24.8.10

HANEFİ AVCININ TUTARSIZLIKLARI

Avcı’ya hodri meydan

Referandum öncesi Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndaki Ergenekon Operasyonu ile Eskişehir Emniyet Müdürü Hanifi Avcı’nın yeni kitabı, aynı zaman aralığında piyasaya düştü.

Mahir Kaynak’ın dediği gibi bu kitap karşı hamledir, kurgusu ve zamanlaması stratejik bir çıkıştır.

597 sayfalık kitabın aslında “cemaat yapılanması” üzerine yazılmadığı, son anda eklemelerle konseptinin değiştirildiği anlaşılıyor. İlk 397 sayfalık bölümü, anılardan ibarettir, hayatını anlatıyor. “Cemaat” başlıklı kalan 200 sayfa, aceleyle kaleme alınmış, tümüyle duyumlara ve özel sohbetlere dayalı.

Ergenekon’u, Balyoz’u, Danıştay’ı, faili meçhul cinayetleri, darbe günlüklerini, son yıllarda yapılan tüm çete operasyonlarını duyumlarına göre aklarken, yine duyumlarla hüküm kurarak düşman ilan ettiği cemaat torbasına ne bulduysa dolduruyor. Çözüm olarak önerdiği formül ile HSYK’daki Ergenekon Operasyonu ise birebir örtüşüyor.Cemaatin 5-6 yıl içinde özel yetkili mahkemelere hakim ve savcı atayarak bu operasyonları yönettiğini öne süren Avcı, “Bu tüm yargıç ve savcılar hemen değiştirilmeli” diyor. Buradaki temel çelişki, HSYK’nın “cemaatin arka bahçesi” olarak görülmesidir. HSYK’da biliyorsunuz, İstanbul’daki özel yetkili mahkemelerde görevli hakim ve savcılarının tamamının değiştirilmesini gündeme gelmişti.

EMEKLİ GENERAL VELİ KÜÇÜK ŞOKU

Avcı, 4 Şubat 1997’de TBMM Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadede, Veli Küçük adını ilk kez deşifre eden isimdir. Yeni kitabında (sayfa 553) şu ifadeyi kullanıyor: “Veli Küçük suçlu mu masum mu bilmiyorum ama herhalde ilk kez ben Susurluk döneminde ortaya atmıştım.”

Şimdi Ergenekon sanığı İbrahim Şahin’le ilgili o dönemdeki sözleri de şöyle: “Mehmet Ağar’a bağlı Özel Harekat Dairesi’nde İbrahim Şahin’in başkanlığında bir grup polis, Korkut Eken’e bağlı bir grup sivil insan, geçmişte yatmış çıkmış ülkücü insan; bunlar birleştirilerek, bu dediğim (hukuk dışı) yöntemlerle çalışan bir grup oluşturulmuştur.”

28 Şubat sürecinde İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’nun yanında yardımcı olarak çalışan Avcı, askerle emniyet arasında köstebek savaşı çıktığında, Orakoğlu’na sahip çıkıp “Darbeleri araştırmak bizim görevimizdi” dedi. Şimdi, (sayfa 408) “Orakoğlu istihbarat formasyonuna sahip değildi, yanlışlıkla ya da tesadüf eseri daire başkanı yapılmıştı” görüşünde.

ASIL ŞİMDİ BEN AÇIKLIYORUM

Susurluk’ta ortalığı kasıp kavuran Avcı, Ergenekon soruşturmasında dut yemiş bülbüle döndü. 2008 Şubat’ında savcılara, Susurluk’ta anlattıklarının dışında yeni hiçbir bilgi aktarmadı. Bu çelişkiyi, 2008 yılı Temmuz ayında piyasaya çıkan Gölge İktidar kitabımda (sayfa 156) “Hanifi Avcı topa girmedi” ara başlığı altında dile getirdim.

Kitapta yer vermediğim önemli bir ayrıntıyı şimdi açıklıyorum, Avcı, suskunluğunu savcılara şöyle izah ediyor: “Soruşturduğunuz kişilerin çoğu benim eski arkadaşlarım, konuşmam doğru olmaz, beni mazur görün.”

