkes tek oy atarsa, bütün eğilimler HSYK'ya yansır ve en çok oy alan kişiler sıralamaya girer. Cumhurbaşkanının daha düşük oy alanı seçip, HSYK'ya göndermesi ve böylece siyasi iktidarın Kurul'u ele geçirmesi mümkün değil.
17 kişilik Anayasa Mahkemesi'nde ise, 9 kişiyi cumhurbaşkanı, gösterilen adaylar arasından seçiyor. 5'ini ise, re'sen atıyor. Burada, Çankaya'nın iradesinin Anayasa Mahkemesi'ne yansıma imkânı mevcut. Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanmasında, bugün olduğu gibi, yeni düzenlemeden sonra da cumhurbaşkanının etkisi sürüyor. Hatta bu etki biraz daha artıyor. Aslında,TBMM'nin daha fazla üye seçmesi, buna mukabil, cumhurbaşkanının müessiriyetinin azaltılması gerekirdi. Fakat Meclis'in Anayasa Mahkemesi üyelerini seçmesine o kadar büyük bir tepki gösterildi ki, iktidar geri adım attı; mevcut yapıyı fazla değiştirmedi. Öyle ki, paket kabul edildikten sonra da, halen Anayasa Mahkemesi'nde görev yapan üyeler, Kurum'da kalmaya devam edecek. 4 yedek üye, asıl üye olacak. Böylece, anayasa değiştikten sonra, mevcut 15 üyeye ilave olarak, yalnız 2 üye seçilecek. Burada da, siyasi iktidarın Anayasa Mahkemesi'ni ele geçirmek üzere olduğundan nasıl söz edilebilir?
Dünya örnekleri, Anayasa Mahkemesi'ne parlamentoların daha büyük oranda üye seçtiğini gösteriyor. Bazı örnekler:
Almanya: 16 üyesi var. Federal Meclis 8'ini, Federal Konsey 8'ini seçiyor. (Tümünü parlamento seçmiş oluyor) Avusturya: 14 asıl, 6 yedek üye var. Hükûmet 6 asıl, 3 yedek, Ulusal Konsey 3 asıl, 2 yedek, Federal Konsey 3 asıl, 1 yedek üye seçiyor. Belçika: 12 üye; 6'sı Walon, 6'sı Flaman olmak üzere, Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından seçiliyor. Fransa: Anayasa Konseyi'nin 9 üyesinin 3'ünü cumhurbaşkanı, 3'ünü Meclis Başkanı, 3'ünü de Senato Başkanı seçiyor. İspanya: 12 üyenin 4'ünü Kongre, 4'ünü Senato, 2'sini hükûmet, 2'sini Yargı Genel Kurulu (Bizdeki HSYK) seçiyor. İtalya: 15 üyesi var. Parlamento 5'ini, cumhurbaşkanı 5'ini, Temyiz Mahkemesi 3'ünü, Danıştay 1'ini, Sayıştay 1'ini seçiyor. Macaristan: 11 üyeyi, Parlamento'nun hukuk, idari ve yargı komiteleri seçiyor. Polonya: 15 üyenin tamamı Parlamento tarafından seçiliyor. Portekiz: 13 üyenin 10'nu Meclis Genel Kurulu, 3'ünü Anayasa Mahkemesi yargıçları seçiyor. Romanya: 9 üyenin 3'ü Bakanlar Kurulu, 3'ü Senato, 3'ü cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Rusya: 19 üyenin tamamı cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor.
Bu ülkelerin hiçbirinde, -kısmen doğrudan hükûmetin atadığı üyeler olsa dahi- muhalefet çıkıp, "İktidar Anayasa Mahkemesi'ni ele geçirdi" demiyor. Çünkü özellikle Anayasa Mahkemesi'nde, toplumun bütün eğilimlerinin temsil edilmesine dikkat ediliyor. Bizde ise, tek görüşün hükümranlığı sürsün kavgası var. Anayasa öğretim üyesi Serap Yazıcı'nın sözleriyle makalemizi tamamlayalım: "Batı'da, Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 9 ya da 12 yıl ile sınırlanıyor. Bunun maksadı, toplumda değişen eğilimlerin mahkemede de yer bulmasını temin etmek. Demos Kratos ve cumhuriyet, halkın, cumhurun yönetimi demek. Ama bizdeki uygulamada, halka güvenmiyorsunuz; Yasama Organı'na da güvenmiyorsunuz. Hatta zaman zaman halkı tehdit gibi görüyorsunuz. İşte bizim demokrasimizin zaafı bu."


Nazlı Ilıcak SABAH 09042010

Devamını BURADAN okuyun...>>>

ÖZKÖK PAŞA VE DİĞERLERİ

Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları ve Özkök Paşa!

Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’den hiç hoşlanmadılar, hatta onu hiç sevmediler.
Neden mi?..
Çok fazla kafa yormaya gerek yok. Çünkü Özkök Paşa onlardan farklıydı.
Askerle siyaset, askerle demokrasi ilişkisine onlar gibi bakmıyordu.
Askerin anayasal konumu ile ilgili yaklaşımı da onlar gibi değildi.
Askerin sivil otorite, seçilmiş hükümet karşısında nerede durması gerektiğine de başka pencereden bakıyordu.
Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları, Avrupa’nın birinci sınıf demokrasilerine uzaktı.
Özkök Paşa yakındı.
Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları, ‘özel koşullar’a sahip Türkiye’de ikinci sınıf demokrasiden yanaydılar.
Özkök Paşa değildi.
Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları, ‘son söz’ün seçilmiş siyasal otorite tarafından söyleneceğine inanmıyorlardı.
Özkök Paşa inanıyordu.Bu açıdan en ilginç kavgalardan biri 2003-2004 yıllarında Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak yaşanmıştı. Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları muhtıra diye, müdahale diye, hatta darbe diye bastırmışlardı.
Ankara’da askeri arkasına alan Denktaş ve Denktaşgiller siyaset sahnesini Erdoğan-Gül ikilisine karşı darmaduman etmişlerdi.
Ama Genelkurmay Başkanı olarak Özkök Paşa, anayasal olarak askerin nerede durması gerektiğini herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirtmiş, meşru olmayan yolları tıkamıştı.
Oysa Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları, Kıbrıs’ı çözümsüzlüğe itip Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunu torpillemenin sinsi tezgahlarını kendi kafalarındaki bazı sivillerle birlikte kurmanın peşindeydiler.
Çünkü bu paşalar, birinci sınıf demokrasi olduğu kafalarına dank edince AB’nin yeminli düşmanı haline gelmişlerdi.
Kısacası:
Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları demokrasiden korkuyorlardı.
Özkök Paşa ise korkmuyordu. Onlardan farkı buydu.
Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları “Türkiye’nin özel koşulları” diyerek AB’ye sırtlarını dönüyorlardı.
Özkök Paşa, AB’ye sıcak bakıyordu.
Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları, demokrasi ve hukuk gibi değişim sözcüğünden de korkuyorlardı.
Özkök Paşa ‘değişim’den yanaydı.
Hem Türkiye’nin hem Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değişmesi gerektiğini savunuyordu.
Emekli Orgeneral Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı’yken özellikle 2003-2004 döneminde Ergenekon ve Balyoz paşalarına karşı büyük mücadele verdi.
Bu paşalar darbe tertipleriyle, Sarıkız’la, Ayışığı’yla, Eldiven’le, Yakamoz’la, Balyoz’la bir yandan Türkiye’nin başına yeni çoraplar örerken, aynı zamanda Özkök Paşa’yı kuşatmaya, teslim almaya çalışmışlardı o yıllarda.
Kendilerinden ne kadar da emindiler.
Üstelik çok da kibirliydiler.
Özkök Paşa’yı küçümsemişlerdi.
Ayrıca kendisini haksız yere ‘Ak Parti yandaşı’ olarak damgalamışlardı.
Basındaki kalemşorlarıyla Özkök Paşa’yı o dönemde sürekli yıpratmaya çalışmışlardı. O kadar ileri gitmişlerdi ki, bir ara Özkök Paşa kendi yemeğini evinden sefertasıyla getirmişti karargahına...
Şunu yazın bir kenara:
Ergenekon ve Balyoz paşaları Türkiye’nin değiştiğini göremediler. Borularının eskisi gibi ötmeye devam edeceğini sandılar.
Ama olmadı.
Sonunda da yakayı ele verdiler.
Türkiye’de ilk defa darbe tertipleri, cuntacılar, darbeciler yargı sahnesine çıkmaya başlayınca da ezberleri bozuldu, nerden geldiklerini şaşırdılar.
Ama daha hâlâ, bunca yaşanandan sonra bile Özkök Paşa’yı hedef tahtası yapacak kadar küçülüyorlar.
Ya da akılsızlaşıyorlar.
Özkök Paşa, ne kadar zamandır “Daha fazla üstüme gelmeyin!” diye uyarıyor ama bunu da galiba anlayamıyorlar. Ergenekon paşaları, Balyoz paşaları böyle...
Ama şunu iyi bilsinler:
Türkiye artık onların görmek istediği Türkiye değil ve olmayacak.

