31.5.08

Haysiyet cellâtlarının yüzü kızaracak mı?

Haysiyet cellâtlarının yüzü kızaracak mı?


Türkiye günlerdir, CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın sebep olduğu skandallarla çalkalanıyor. Müslümanların Peygamber'ine ve hac ibadetine karşı söylediği sözler şahsi kusuruydu.
Vakit gazetesinde yayınlanan ses bandının üstüne atlayanlar suça ortak oldu. Sav, devletin valisi Ali Serindağ'ı karşısına almış, il başkanı gibi görüş alışverişinde bulunuyor. Herhangi AK Partili yetkili bunu yapmış olsaydı karşılaşacağı muameleyi düşünemiyorum bile. Hepsi bir tarafa, görüşmenin bir gazete tarafından 'ele geçirilmiş' olması turnusol vazifesi gördü. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kendi hamlesinin altında kalmış bir güreşçi gibi zor duruma düştü. Görüşmenin nasıl sızdığını sorma hakkı elbette vardı. Ama Baykal sormak yerine birilerinin kulağına fısıldadığı cevapları seslendirmeyi seçti. İktidar partisi, hükümet ve polisi suçladı. Hadi, yanlış da olsa 'bunlarla siyasi mücadele yapıyoruz' diyebilirler.
CHP, olaydan tamamen bihaber bir insan, Fethullah Gülen'i de zan altında bıraktı. Genel Sekreter Sav, Baykal'a hayatının en büyük hatasını yaptırdı. Dini değerlere hakaretini örtbas etmek için yaptığı karşı atak Sav'ı değil, bizzat Baykal'ı nakavt pozisyonuna düşürdü. Baykal, karısının heyecanına kapılıp, sonra geri adım atmak zorunda kalan Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ten dahi kötü durumda. Baykal, bu saatten sonra Sav'ı mı dinlendirir, yoksa bir köşeye çekilip beraber mi dinlenirler, zamanla göreceğiz.
Bu olayın maskesini düşürdüğü diğer kesim gazeteciler oldu. Bir kısmı 'S' tipi olarak dolduruşa geldi. Olayın iç yüzü anlaşıldıktan sonra 'sazan' gazetecilerin manevra kabiliyetini izleyeceğiz. 'T' tipi gazeteciler yani 'tetikçiler' biraz daha ileriye gitti. Üç beş kuruş için topuğa sıkan tipler bunlar. Ar damarı tam çatlamayanlar bir adım geri çekilip 'S' tipi numarası yapacak. Vicdan denen müesseseyi tamamen kapatmış olanlar 'C' tipine yani 'cellât' gazeteci sınıfına terfi etmenin heyecanını yaşayacak. Zaten 'C' olan Serdar'ların ise kıdemlerine işlenecek.
'Siyasiler ve bürokratlar, en büyük hataları bile işlese istifa etmezler, biz de bu şerefli kurumu kimse çalıştırmaz' diye söylenip dururuz. Haysiyet cellâtlığı yapan, kendi arkadaşını infaz eden gazetecilerden kalemini bırakan gördünüz mü hiç? Ara rejim şakşakçılarından mahcubiyet yaşayana şahit oldunuz mu? Merak ediyorum, Mehmet Y. Yılmaz dünkü yazısından dolayı kendini insan içine çıkamaz hissetti mi? Bugün köşesinde açıkca özür dileyip, 'gazetecilikte geçirdiğim bunca yıla yazıklar olsun. En temel meslek ilkelerini uygulasam bu duruma düşmeyecektim' deme erdemini gösterecek mi? Serdar Akinan'la ilgili aynı merakı taşımıyorum, eminim onun yüzü kızarmamıştır.
Yeri gelmişken bir de gerçek gazetecilerden bahsetmek istiyorum. Çiçeği burnunda Elmadağ muhabiri Murat Kaya gibi. Karşılaşsalar karambolde onu da infaz etmeye çalışan büyük(!) gazetecilere ne der acaba Murat? Vakit Gazetesi de gündem oluşturan haberinden dolayı kutlanmayı hak ediyor.
BÜLENT KORUCU
31 Mayıs 2008, Cumartesi
Kaynak: zamanonline