BÜYÜKANIT VE BAYKAL'I YALANLADI

Şemdinli olayıyla ilgili meclisteki araştırma komisyonuna “Hırsız evin içindeyse kilit işe yaramaz” dediği için İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan alınan Sabri Uzun’un cemaat tarafından harcandığını (sayfa 423) söylüyor. Oysa, Yaşar Büyükanıt’ın emekli olduktan sonra Uzun’u başbakana şikayet ederek görevden aldırdığı yönünde açıklaması var.

Avcı, Baykal’ın video görüntülerinin çok eski olduğunu (sayfa 566) iddia ediyor. Baykal, görüntüler için “iki haftalık” demişti. Görüntülerdeki saç kesimi ve ağrıları yüzünden bacağı aksayarak yürüdüğü dönemi herhalde Baykal’dan daha iyi bilemez?

UYUŞTURUCU KAÇAKÇILIĞI HESABI MI?

Uyuşturucu davasında sanık olarak yargılanan eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan için “Ben kefilim” diyen Avcı, kitabında da Emin Bey’e komplo kurulduğu (sayfa 435) iddiasında ısrarlı. Avcı’nın KOM Başkanı olduğu 2004’de yakalanan eroin miktarının 2 bin 500 kilo, Emin Aslan’a komplo kurmakla suçladığı mevcut KOM Başkanı Ahmet Pek’in başkan olduğu 2009’da yakalanan eroin miktarının 12 bin 500 kilo olduğunu hatırlatırsak, bir şey ifade eder mi, takdir sizin.

Ayrıca, uyuşturucu kaçakçısı Ertuğrul Yılmaz tarafından kurulan Doğuş Factoring’in yüzde 10 hissedarı ve Ergenekon sanığı Muzaffer Tekin’i, bu karanlık şirketin avukatı ve Danıştay cinayetinin tetikçisi Alpaslan Arslan’ı korumaya çalışması (sayfa 504-505) şüphe vericidir.

KANLI DANIŞTAY SALDIRISI AYIBI

Avcı’nın bu arada, Ergenekon kapsamındaki Danıştay cinayetinde faturayı, eski imam 83 yaşındaki Salih Kunter’e kesmesi ilginçtir. Yakalandığı sırada hiç konuşmayan, kaldığı Sincan cezaevinde çok özel ziyaretçilerinin ardından 40 gün sonra Salih Kunter adını veren Alpaslan Aslan, ilk duruşmada bu ifadesini yalanladı. Eylemi, “türban çetesinin işi” olarak karara bağlayan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Kunter hakkında beraat kararı verdi.

Diğer sanıklarla ilgili daha somut delilleri görmezden gelen Avcı, Danıştay’ı Ergenekon’a bağladıkları için savcılara kızıyor. Avcı’nın, birleştirme kararını Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin verdiğini bilmeyecek kadar cahil olduğunu düşünmüyorum, sanırım, istihbaratçı kimliğiyle kafa karıştırmayı hedeflemiş.

AVCI’NIN ATLADIĞI İNCE AYRINTI

Soruşturmalar nedeniyle görevlerinden alınan emniyetçiler Mustafa Gülcü, Celal Uzunkaya, Faruk Ünsal ve Orhan Özdemir’i koruyan Avcı, burada da çelişki içinde. Mesela Ünsal, AK Partili isimlerin karıştığı bir çeteye bilgi sızdırdığı iddiasıyla tutuklandı. Avcı kitapta bir kurnazlık daha yapıyor, soruşturmada görevli polisleri çok iyi tanıdığını belirttiği halde güya “onların da bilmediği” bilgilere ulaşmak için (sayfa 475) polislere olayı sormuyor. Çünkü o polisler, Ülkücü kökenli ve kendisi bunu çok iyi biliyor.

Avcı, Gülcü’nün emniyet genel müdür yardımcılığı görevinden “Ergenekon diye terör örgütünün kayıtlarında olmadığını” söylediği için cemaat tarafından alındığını söylüyor. Herkes biliyor, Gülcü, Bakan Beşir Atalay’ın çok yakın dostudur, hakkında soruşturma açılınca gözünün yaşına bakmadı.

BASKININ NEDENİ MEÇHUL İHBARCI MI?