Hasan Cemal h.cemal@milliyet.com.tr
9 Nisan Cuma 2010 milliyet

Devamını BURADAN okuyun...>>>

BALYOZ LİSTESİ

Balyoz planında adı geçenler

Habertürk Balyoz Semineri’ne katıldığı için darbe planında ismi geçen korgeneralden üsteğmene kadar 162 kişilik listeyi yayınladı.

30’U AŞKIN TUTUKLU

2003’te 1. Ordu Komutanlığı’nda yapılan Balyoz Semineri’ne katılan ve bugüne kadar 30’dan fazlası tutuklanan 162 asker arasında 25 muvazzaf general var.

95 İSİM BULUNUYOR

Balyoz savcıları, bu 25 generali gözaltına aldırmak isteyince görev yerleri değişti. Başsavcı, gözaltına alınmak istenen muvazzaf emekli 95 asker olduğunu söyledi.İşte ‘Balyoz’ savcısının 162 kişilik listesi

Türkiye’nin gündemine oturan ve büyük tartışma yaratan “Balyoz Planı”nın 162 kişilik listesini Habertürk gazetesi ele geçirdi. Muvazzafların da bulunduğu listede, korgeneralden üsteğmene kadar değişik rütbelerde subaylar var

Halen aralarında muvazzaf ve 30’u aşkın kişinin tutuklu olduğu listede, emekli askerlerle, halen görevli olan korgeneralden üsteğmen rütbesine dek subayların isimleri sıralanıyor. “Balyoz Planı” iddialarına ilişkin soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcıları Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk, listedeki 25 muazzaf general ve toplam 95 ismi gözaltına aldırmak isteyince büyük bir kriz yaşanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, iki savcıya görevden el çektirmişti.

25’İ GENERAL VE AMİRAL

Bu 95 ismin gözaltına alınmak istendiğini bizzat İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin açıklamış ve, “Gözaltına alınmak istenen subayın 78’i muvazzaf. Bunların 25’i amiral ve general rütbesinde. 15-20 kişi de emekliye ayrılmış subay, toplam 95 kişi” demişti. Başsavcı Engin, yaşanan kriz için de, “Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sorunların iyi değerlendirilmesi gerekir” açıklamasında bulunmuştu.
Balyoz Darbe Planı iddiası, ilk kez Taraf Gazetesi’nin haberiyle birlikte Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Birinci Ordu Komutanlığı tarafından, Selimiye Kışlası’nda, 5-7 Mart 2003’te hükümeti devirmek için hazırlandığı iddia edilen plan, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesini model alıyor ve 5 binden fazla sayfadan oluşuyordu.

Plan çalışmasına katılan 162 askerden, savcının sözünü ettiği 95 kişinin dışındaki 67 kişinin gözaltına alınıp alınmayacağı bilinmiyor.

Listenin başında Emekli Orgeneral Çetin Doğan yer alıyor. Listede, 2002’deki rütbelerine göre, 28’i general olmak üzere, üsteğmene dek uzanan kıdemde askerler bulunuyor.

FOTOĞRAF ÇEKİLDİ Mİ!

Balyoz Seminerleri’ne katılan subayların toplu fotoğraf çektirmek için duracakları yerleri gösteren şemalar da ele geçirildi. Dava dosyasında da bulunan 3 ayrı şemada, subayların rütbeleri ve kıdemlerine göre duracakları yerler açık açık belirtiliyor.

Bu şemalara göre, o dönemde fotoğraf çekildiği sanılıyor. Ancak fotoğrafların dava dosyasında olup olmadığı bilinmiyor. İlk şemada, rütbelerine göre 29 general yer alıyor. İkinci şemada, generaller yine ön sırada yer alıyor. Arkada binbaşı rütbesine kadar isimler görülüyor. Son şemada ise üsteğmen rütbesine kadar subaylar var.Plan Semineri “Fotoğraf Çekim Planı”nda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in müdahalesiyle durdurulan Balyoz Operasyonu’nda haklarında gözaltı talimatı verilmiş muvazzaf subaylar ve generallerin çoğu da 2003’teki rütbeleriyle albümde yer alıyor.