Devamını BURADAN okuyun...>>>

SAV-VAKİT GÖRÜŞMESİ

TELEKULAKTA ÇUVALLAYAN MEDYA
* * *
Dinleme ve CHP medyası
CHP medyası, Önder Sav'ın "Telefonum dinleniyor" iddiasına sorgulamadan sahip çıktı. Yeniçağ, Tercüman, Hürriyet, Vatan gibi gazeteler Sav'ın iddiasını kafadan doğru kabul etti. Öyle ki, bu iddiaları sorgulayanları "yalaka" ilan ettiler (ki bu muhataplar arasında Sabah yoktu). Kimileri nasıl dinlendiğine ilişkin sürmanşetler yapıp "Böyle dinliyorlar" dedi, kimileri ise dinleme üzerine yazı dizileri hazırladı. Evet, Türkiye'de bir örtülü faşizm tehdidi var. Telefon dinleyerek, aykırı sesleri gerekirse öldürerek tasfiye eden anlayış bunu temsil ediyor. Türkiye bu anlayışla er veya geç hesaplaşmak zorunda. Konumuza dönersek, bu ülkede AK Parti yokken, muhafazakâr temele dayalı bir parti iktidar değilken, işkence vardı, izinsiz telefon vardı, yasadışı sorgu vardı, gözaltı süresi çok uzundu, gözaltındaki sorgu sırasında avukat yoktu. Evet, her iktidar bozar. Mutlaka AK Parti'yi de bozuyordur, bunun örneklerine rastladığımız, iktidarın yerleşik düzenle uzlaşma çabası uğruna kimi zaman kendisine farklı umutlarla oy veren kesimleri hayal kırıklığına uğrattığına tanıklık ediyoruz. Ama yine de Türkiye'de yukarıda saydığımız olumsuz gelişmelerin önüne set çekilmesi sivil iktidarlar sayesinde oldu. Ecevit'in başbakanlığı dönemindeki üçlü koalisyondan başlayarak sivil siyaset, "vesayet sisteminin" işlemediğini gördü. Bugün Türkiye'de idam cezası yok, gözaltı süresi kısıtlı, işkence iddiaları var olmasına rağmen geçmişe kıyasla çok azaldı (Güneydoğu istisna), sorguda avukat şartı geldi vs. Bunları iç dinamikler kendiliğinden yapmadı, AB havucu sayesinde gerçekleşti bu değişimler. (ANAP ve DYP'nin üçüncü nesil idarecileri vesayet yönetimiyle işbirliğine gidip cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis'e girmedi ve bunun bedelini sandıkta çok ağır bir şekilde ödedi.) Bugün geldiğimiz noktada muhafazakâr kökenden gelen bir isim Çankaya'da oturuyor, muhafazakâr değerleri savunan bir parti de büyük çoğunlukla iktidarda. Ben hayatımın hiçbir döneminde muhafazakâr olmadım, bu yaştan sonra da olamam. Ama son kertede faşist olamam, insanlara yaşam tarzı, değer zorlatamam. Her insanın hukukun çizdiği çerçeve içinde, bireysel değerlerini koruyarak yaşama hakkına sahip olduğuna inanırım. Hukukun devletin değil, yurttaşın yanında olması gerektiğine inanırım. O yüzden devletçi anlayışı savunan, kendi değerlerini tek ölçü kabul eden, "öteki"ni anlama çabası göstermeyen insanları ve görüşlerini anlamakta zorlanırım. Türkiye'nin CHP'nin ortaya attığı dinleme olayıyla yaşadıkları bir turnusol kâğıdı olmuştur. Siz ya cep telefonunu kullanmayı bile bilmeyen bir neslin değerlerine sahip çıkacaksanız ya da bir medeniyet projesi olduğuna inandığınız AB değerlerine inanıp bu yolda mücadele edeceksiniz. Ben kişisel olarak ikinci yolu seçiyorum.
Ergun BABAHAN, Sabah Gazetesi
Baykalın asılsız iddialarına bazı gazeteler sorgulamadan manşetlerinde yer veririken, bazıları ise buna inanmamıştı, inanmayanlar haklı çıktı. Baykala kayıtsız şartsız inananlar ise bir gün sonra nasıl kandırıldıklarını anladılar. Yeni Şafak, Zaman ve olayın aktörlerinden Vakit hariç hemen hemen tüm gazetler bu olayda yanıldılar ve doğruyu bir gün bir gün sonra gördüler.
Bir gazete hariç, cumhuriyet. 31 Mayıs günü sanki bir gün önce hiç bir şey olmamış, telekom belgesi yayınlamamış gibi bildik tavrını sürdürdü.





