‘DOĞAN’ İLK SIRADA

Org. Çetin Doğan,
Tümg. Nejat BEK,
Korg. M. Korkut ÖZARSLAN,
Tuğg. Abdullah DALAY,
Kur.Kd.Alb. Necdet BELEN,
Kur.Alb. A.Baki ERDOĞAN,
Kur.Alb. Musa İSTEK,
Per.Yzb. Göksel DURAN,
Kur.Alb. İzzet OCAK,
Alb. Zafer ARISOY,
Alb. Ziyanur YAVUZ,
Kur.Alb. Süha TANYERİ,
Kur.Alb. Bülent TUNCAY,
Kur.Alb. Burhan HASIRCI,
Top.Alb. İdris KASAP,
Ulş.Alb. Hulusi ONURBİLEN,
Kur.Yb. Bayram TANRISEVDİ,
Kur.Yzb. Tanju POSHOR,
Kur.Alb. Muammer BAYRAM,
Kur.Alb. Ahmet GÜRPINAR,
Ord.Alb. Hüseyin KOCABIYIK,
İs.Kd.Alb. Hakan ŞENKAL,
İs.Alb. İsmail PALACI,
Mu.Alb. Altan BATIBAY,
Mu.Alb. Selfet ÖZGÜR,
Kur.Kd.Alb. Tacettin ÖZKAN,
Korg. Engin ALAN,
Tuğg. N.Ali KARABABA,
Tuğg. M.Kemal TUTKUN,
Tuğg. Uğur UZAL,
Tuğg. Gürbüz KAYA,
Kur.Alb. Mustafa ÇALIŞ,
İs.Alb. Numan ARSLANYER,
Kur.Alb. Nurettin IŞIK,
Kur.Alb. Ünal AKBULUT,
Kur.Alb. Yunus AKTAN,
Kur.Alb. Ali Rıza SÖZEN,
Kur.Alb. H.Basri ASLAN,
Kur.Yb. İbrahim BOLADAN,
Kur.Yb. E.Numan BAŞBOĞA,
Kur.Bnb. Kenan KALAY,
Kur.Bnb. Erdal DODURGA,
Kur.Bnb. Sami YÜKSEL,
Kur.Yzb. Bekir KOÇAK,
Korg. Şükrü SARIIŞIK,
Tümg. Behzat BALTA,
Tuğg. Halil KALKANLI,
Tuğg.Tuncay ÇAKAN,
Tuğg. Hasan Fehmi CANAN,
Tuğg. Erkal BEKTAŞ,
Tuğg. Ahmet YAVUZ,
Kur.Alb. Ali TUNA,
Tnk.Alb. Mustafa BABACAN,
Kur.Alb. Erdal AKYAZAN,
Kur.Alb. H.İbrahim ÇİÇEKSİZ,
Kur.Alb. Caner ŞENKARDEŞ,
İs.Alb. Deniz ÖZTUNALI,
Mu.Alb. Vedat ÖZÜNÖZÜ,
Kur.Alb. Ahmet KÜÇÜKŞAHİN,
Kur.Alb. Arif KARADUMAN,
Kur.Alb. Mümtaz CAN,
Kur.Alb. Ahmet TOPDAĞI,
Kur.Alb. Ömer KARABİBER,
P.Yb. Tuncer ÜNALAN,
Kur.Bnb. Fatih ALTUN,
Kur.Bnb. Gökhan ÜSTÜNDAĞ,
Öğr.Bnb. Adem KARATAŞ,
Kur.Bnb. Nuri GAYIR,
Kur.Bnb. İlhami ULU,
Kur.Bnb. Hakan ESER,
Kur.Bnb. Erkal KUZUOĞLU,
Kur.Yzb. Ömer TURGUT,
Korg. Ayhan TAŞ,
Tuğg. Faruk O.MEMİOĞLU,
Tuğg. Kaya VAROL,
Kur.Alb. A.İhsan ÇUHADAROĞLU,
Kur.Alb. Bekir MEMİŞ,
Kur.Alb. Namık KOÇ,
Kur. Alb. Recep YILDIZ,
Kur.Alb. Yüksel YALÇIN,
Kur.Yb. Vahap ÖZOĞLU,
Kur.Yb. Metin DİKİCİ,
Kur.Bnb. E.Şeref HÜCÜPTAN,
Kur.Yb. Metin TOKER,
P.Ütğm. Enver ÖRTEL,
P.Ütğm. Süleyman ALTAY,
Korg. Ergin SAYGUN,
Tümg. M.Yavuz YALÇIN,
Tuğg. İhsan BALABANLI,
Tuğg. Yurdaer OLCAN,
Tuğg. Zekeriya ÖZTÜRK,
Kur.Alb. Turgut DEĞERLİ,
Kur.Kd.Alb. Suat AYTIN,
Kur.Alb. Erdal TATLI,
Kur.Alb. Emin KÜÇÜKKILIÇ,
Kur.Alb. Kasım ERDEM,
Kur.Alb. Beşler GÜZEL,
İsth.Kd.Alb. Feyyaz ELKOCA,
Kur.Alb. Kazım GÜNEŞ,
Kur.Alb. İsmet KIŞLA,
Kur.Bnb. Erdal HAMZAOĞULLARI,
P.Bnb. Selami SÖZER,
Kur.Bnb. Abdullah YİĞİT,
Kur.Bnb. Faruk YILDIRIM,
Kur.Yzb. Ahmet ŞİMŞEK,
P.Ütğm. Gökhan KARABULUT,
Tuğg. Gafur AKSU,
Tnk.Alb. Mustafa KILIÇ,
İs.Yb. Ahmet GÖRGÜN,
Mu.Bnb. Hakan TUFAN,
Kur.Alb. İbrahim ERGE,
İs.Bnb. H.Ercan KARAMANLI,
P.Alb. Selçuk ÖZKARDEŞKAYA,
İsth.Kd.Alb. Mehmet ERKOL,
Ulş.Alb. M.Ali ÇETİNKAYA,
Kr.Plt.Alb. Yüksel ALTINEL,
Kr.Plt.Bnb. Gazanfer EMİROĞLU,
Kr.Plt.Yzb. Engin AYDIN,
İs.Yzb. Kazım ÖKTEN,
Hv.Svn.Bnb. Ata ARAT,
Kur.Yzb Oksal ÇELİK,
İsth.Yzb. S.Teoman DİKEÇ,
Kur.Alb. Nuri DAĞGEZ,
P.Bnb. Ufuk YETİŞTİREN,
P.Kur.Alb. İlker AKBULUT,
P.Kur.Bnb. Şahin Ünsal UYSAL,
Kur.Alb. Sait ÜNLÜ,
Kur.Alb. Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Kr.Plt.Bnb. Okan TARGAL,
Top.Bnb. Erol ESENER,
P.Bnb. Orhan GÖÇER,
Ord.Bnb. Cavit GÜLER,
Lv.Bnb. Mehmet KÖKSAL,
Hv.Svn.Alb. Mehmet ŞİŞMAN,
P.Bnb. Mükremin ÇETİNTAŞ,
P.Yzb. Bilal ÖZTÜRK,
Kr.Plt.Yb. Vedat YÜKSEK,
Kr.Plt.Bnb. Ergun BOL,
Dz.Kur.Alb. Fazıl BİLEN,
Dz.Kur.Yb. Erdoğan GÜLEN,
Yzb. Sezai GÖK,
Hv.Svn.Bnb. A.Murat KALYONCU,
Tümg.Abdülkadir ERYILMAZ,
J.Kd.Alb. Cahit AYDIN,
J.Kur.Bnb. Hanifi YILDIRIM,
J.Kur.Bnb. Murat ÖZÇELİK,
J.Kur.Bnb. Hacı İLBAŞ,
Tuğg. Mehmet PINAR,
Dz.Kur.Alb. Hasan KARAGÜL,
Top.Kur.Al. Ahmet ARIKAN,
Kur.Alb. Hasan DURAK,
Mu.Yzb. Oktay CEYLAN,
P.Kur.Alb. Muharrem ÖZCAN,
Tuğg. Tevfik ÖZKILIÇ,
Albay Doğan ASLAN,
Albay Vahit AYDOĞAN,
Albay Nevres ERKİN,
Albay Süleyman TAŞ,
Yarbay Şevki GENÇTÜRK,
Binbaşı M.Ali ALTAŞ,
Tuğg. Cevdet KURNAZ,
Kur.Alb. Cevat YAZGILI.

Kaynak: Habertürk

Devamını BURADAN okuyun...>>>

8.4.10

ÇUKURCA MAYINLARI TSKNIN

Askerlerimiz şehit eden mayın bizim

Bölge ve birlik komutanlarının internete düşen ses kayıtları, 7 askerimizi şehit eden mayınların, PKK tarafından döşenmediğini gözler önüne sermişti. Patlamayla ilgili uydu telefon kayıtlarında 3 farklı görüşme yer alıyordu. Birinci konuşma, Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es arasında, ikinci konuşma Hakkari Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es ile Tabur Komutanı Yarbay Taner arasında, son konuşmada da Tuğgeneral Zeki Es ve Komutanı XXX (Yurdaer Olcan) arasında geçiyordu.

Ses kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, TSK'nın üst seviye komutanları, kendilerine emanet edilen, analarının biricik kuzusu Türk askerini şehit edenleri görmezden gelerek olayı kapamaya çalışmıştır.Bu seviyedeki komutanların olayı kapatmasıyla, hem milleti hemdi üstlerini aldattığı net olarak anlaşılmaktadır. Bu yapılanların karşılığı ne olacak? Başbuğ'dan hareket bekliyoruz.....

Yoksa 'kol kırılır yen içinde kalır'la yola devam mı?.....
Çukurca'da 27 Mayıs 2009'da infilak eden mayınla 7 askerimiz şehit düştü. Olayı PKK'nın yaptığı açıklandı. Olayın farklı olduğu sonra anlaşıldı.

Demokratik açılımın arefesinde patlayıp 7 askerimizin şehit olmasına 7 askerimizin de yaralanmasına ve açılımın bir süreliğine askıya alınmasına neden olan mayınların PKK tarafından değil, asker tarafından yol kenarına yerleştirildiği ortaya çıktı. Mayınların, Makina ve Kimya Enstitüsü Kurumu (MKE) yapımı olduğu askeri raporlarla netlik kazandı.

PKK EYLEMİ DENDİ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, açılımla ile ilgili ilk sinyali verdiği, Başbakan Erdoğan'ın da uzun süredir bekleyen dönemin DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk'e randevu verdiği bir dönemde, 27 Mayıs 2009 tarihinde Hakkari'nin Çukurca ilçesi Hantepe bölgesinde mayın patlaması sonucu 6 askerimiz şehit olmuş, 1'i ağır 8 asker de yaralanmıştı. Ağır yaralı askerimiz de daha sonra şehit olmuştu. Gül'ün Kürt sorununun çözümü için "Tarihi fırsat" açıklamasını yaptığı bir dönemde böyle bir saldırının olması, bütün olumlu havayı sabote etmişti. Paralelinde Erdoğan, uzun süredir kendisiyle görüşmek isteyen DTP yönetimine 29 Mayıs için verdiği randevuyu iptal etmiş ve gerekçe olarak da Çukurca'daki 7 erimizin şehit edilmesini açıkça sebep olarak göstermişti. Çünkü mayın patlaması, askeri yetkililer tarafından Ankara'ya PKK eylemi olarak geçilmişti.

İTİRAF GİBİ KAYITLAR!

Ancak bölge ve birlik komutanlarının internete düşen ses kayıtları, 7 askerimizi şehit eden mayınların, PKK tarafından döşenmediğini gözler önüne sermişti. Patlamayla ilgili uydu telefon kayıtlarında 3 farklı görüşme yer alıyordu. Birinci konuşma, Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es arasında, ikinci konuşma Hakkari Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es ile Tabur Komutanı Yarbay Taner arasında, son konuşmada da Tuğgeneral Zeki Es ve Komutanı XXX arasında geçiyordu.

KAHROLACAK DURUM YOK

İlk görüşmede Tuğgeneral Es, mayınları kendisinin yerleştirdiğini söylüyor ve "Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum" diyordu. Tümgeneral Kaya da "Hiçbir sıkıntı yok bak hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok" cevabını vererek Es'i teselli ediyordu. İkinci görüşmede Yarbay Taner, Es'e "Yukarıya mayını terör örgütü döşedi şeklinde bildirdik" diyor. Yarbay Taner, rapora tümen komutanının birkaç kez baktığını ve o şekilde yazdıklarını belirtiyordu. Üçüncü telefon görüşmesinde XXX Komutan, Zeki Es'e, "Zeki bu konuşmaların hepsi kayıt ediliyormuş, fazla konuşma. Sabah GES Komutanı beni aradı söyledi" diyordu. Tümgeneral Kaya'nın adı Balyoz toplantısına katılan askerlerin arasında yer almıştı. 3. dalga operasyonda hakkında gözaltı kararı verilmişti. Tuğgeneral Es’in görüştüğü “XXX” rumuzlu kişinin dönemin Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yurdaer Olcan olduğu öne sürüldü. Olcan da Balyoz’dan tutuklandı.

SAVCILIK DAVA AÇTI

Ses kayıtlarının üzerinden şehit yakınları harekete geçti ve Van Cumhuriyet Savcılığı'nda dava açtı. Dava bir ay önce görevsizlik kararıyla sonuçlandı ve dosya Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderildi. Ancak Van Cumhuriyet Savcısı Yılmaz Kıstı imzalı karar metninde, mayınlarla ilgili şok edeci birçok bilgi de yer aldı. Karar metninde mayınların MKE yapımı olduğu, mayının sonradan müdahalelerle güçlendirildiği ve komutanların emriyle güvenlik amacıyla toprağa yerleştirildiği belirtiliyor.

Jandarma Kriminal’den savcıya şok mayın raporu

Van Cumhuriyet Savcısı Yılmaz Kıstı imzalı karar metninde aynen şunlar yer aldı: "Jandarma Genel Komutanlığı Van Bölge Bölge Kriminal Amirliği'nin 02/07/2009 tarih ve 2009/523 numaralı raporunda, söz konusu olayda patlayan mayının hazırlanmasında MKE (Makina ve Kimya Enstitüsü Kurumu) tarafından 120 mm'lik MOD 209 havan mühimmatının kullanıldığının, yine aynı mayının hazırlanmasında askeri personele ait telsiz bataryaları içerisinde kullanılan şarjlı pil blokları ile benzer özellikler gösteren pillerden kullanıldığının belirtildiği, olayla ilgili olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nca yaptırılan idari soruşturmaya ilişkin dosya içerisinde, olay günü intikali gerçekleştirilen birliğin güvenliğini sağlamak amacıyla, geçiş güzergahı ve konuşlanılacak üs bölgesi çevresinde ilgili komutanların emri ele Özel Alarm İkaz Sistemi olarak nitelendirilen el yapımı patlayıcı maddeler yerleştirildiğine, bu patlayıcı maddelerin içerisinde genellikle 500 gram-1500 gram arasında TNT ve C4 tipi patlayıcılar bulunduğuna, yine bu tip patlayıcı madde düzeneklerinde 3-4 adet pil kullanıldığına, söz konusu patlamanın da askeri birliğin sevkinin sağlandığı güzergahtan sapıldığı noktada gerçekleştiğine dair bilgiler bilindiği anlaşılmıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde söz konusu olayın, olay yerinden geçişi sağlanan askeri birliği sevk ve idareden sorumlu komutanların emri ile, askeri personel tarafından güvenlik amacıyla yerleştirilen mayının patlaması sonucu meydana geldiği, bu eylemin 'Bilinçli taksirle birden çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak' suçunu oluşturabileceği kanaatine varılmıştır." Kaynak:Bugün





aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

6.4.10

A.C.E DEN BALYOZA MÜDAHALE

Balyozda A.C.E. temizliği

Başsavcı Aykut Cengiz Engin, soruşturmada 2 savcıyı değiştirdi, 14 ilde başlayan "Balyoz" operasyonunun 3. dalgasının geleceği belirsiz...

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve Başsavcı vekili Turan Çolakkadı bugün başlayan Balyoz Operasyonu'nun üçüncü dalgasını durduracak bir hamleye imza attı. 14 ilde başlayan ve 95 kişiyi gözaltına alınmasına karar veren iki savcı son dakika kararla görevinden alındı. Konuyla ilgili açıklama yapan Turan Çolakkadı, 'görevden alma işlemi yetkimizdedir' dedi.

Açığa alınan 2 savcının yerine Murat Yönder ve Mehmet Ergül atandı. 14 ildeki operasyon durduruldu. Soruştumanın bundan sonraki hali merak ediliyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin Balyoz soruşturmasını yürüten 2 savcıyı değiştirdi. Başsavcı vekili Turan Çolakkadı, Balyoz soruşturmasının 3. dalgasında listede bulunan bazı kişilerin gözaltına alınmasınıın iptal edildiğini belirtti.
ÇOLAKKADI: GÖREV DEĞİŞİKLİĞİ BİZİM YETKİMİZDE...

Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı: "Görev değişikliği bizim yetkimizde. Hergün ayda onlarca kişiyi alır veririz. Onun dışında bir bilgi vermeyiz. Soruşturma savcılarının kimliğini açıklamak terör kanununa göre suç oluyor, o nedenle bilgi vermeyiz." dedi. Gazetecilerin "Operasyonların kısmen durdurulduğu söyleniyor bu duruma dair bilgi verir misiniz" şeklindeki soruya "Bilgi vemeyez şuan için" diye yanıt vererek makam aracı ile adliyeden ayrıldı.
samanyoluhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

BİNBAŞI CAMİ BOMBALAYACAKMIŞ

Binbaşının terör estiren sesi

habervaktim, Türkiye gündemini sarsacak şok bir ses kaydı daha yayınlıyor. Dinleyeceğiniz ses kaydında yıllarca TSK'da görev yapmış bir Binbaşı, nasıl planlar yaptığını, Genelkurmay Başkanını nasıl ortadan kaldıracağını, Başbakanın uçağını nasıl düşüreceğini, Camileri nasıl bombalayacağını, Hükümeti nasıl devireceğini, nasıl ülkede insanları Türk Kürt herkesi sokağa çıkamaz hale getirip anarşi ortamı oluşturacağını, 700 Polisi nasıl öldüreceğini anlatıyor.

(HULKİ CEVİZOĞLU'NUN KUZENİ BİNBAŞI UĞUR CEVİZOĞLU)

Hatırlarsanız BALYOZ Darbe Planı ortaya çıktığında bu plan içerisinde yer alan Cami bombalama eylemi çok dikkat çekiciydi ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ Allah Allah diye hücum emri veren bir Ordunun mensubu Cami bombalamaz demişti. Gerçekten öylemiydi? TSK içerinde bir Cunta yapılanması var mıydı? Ya da TSK personeli Cami bombalamaz, Başbakan, Genelkurmay Başkanı öldürmez miydi? Türk Kürt tüm İnsanları sokağa çıkamaz hale getirip anarşi kaos ortamı oluşturmaz mıydı? Cuntacıları tutuklamaya gelen polisleri öldürmez miydi? Peki bütün bunları planlayan Genelkurmay Başkanlığına bağlı Silahlı Kuvvetler Akademisinde Plan subayı olamaz mıydı?Genelkurmay Başkanının açıklamalarına bakılacak olursa bu pek mümkün değildi. Böyle olsa bile darbe düşüncesi olan personel TSK'da barınamazdı. Ancak dinleyeceğiniz ses kaydında yıllarca TSK'da görev yapmış koskoca Binbaşı Rütbesine gelmiş bir subayın nasıl planlar yaptığını bu planları yapan Binbaşının nasıl TSK'da barınabildiğini göreceksiniz ve BALYOZ darbe planının ne kadar da paralelinde TSK içerisinde bir Cunta yapılanmasının olduğuna şahit olacaksınız. Binbaşı gelişen olaylar karşısında BALYOZ gibi planların yanlış olduğunu değerlendiren Genelkurmay Başkanını Hükümete karşı pasif kalmakla, ses çıkarmamakla darbe yapmamakla suçluyor ve Genelkurmay Başkanını nasıl ortadan kaldıracağını, Başbakanın uçağını nasıl düşüreceğini, Camileri nasıl bombalayacağını, Hükümeti nasıl devireceğini, nasıl ülkede insanları Türk Kürt herkesi sokağa çıkamaz hale getirip anarşi ortamı oluşturacağını, 700 Polisi nasıl öldüreceğini anlatıyor. Tüm bunlar için ise isteği para 10 milyon dolardan fazla değil?