CHP'nin genel merkez binasının dinlenildiği iddiasıyla Hükümet'i suçlaması ve istifaya çağırmasına yol açan Önder Sav'ın skandal sözleri belgelendi. İşte o belge. Türk Telekom Önder Sav ile Vakit gazetesi arasında 44 dakikalık görüşmenin yapıldığını açıkladı.CHP'nin genel merkez binasının dinlenildiği iddiasıyla Hükümet'i suçlaması ve istifaya çağırmasına yol açan Önder Sav'ın skandal sözleri belgelendi. Türk Telekom kayıtlarına göre Vakit gazetesi ile Önder Sav arasında 44 dakikalık görü
şme yapıldığı tespit edildi.Türk Telekom kayıtlarına göre Vakit gazetesinin Ankara temsilciliğinden 0312 310 41 19 nolu telefondan Önder Sav’ın 05323716522 nolu telefonuyla 44 dakika 05 saniyelik görüşme yapıldığı belgelendi. Türk Telekom’dan yapılan açıklamada görüşme tarihi olarak 23 Mayıs saat 10.03 görülüyor. Samanyoluhaber.com

Devamını BURADAN okuyun...>>>

SAV GEYİKLERİ

İNTERNETTE TELEKULAK GEYİKLERİ


CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın cep telefonunu açık unuttuğu ortaya çıkınca internet sitelerinde 'Telekulak geyikleri' yapılmaya başlandı. Sav için Facebook'ta grup oluşturulurken birçok haber portalında da kullanıcılar bu duruma espirilerle tepkilerini dile getirdi. İşte yorumlardan bazıları şöyle: ÇOK FATURA ÖDER
- O kadar dakika açık kalmış, ödeyeceği telefon faturasını düşünsün. - Önder Sav Peygamberimize hakaret edince yedi gün kayıplara karışmıştı. Bu olay sonrasında bir yedi gün daha göze görünmez heralde. Zavallı Sav, bir türlü siyasete ısınamadı. AHİZELİ TELEFON KULLANSIN - Eğer haber doğruysa, CHP'nin Aselsan'a ahizeli cep telefonu siparişi vermesi lazım. Alırsın ahizeyi, koyarsın telefonun üstüne, işte kapandı gitti. Ayrıca rahatsız edilmek istemiyorsan, ahizeyi alır yana koyarsın, devamlı meşgul çalar. Tek sorun cebe nasıl sığacak bu alet. - Bu olayın akabinde CHP'nin Meclis'teki ilk grup toplantısı 'cep telefonu kullanımı', 'cep telefonlarını kapatmada no'nun yeri ve önemi' konularında olacak. Nokia kullanma kılavuzu dağıtacak. CEP TELEFONU KULLANMAK ÖĞRETİLİR
- İtinayla Cep telefonu nasıl kullanılır dersi verilir. Para falan istemez, yeter ki ülkemi rahat bırakın. Telefonunu yönetemeyen ülkeyi nasıl yönetsin. - Bunun üzerine Sayın Baykal nasıl bir misilleme ve püskürtme hamlesi yapacak bakalım. Bayılıyorum şu Baykal'a ya. Anında bir çözüm üretir. Şimdi gündemi nasıl değiştirir bir izleyin bakalım. SUYUNA İLAÇ ATTILAR - Ortalığı velveleye veren şahış telefonu açık unutmuş ve 42 dakika boyunca konuşmaları dinlenmiş. Tabi kesin AKP'nin suçudur, kesin AKP bu adamın suyuna unutkanlık hapı falan atmıştır. - Daha telefonunu idare edemiyor, ülkemi nasıl idare edecek. Çok güldüm. VEKİL SEÇİLME ŞARTINA KOYULSUN
- Bundan sonra seçimlerde milletvekili seçilme şartları arasına telefon kullanmayı bilme şartı eklensin. - Bir kere ben de ev sahibimi böyle dinlemiştim. iki saat bağırdım duysun diye ama duymadı!. Facebook'ta Sav'a telefon dersleri grubu Sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta, 'Önder Sav'a cep telefonu kullanmayı öğretmek isteyenler' adı altında bir grup oluşturuldu. Grup üyelerinin dikkatine sunulan notta, 'CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın dinlenmediği, açık kalan cep telefonunun azizliğine uğradığı ortaya çıktı. Balon gündem yaratarak ortamı germeyelim diyor ve Önder Sav'a cep telefonu kullanmayı öğretmek istiyoruz' ifadesi yer aldı. Kaynak: Yeni Şafak


Devamını BURADAN okuyun...>>>



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License