Sayın Başbakanım ve Genelkurmay Başkanım sizin canınızın bedeli 10 Milyon Dolar haberiniz olsun.

Genelkurmay Başkanı çok kritik olan bu dönemde alt kadrolara yeterince sahip çıkmadığı, cuntacılara ve darbecilere yeterince prim vermediği için suçlanmaktadır. Bu konuşmaları dinledikten sonra Genelkurmay Başkanının cuntacılar tarafından tehdit edilmediğini kimse iddia edemez. Bundan sonraki süreçte anlaşılıyor ki cuntacılar tepede bir general olmadan da darbe kararı alabilirler. Genelkurmay Başkanı TSK'daki disiplini kaybettiği anlaşılıyor.Ayrca Sayın Genelkurmay Başkanımız cuntacıların üzerine kararlılıkla gitmeyerek sadece durumu idare etmeye kalkarsa her erken kalkanın darbe yapacağı bir ülke haline gelmemiz olası görülüyor.

İŞTE O ŞOK KAYITTA YER ALAN DETAYLAR

- Genelkurmay bir şey diyor olsaydı o koltukta bu saate kadar oturmazdı derim.

- Salak salak konuşuyorlar ya. Konuşmuycan kardeşim. Konuşmuycan , konuşmuycan , konuşmuycan ondan sonra konuştuğunda tam konuşçan, şeyler böyle yapıyor. Topla genelkurmay başkanı olarak tüm kuvvet komutanlarını şimdi. Ordu komutanlarını da çağır yanına. Tamam mı, ondan sonra, kolordu komutanlarını da çağar hep beraber, ankara'da toplan acil toplantıya çağırıyorum diyceksin. Ve hemen şeye geçiş yapcan diyceksin ki : Eee. “Türkiye'de terör sorunu ikinci öncelikli sorun haline gelmiştir. O nedenle” diyceksin şey eee “eski harekat planlarına geçiliyor, güneydoğuya yollamış olduğumuz takviyeten yollamış olduğumuz tankların hepsini gerisin geri çağıracaksın geçirceksin şeye edirne'ye bilmem neye istanbul'a. Bunları yapmak zorundasın. Yapmadığın andan itibaren işin bitti demektir.

- Bunları yapacan ondan sonra adamlar bir şey yapacaklarsa ondan sonra yapacaklar senin görevini almaya o zaman kalkacaklar. Diyeceksin ki “tamam görevden alabilirsin” ama yerine gelen adama diyceksin ki “beni görevden almış olsalar bile geri adım atmayacaksın”. Emir veriyosun adama, artık geri adım atacak bir şeyleri kalmayacak. Ama doğru dürüst adam lazım ya, adam yok memlekette.

- Benim artık bu adamlara hiç güvenim kalmadı. Bunlar şahsi menfaatleri uğruna türk silahlı kuvvetlerini satıyorlar.

- Genelkurmay Başkanı varya Genelkurmay Başkanı'nın uçağını da indirebilirim. Havaalanında her türlü şeyi yapabilirim.

- Genelkurmay Başkanımız..larımız satın alıyorlar zannediyorum. Genelkurmay başkanı olacak adam satın alınacak kişinin olmaması lazım içeriye girmekten korkmuyor olması lazım.

- Başbakanı o gün öldürürüm. İçeriye gireceğimi bile bile öldürürüm.

- Sen bana bir tane lav silahı, iki üç tane kanas mermisi birkaç kanas bul. Ondan sonra ben de birkaç tane silahımı falan yapar ondan sonra gereğini yaparım. Uçağı şeyin orda vurmayı düşünüyorum. Ev kiralıcam sonra gidip şeyin uçağını patlatıcam, kalkışta.

- Havaalanında olcak. Ev kirala bir ay.

- Bak bu anayasayla başbakan öl-öldüğü anda, tamam mı, hükümet düşüyor. Yerine başka birisi de gelemiyor. Hükümet düşünce, eee, yerine hükümet kurulmak zorunda baş-cumhurbaşkanı birisini görevlendirmek zorunda. Cumhurbaşkanını görevlendirdiğinizde şey yapacaksınız. Baştan da söylücen, önce vurcan patlatcan sonra emniyeti arıycaksın ses kayıtlarına girceksin, şeysiz kamerası olmayan bir yerden ücra bir köşeden gitcen oradan telefon açacaksın. Şeyi söylüceksin diceksin ki: kardeşim başbakanın uçağını ben vurdum, havaya uçtu bundan sonra türkiye cumhuriyetinde başbakan olacak adam dikkat edecek.

- Tabi. Başbakan olacak adam da dikkat edecek, diğerleri de dikkat edecek, e şimdi akp'liler hep dikkat edecek. Bir yandan da iki milyar doları ben yedirmem diyceksin. Bi milyar dolarını istiyorum o paranın diyceksin, tamam mı, adamlara aynen böyle söyliceksin, başbakanın ailesine söyleyin bir milyar doları hemen istiyorum diceksin.

- Bir şeyler yapması lazım. Bişey diyim mi, ben on milyon dolar bulsunlar ben çocukların hayatını falan garanti altına alıyım yurtdışında,eee eğitimi falan filan alayım,

- İş on milyon dolara bakıyor gidip evimi alırım bilmem neyi alırım, çocukları nereye gideceksem şey yaparım. Ondan sonra…

- Ya götürürüm ya hiç şey yapmıyorum. Bu adam bunun asıl korkması gereken bu saaten sonra üniversite mezunları, tamam mı. Üniversite mezunlarını işsiz bırakırsan, adam bombanın tarifini indirir, öğrenir, yapar, tamam mı, ağzına bile sıçar bu ibnelerin.

- Artık şey yapacaksın, kaos yaratacaksın bu ülkede. Yani insanlar evden çıkamaz hale getirecesin, türkü kürdü evden çıkamaz hale getireceksin. Anarşizm gerekiyor yani. Bir ülkenin refahı için anarşizm gerekiyor.

- Ben eskiden camilerin bombalanmayacağını düşünürdüm ama bombalayacaksın gerekiyorsa. Cuma namazından sonra, cephe aldırma, bağlıycan yani, cuma namazında bombalayacaksın bu şerefsizleri.

- Kaç tane adam içeriye tıktılar? Yüze yakın adam içerde… her birimiz tamam mı kapına gelen polise ateş açsaydı yedi kişiyi öldürseydi.tabancayla, bir tane tabanca yedi tane mermi alır, yedi kişiyi öldürüp sonra teslim olcağını düşün. Şu ana kadar 700 tane polisi öldürmüş olacaktık,

- Hiçbirisi kapımıza gelemeyecekti


Camileri Bombalayacak Binbaşı Bulundu! - Watch more amazing videos here

HABERVAKTİM.COM/ÖZEL

Devamını BURADAN okuyun...>>>

5.4.10

KUBAN ŞOVA BALYOZ

Balyozculara yeniden tutuklama

Hakim Kuban'ın Balyoz darbe planı soruşturması çerçevesinde tahliye ettiği 22 kişiden 21'i için yeniden yakalama kararı çıkarıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen "Balyoz Darbe Planı" soruşturması kapsamında 12. Ağır Ceza Mahkemesi Üye Hakimi Oktay Kuban tarafından tahliye edilen 19 emekli ve muvazzaf subay hakkında oy birliğiyle yeniden tutuklama kararı verildi. Soruşturma savcılarının tahliye kararına yaptıkları itiraz üzerine toplanan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, tahliye kararlarını iptal etti. Aynı mahkeme geçtiğimiz hafta tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildikten sonra Hakim Kuban tarafından sebest bırakılan Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Yurdaer Olcan ve 3. Kolordu İç Güvenlik Tümen Komutan Tümgeneral Abdullah Dalay'ın da tutuklanmasını hükme bağladı. Heyet böylece kendi üye hakimleri Oktay Kuban'ın nöbeti sırasında verdiği tüm tahliye ve soruşturmada gizliğin kaldırılmasıyla ilgili kararlarını ortadan kaldırmış oldu. Tahliye edilen tüm subaylar adliyeye teslim olarak yeniden cezaevine konulacak. GATA Haydarpaşa Hastanesi'ne kaldırılan eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın ise sağlık sorunlarını raporlayarak hastanede kalması bekleniyor.USULDEN VE ESASTAN İTİRAZ

Balyoz soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcıları Süleyman Pehlivan, Mehmet Berk, Ali Haydar ve Bilal Bayraktar, tahliye kararlarına 17 saat sonra esastan ve usulden itirazda bulundu. Cumhuriyet savcıları, verdikleri itiraz dilekçelerinde, suçun vasfının değişmemiş olmasını, suçun tutuklamayı gerektirir olmasını, kuvvetli suç şüphesinin bulunmasını, tahliye gerekçelerinin oluşmamış olmasını ve CMK'nın 105. Maddesi'nce düzenlenen 3 değerlendirme süresinin bazı şüpheliler yönünden aşılmış olmasını gerekçe gösterdi. İtiraz dilekçesinde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Üye Hakimi Oktay Kuban'ın nöbeti sırasında kendisine başvuran bazı avukatların tahliye taleplerini 10 gün sonra kabul ettiği de vurgulandı. İtiraz üzerine dün Başkan Vedat Yılmaz Abdurrahmanoğlu, Üye Hakim Mehmet Karababa ve Üye Hakim Mehmet Erdoğan tarafından oluşan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, toplanarak tahliye kararlarını iptal etti. Heyet böylece kendi üye hakimleri Kuban'ın nöbeti sırasında verdiği tüm tahliye ve soruşturmada gizliğin kaldırılmasıyla ilgili kararlarını ortadan kaldırmış oldu.

HEYET KARARLARI ÜSTÜNDÜR

10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin heyet olarak talebi inceleyip tahliye talebini reddedince kararın kesinleşmiş olduğuna değinilen kararın gerekçesinde şu ifadeler kullanıldı: "İlk tutuklama kararından sonra itiraz üzerine üç kişilik hakimler heyeti tarafından denetimden geçen ve kesinleşen kararın bir gün sonrasında başka bir nöbetçi hakimlik kararıyla ortadan kaldırılması anlamına gelir ki bu durumda. Hakimlik kararlarının üç kişilik heyetten oluşan ve denetim mercii olan heyet kararlarına üstünlüğü anlamına gelir. Bu da yasanın özüne hukukun ruhuna uygun düşmeyecektir. Aksinin kabulü Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır." Kararda ayrıca dosyada mevcut somut belge, bilgi, kayıt ve birikişi raporları dikkate alındığından kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir olguların bulunduğu da hatırlatıldı.


Yeniden tutuklama kararı çıkarılan isimler

Emekli askerler: Korgeneral Engin Alan, Orgeneral Çetin Doğan, Tuğgeneral Süha Tanyeli, Tuğgeneral İzzet Ocak, Albay Kubilay Aktaş, Albay Suat Aytın, Albay Bülent Tuncay, Albay Ümit Özcan.

Muvazzaf tutuklular: Tümamiral Semih Çetin, Tümgeneral İhsan Balabanlı, Tuğgeneral Bekir Memiş, Albay Yüksel Gürcan, Albay Levent Çehreli, Albay Abdullah Zafer Arısoy, Albay Recep Yıldız, Albay Mustafa Önsel, Yarbay Ali Rıza Sözen, Astsubay Musa Fariz, Yarbay Hanifi Yıldırım.


Tahliye hakkı keyfi kullanılamaz

Ergenekon soruşturması kapsamında mahkemeye sevk edilen ve yine üye hakim Kuban tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan avukat Yusuf Erikel, Hakan Arıkan ve Arif Bildik ile ilgili karara da Ergenekon savcıları itirazda bulunmuştu. Heyet üyeleri Kuban'ın verdiği tahliye kararını bu kez yasaya aykırı bularak iptal etmişti. Heyet geçtiğimiz günlerde Kuban'ın Balyoz soruşturması üzerindeki gizliliğin kaldırılmasıyla ilgili kararını da bozmuştu.

21 subay hakkında verilen tutuklama kararının gerekçesinde çarpıcı ifadeler yer aldı. Tutuklama kararının şartların varlığı halinde hakim kararı ile uygulanan bir tedbir olduğunun hatırlatıldığı gerekçede, tahliye kararının da şüpheli ve sanık lehine şartları değiştiren olguların ortaya çıkması halinde hakim tarafından uygulanabileceğine vurgu yapıldı.

Kararın gerekçesinde, "Hakimin yasa ile çerçevesi çizilmiş takdir hakkının kullanılması şeklinde ortaya çıkan tutuklama ve tahliye kararlarında bu takdir hakkı sınırsız, sorumsuz ve keyfi kullanılamaz" denildi. 19 subayın tahliye edilmesi için daha önce nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimine dilekçe verildiği, talep reddedilince bu kez 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine başvuru yapıldığı hatırlatıldı.


GATAkulli kurtardı

Nöbetçi Hakim Oktay Kuban'ın kararıyla tahliye sonrası GATA'ya yatan Balyoz şüphelilerinden emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın yeniden tutuklama kararı sonrası, raporla cezaevine girmekten kurtulabileceği belirtiliyor.

TAHLİYE GEREKÇESİ: KEVVETLİ SUÇ OLGUSUNUN BULUNMAMASI

Tahliyelerin gerekçesi olarak, "haklarında kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunmaması, bir kısım şüphelilerin mahkemeye sevk edilmeden doğrudan serbest bırakılması, bir kısım şüphelilerin mahkemece serbest bırakılması, bir kısım şüphelilerin avukatların itirazı üzerine mahkeme heyetlerince serbest bıraklıması, tutuksuz yargılamanın yargının amacına ulaşmasına engel teşkil etmemesi, yüklenen suçun hukuki vasfının değişmesi ihtimali" gösterilmişti.

Kuban’dan önce tahliye talepleri reddedilmişti

Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında 24 Şubat’ta başlayan tutuklamalar İstanbul Nöbetçi 10 ve 11. Ağır Ceza tarafından yapıldı. Tutuklamanın ardından Emekli Orgeneral Çetin Doğan ile diğer şüphelilerin avukatları nöbetçi hakimin kararına karşı 10 ve 11. Ağır Ceza heyetleri ile 11. Ağır Ceza Nöbetçi Hakimliği’ne itiraz başvurusu yaptı. 10. ve 11. Ağır Ceza Heyetleri, tahliye taleplerini, “mevcut delil durumu, suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi” gerekçeleriyle reddetti. 19 ‘Balyoz’ şüphelisi, geçtiğimiz hafta da nöbetçi olan 12. Eğır Ceza Hakimi Oktay Kuban’a tahliye başvurusu yaptı. Kuban nöbette aldığı tahliye başvurularını nöbetten 4 gün sonra karara bağladı. Kuban, emekli Org.Doğan’la birlikte 19 Balyoz tutuklusunu serbest bırakarak kırılması zor bir rekora imza attı. Doğan, tahliyeden bir gün sonra ‘acil ameliyat olması gerekiyor’ gerekçesiyle GATA’ya yatırıldı.

BALYOZ DARBE PLANI NEDİR?

Taraf Gazetesi darbeye ortam hazırlamak amacıyla yeni bir eylem planı iddiasını ortaya atmıştı. "Balyoz Güvenlik Harekat Planı" adı altında "Çarşaf", "Sakal", "Oraj" ve "Suga" adı verilen planlara göre, Beyazıt ve Fatih camilerinde cuma günü bombalı saldırılar düzenlenecek, Ege'de Türk jeti düşürülecek, Ak Parti aciz gösterilmeye çalışılacaktı.

Kaos ortamı sonunda 11 sayfalık 'Balyoz planı' hayata geçirilecekti. Gazetenin haberine göre, dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan yönetimindeki askerler, darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi stadlara doldurmayı planlıyordu. Hatta, darbe kabinesi bile hazırlanmıştı.

aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

2.4.10

A.CENGİZ SES KAYDI

A.C.Engin ÖzkandanTalimat alıyor

Habervaktim'in ele geçirdiği ses kaydında Ergenekon'un tutuklu sanıklarından Tuncay Özkan ve Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin arasında geçen şok diyalog bulunuyor.

İŞTE O ŞOK DİYALOG

Tuncay Özkan ve Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin arasındaki telefon görüşmesi:
Tuncay Özkan'ın talimatıyla Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin tarafından yürütülen bir soruşturmanın ses kaydını dinliyoruz.

TUNCAY ÖZKAN: sevgili dostum, nasılsınız?

A. CENGİZ ENGİN: Tuncay bey iyi günler, siz nasılsınız?

TUNCAY ÖZKAN: İyi günler, sağ olun.

A. CENGİZ ENGİN: Yerinizde misiniz?

TUNCAY ÖZKAN: Buyurunuz.A. CENGİZ ENGİN: Bu şeyde bir kaç gündür okuyoruz, zaten eskiden beri takip ederim, notlar alırım hep şeyde.

TUNCAY ÖZKAN: Radikal'deki şeyleri.

A. CENGİZ ENGİN: Bu şimdi, dairedeyim zaten, sorgulamayı başından sonuna kadar talimatınızla yürütüyoruz.

TUNCAY ÖZKAN: Evet,

A. CENGİZ ENGİN: Basına bir çokları böyle yalan yanlış yansımış.

TUNCAY ÖZKAN: hı hı,

A. CENGİZ ENGİN: Siz nerden aldınız bilemiyorum o bilgileri de,

TUNCAY ÖZKAN: Hı hı,

A. CENGİZ ENGİN: Şimdi siz bu işi baştan sona kadar takip ediyorsunuz ya.

TUNCAY ÖZKAN: Evet.

A. CENGİZ ENGİN: Bana böyle sorulmasını isdediğiniz, gerçi biz çok mufatsal şeyler hazırladık zaten.

TUNCAY ÖZKAN: Anlıyorum

A. CENGİZ ENGİN: Bir bölümünü de şeye de gönderdim, bunları sorun diye. Emniyet müdürüne. Hatta Baltacı'yı da buraya çağırdım, beraber de biraz daha soru hazırladık. Sizin için bilinenlerin dışında enteresan bir şey varsa, Engin'e not tuttur da,

TUNCAY ÖZKAN: Evet, olur., Memnuniyetle.

A. CENGİZ ENGİN: Onları soruşturma konusu yapalım, ben sorgularken.

TUNCAY ÖZKAN: Çok sevinirim. Ben de çok sevinirim. Ben bir de size gelmek istiyorum. Yani bir de size böyle... gerçekten çok seven bir insan olarak,

A. CENGİZ ENGİN: Teşekkür ederim.

TUNCAY ÖZKAN: Bir de size uğramak istiyorum ama çok yoğunsunuz. Nasıl olur onu da bilmiyorum tabi.

A. CENGİZ ENGİN: Tabii bu çarşamba sorgu yapacağız, ondan sonraki günler olabilir.

TUNCAY ÖZKAN: Olur memnuniyetle, ben bu gece hemen hazırlarım size.

A. CENGİZ ENGİN: Eee size bir kaç şeyde. Bana doğrudan ulaştıramayabilirsiniz. Gizlice bizim baltacıya, Engin'e ulaştırırsanız.

TUNCAY ÖZKAN: Ordan size geçiririm.

A. CENGİZ ENGİN: O bana şey yapar, intikal ettirir böyle şeyleri

TUNCAY ÖZKAN: Memnuniyetle.

A. CENGİZ ENGİN: O bankaları filan da araştırıyorum ben, İş Bankası'nı şunu bunu da, pek İş Bankası'nda gayri meşru bir şey çıkmıyor, ama diğerlerinden çıkacak her halde.

TUNCAY ÖZKAN: O İş Bankasının müfettişlerinin saptadıkları var ki onlar başlı başına bir olay zaten. Yani o müfettiş raporları sizde var mı bilmiyorum.

A. CENGİZ ENGİN: Yok

TUNCAY ÖZKAN: İnanılmaz bir şey, o İş Bankası Müfettiş Raporları ordaki gayri meşrulukları inanılmaz ortaya koyuyor.

A. CENGİZ ENGİN: Siz işte ona mümasilen bizde de varsa onlardan şeyler.

TUNCAY ÖZKAN: Var, var.

A. CENGİZ ENGİN: Ordan sorup da sonuç alabileceğimizcevapları ne olabilirse ben sorgulama sırasında onları yönelteyim.

TUNCAY ÖZKAN: Memnuniyetle

A. CENGİZ ENGİN: Pıolis yöneltemiyor tabi.

TUNCAY ÖZKAN: Bu gece sizin için çalışırım, Engin beye ben yarın sabah iletirim. O size öğlen verir.

A. CENGİZ ENGİN: Zahmet olur.

TUNCAY ÖZKAN: Estağfurullah ne demek, ne demek Aykut Bey.

A. CENGİZ ENGİN: Çok teşekkür ediyorum, sağolun.

TUNCAY ÖZKAN: Sevgiyle

A. CENGİZ ENGİN: İyi günler, iyi çalışmalar.

TUNCAY ÖZKAN: Hoşçakalın, iyi günler, çok sağolun, çok sağolun.


HABERVAKTİM.COM/ÖZEL
İŞTE DAILYMOTION'DA YER ALAN ŞOK SES KAYDI




HUKUK SKANDALI - YARGIYA MÜDAHALE
Yükleyen UzunAyak21. - DiÄ�er yaÅ�am videolarına göz atın.
habervaktim.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

KUBAN'IN BALYOZ NÖBETİ

Balyozcuları Hakim Kuban tahliye etti

HSYK tarafından İstanbul'a atandıktan sonra Darbe Andıcı'nda imzası bulunan Dursun Çiçek'i serbest bırakan Hakim Kuban, Balyoz'da tutuklanan emekli ve muvazzaf askerlerin tahliye umudunu boşa çıkarmadı. Kuban, geçen hafta nöbetçiyken aldığı dilekçeleri haklı bularak Balyoz'un 1 numarası Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 19 kişiyi tahliye etti.

Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun yaz kararnamesi ile Diyarbakır'dan İstanbul'a atadıktan sonra 'Darbe Andıcı'nda ıslak imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'i Adli Tıp raporuna rağmen tahliye eden Hakim Oktay Kuban, dün Balyoz soruşturmasında adeta tahliye şovu yaptı. Kafes Eylem Planı'nın reddedilmesi yönünde şerh koyan, Amirallere Suikast sanıklarının tahliyesini isteyen Kuban, aralarında Balyoz'un 1 numaralı şüphelisi emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da bulunduğu 19 emekli ve muvazzaf askeri serbest bıraktı.NÖBETİ BİTTİ AMA...

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hakim Oktay Kuban, geçen hafta nöbetçi olmasını fırsat bilen Balyoz tutuklularının tahliye başvurularını dün karara bağladı. Balyoz Darbe Planı'nda imzası bulunduğu ileri sürülen eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu tutuklu şüphelilerinin tahliye taleplerini nöbet tarihinin bitmesinden 3 gün sonra karara bağlayan Kuban, 8'i emekli 11'i muvazzaf 19 askerin tutuksuz yargılanmasına hükmetti.

GEREKÇE KUVVETLİ SUÇ YOK

Kuban, emekli askerler Orgeneral Çetin Doğan, Korgeneral Engin Alan, Tuğgeneral Süha Tanyeli, Tuğgeneral İzzet Ocak, Albay Kubilay Aktaş, Albay Suat Aytın, Albay Bülent Tuncay, Albay Ümit Özcan ile muvazzaf tutuklular Tümamiral Semih Çetin, Tümgeneral İhsan Balabanlı, Tuğgeneral Bekir Memiş, Albay Yüksel Gürcan, Albay Levent Çehreli, Albay Abdullah Zafer Arısoy, Albay Recep Yıldız, Albay Mustafa Önsel Yarbay Ali Rıza Sözen, Astsubay Musa Fariz, Yarbay Hanifi Yıldırım'ı 'kuvvetli suç unsuru bulunmadığı' gerekçesiyle serbest bıraktı. Kuban'ın diğer gerekçeleri ise şöyle: "Tutuksuz yargılamanın yargının amacına engel oluşturmaması', 'Yüklenen suçların hukuki vasfının değişmesi ihtimali', 'Bir kısım şüphelilerin doğrudan serbest bırakılması...'

TUTUKLU SAYISI 7'YE DÜŞTÜ

Gözaltına alınan ve tutuklananların konumu ve rütbesi itibariyle Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş Balyoz, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına tutuksuz yargılanmak üzere savcılıktan serbest bırakıldı. Gözaltına alınan 49 emekli ve muvazzaf askerden 41'i tutuklandı.

Önceki gün İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 6'sı muvazzaf 9 askeri serbest bıraktığı, soruşturmada, son tahliyelerle birlikte sadece 6 şüpheli tutuklu kaldı. Albay Cengiz Köylü de dün Balyoz'dan da tutuklanınca sayı 7'ye yükseldi.

Diğer tutuklu şüpheliler ise emekli Tuğgeneral Mehmet Kaya Varol, emekli Albay Emin Küçükkılıç, emekli Albay Ali İhsan Çuhadaroğlu, Yarbay Ertuğrul Uçar, Albay Murat Özçelik, Astsubay İmdat Çolak.


Verdiği kararı kendi mahkemesi iptal etti

Nöbetçi olduğu günlerde verdiği tahliye kararlarıyla gündeme gelen 12 Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Oktay Kuban'ın belgeler üzerindeki gizliliğin kaldırılması ile ilgili verdiği karara cumhuriyet savcıları itiraz etti. İtirazı değerlendiren 12. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, kendi üyeleri Oktay Kuban'ın verdiği kararı usul ve yasaya aykırı bularak iptal etti. Balyoz darbe planı soruşturmasının tutuklu muvazzaf subaylarının avukatları soruşturma sürecinde kendilerine ifade tutanakları ile bilirkişi raporlarının verilmediğini belirterek bu konuda bir karar alınması için Hakim Oktay Kuban'a başvuruda bulundu. Savunma hakkının temel unsurları gerekçe gösterilen başvuruda Balyoz soruşturmasının delilleriyle ilgili kısıtlama kararının kaldırılması istendi. Hakim Oktay Kuban da kısıtlama kararının kaldırılmasına karar verdi.


'Bizden mahkeme'de tahliye planı işledi

HSYK'nın Ergenekon ve bağlantılı soruşturmalar için özel olarak İstanbul'a atadığı iddia edilen Hakim Oktay Kuban'ın nöbetçi olduğu geçen hafta İstanbul Adliyesi'nde ilginç gelişmeler yaşandı.Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan şüphelilerin avukatları 22-29 Mart tarihleri nöbette olan, Kuban'ın başkanlığını yaptığı mahkeme önünde adeta kuyruğa girdi. Soruşturma kapsamında daha önce ifadeye çağrıldığı halde sağlık sorunlarını gerekçe göstererek gelmeyen Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Yurdaer Olcan, Kuban'ın nöbetçi olduğu gün savcıya ifade verdi. 'Darbe' ve 'silahlı örgüt üyeliği' suçlamasıyla tutuklanması için mahkemeye sevk edilen Olcan'ı Kuban serbest bıraktı. Kuban aynı şekilde geçtiğimiz pazar günü ifade verip tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedilen Kolordu İç güvenlik Tümen Komutanı Tümgeneral Abdullah Dalay'ı serbest bıraktı.

Kuban, daha önce de Ergenekon bağlantılı 'Amirallere Suikast' iddianamesinin sanıklarının tahliyesini istedi, 'Kafes Eylem Planı' iddianamesinin kabul edilmemesi yönünde de görüş bildirdi. Bu durum Ergenekon sanığı Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur'un 'Bizden' dediği 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Balyoz sanıkları için uygulanacak planın hayata geçirildiği şeklinde yorumlandı.


Geniş açıklama yapacakmış

Balyoz" soruşturması kapsamında serbest bırakılan Emekli Orgeneral Çetin Doğan, "Adalet geç tecelli etti" dedi. Silivri Cezaevi'nden çıkışında avukatı Celal Ülgen tarafından karşılanan Çetin Doğan, "Adalet yerini bulacak. Burada görevimi yaptım. Adalet geç tecelli etti. Daha sonra geniş bir açıklama yapacağım" dedi. Doğan, açıklamasının ardından avukatı Ülgen ile birlikte cezaevinden ayrıldı.


KUBAN DOSYANIN GİZLİLİĞİNİ DE KALDIRMIŞ

Öte yandan Hakim Kuban’ın, Balyoz dosyası üzerindeki gizlilik kararını da kaldırdığı ortaya çıktı. Kuban’ın “İfade tutanakları ile bilirkişi raporları avukatlara verilsin” kararı ise 12. Ağır Ceza Heyeti tarafından “usule ve yasalara aykırı” olduğu gerekçesiyle kaldırılmış.

11’İ MUVAZZAF 8’İ EMEKLİ

12. Ağır Ceza Hakimi Oktay Kuban’ın tahliye ettiği 19 şüpheliden 11’i muvazzaf 8’i emekli asker. İşte o isimler: Emekli 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Tuğgeneral Süha Tanyeli, Tümamiral Ali Semih Çetin, Tümgeneral İhsan Balabanlı, Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, Albay Recep Yıldız, Albay Yüksel Gürcan, Albay Levent Çehreli, Albay Abdullah Zafer Arısoy, Albay Ümit Özcan, Yarbay Hanifi Yıldırım, Yarbay Ali Rıza Sözer, emekli Tuğgeneral Bekir Memiş, emekli Tuğgeneral İzzet Ocak, emekli Albay Suat Aytın, emekli Albay Kubilay Aktaş, emekli Albay Bülent Tunçay ve Astsubay Mustafa Fariz.

Tutuklama nedeni: Darbecilik

Tahliye gerekçesi: Sosyal statü

9. Ağır Ceza, Balyoz’da ‘darbe’ suçundan tutuklanan 9 subayı ‘sosyal statüleri’ ve ‘suçun işlenme tarihinin eskiliği’ gibi gerekçelerle tahliye etti

İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 3’ü emekli 6’sı muvazzaf Balyoz Darbe Planı soruşturması tutuklusu 9 subayı tahliye kararının gerekçesi uzun süre tartışılacak gibi. “Darbeye teşebbüs” suçundan tutuklanan 9 şüpheli, önceki gün mahkeme başkanının muhalefet şerhine rağmen 2’ye karşı 1 oyla ‘toplumsal statüleri’ gerekçesiyle tahliye edildi. Gerekçede, “Şüphelilere atılı suçun tarihi, eylemlerin bulunduğu aşama, şüphelilerin isnat edilen suç tarihinden sonraki eylemleri, şüphelilerin işleri, ikametgahlarını, toplumsal konumlarını birlikte değerlendirince tutuklama nedenleri şüpheliler için geçerli değil...” ifadesi dikkat çekti. Tahliyeye, aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınıp tutuklanmayan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına da gerekçe yapıldı.

MAHKEME BAŞKANI ŞERH KOYDU

İstanbul 9. Ağır Ceza heyeti, önceki gece Albay Taylan Çakır, Yarbay Yusuf Kelleli ve Tuğamiral Cem Aziz Çakmak’ı oy birliği, emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü, emekli Korgeneral M. Yavuz Yalçın, emekli Tümamiral A. Deniz Kutluk ile muvazzaf askerler Tümamiral Cem Gürdeniz, Konya İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Özçoban ve Albay Hasan Basri Aslan oy çokluğuyla tahliye etmişti. Mahkeme Başkanı Nurettin Ak ise 6 şüphelinin tahliyesine “şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesi olgusu bulunduğundan” şerhi koydu.

HSYK’NIN SON ATADIĞI HAKİMLER

İdris Asan’ın nöbetçi hakim olarak şüphelilerin itirazlarını daha önce reddettiği için katılamadığı 9. Ağır Ceza heyet toplantısında iki üye hakim Tuncay Aslan ve Yılmaz Alp tüm sanıkların tahliyesi için oy kullandı. İki hakim de HSYK’nın tartışmalı yaz kararnamesi ile 9. Ağır Ceza üyeliğine atanmıştı.
aktifhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License