Kitabın 488. sayfasında, İstanbul istihbarat birimi hakkında hukuk dışı dinlemeler yaptığı gerekçesiyle 8 ayrı yere gönderdiği ihbar mektuplarına yer veren Avcı’nın bu girişimi, Osman Paksüt’le ilgili soruşturma kapsamında 2008 Ağustos’unda yapılan emniyet baskınının gerisindeki “meçhul ihbarcı” olduğu izlenimini doğurdu. Erzincan dosyasına da el atan Avcı, Başsavcı İlhan Cihaner’in görev sınırlarını aştığını kabul etmekle birlikte komploya kurban gittiğini (sayfa 508) anlatırken, iddiasını Eskişehir’de görev yapmış aynı davada sanık Albay Recep Gençoğlu’nun sözlerine (sayfa 509) dayandırıyor. Avcı, Sabancı Center’deki cinayette cevabı verilmemiş hiçbir sorunun kalmadığını (sayfa 540) söylerken, hapishanede öldürülen katil Mustafa Duyar’a hiç değinmiyor. Vakit Gazetesi’nin web sayfası Habervaktim’i bile cemaatle ilişkilendiriyor. 51 Nolu DVD’deki görüntüleri de cemaat çıkınına ekleyen Avcı, bu konuda bildirimde bulunulduğu halde sadece bir kişinin dava açtığını unutmuş olmalı. Bir de vukuatı var Avcı’nın. Başbakanın eşi Emine Erdoğan’ın telefonlarını dinlemiş. Özrü kabahatinden büyük, “tesadüfen dinlemeye takılmış” diyor. Başka tesadüfler üzerinden yargısız infaz yapan Avcı’nın bu tutumu sizce tesadüf mü?

Kitapta, çeteler ve uyuşturucuyla mücadeleyi gölgeleme gayretinin yer aldığı daha bir dizi “zırva” var. Eğer, dünün efsane polisi, iddialarını tartışmak isterse, kendisiyle istediği TV kanalına çıkmaya hazırım. Hadi kap gel kitabını...
ŞAMİL TAYYAR
23 Ağustos 2010 Pazartesi
STAR GAZETESİ

Devamını BURADAN okuyun...>>>

23.8.10

TSK HANTEPEYİ ANLATTI

Hantepe açıklaması

TARİH : 21 Ağustos 2010

SAAT : 13:45

NO : BN - 98 / 10


1. HAKKÂRİ ili, ÇUKURCA ilçesi HAN Tepedeki üs bölgesine ve yakın emniyet kuvvetine 19/20 Temmuz 2010 gecesi yapılan terörist saldırısı ile ilgili olarak, medyada çeşitli haber, yorum ve görüntüler yer almaktadır.

2. Ölümle neticelenen her iç güvenlik olayında olduğu gibi bu olayla ilgili olarak da adli soruşturma, ilgili Cumhuriyet Savcılığı tarafından hemen başlatılmıştır. Ayrıca, olayın idari yönden de incelenmesi maksadıyla; J.Asyş.Kor.K.lığınca, teşkil edilen idari soruşturma heyeti de olayın incelemesine başlamıştır. 30 Temmuz 2010 günü de Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Askeri Savcılıktan olayın soruşturulmasını istemiştir.

3. Olayın ne şekilde cereyan ettiği tam olarak belirlenmeden kamuoyuna eksik ve yanlış bilgi vermemek ve yürütülmekte olan adli soruşturmalara müdahil olmamak amacıyla, en azından idari soruşturmanın neticesinin alınması ve değerlendirilmesi beklenmiştir4. İdari soruşturma ise ilgili karargahlara, 9 Ağustos günü ulaşmıştır. İdari soruşturmanın değerlendirilmesi ile olayla ilgili diğer mevcut bilgi ve belgelere dayalı olarak yürütülmekte olan adli soruşturmalara da zarar vermemek kaydıyla, olayla ilgili açıklanabilecek hususlar aşağıdadır:

a. HAN Tepe üs bölgesi ve yakın emniyet kuvveti mevzilerine yoğun terörist ateşi, 20 Temmuz gecesi saat 01.45'te altı değişik noktadan aynı anda başlamıştır. Olayı öğrenen ve o sırada DİYARBAKIR'da bulunan dönemin 2'nci Ordu Komutanı da saat 02.00'den itibaren olayın takip, sevk ve idaresine müdahil olmuştur.

b. Olay anında insansız hava aracı, 40 km. kadar uzakta başka bir bölge üzerinde olduğundan derhal HAN Tepe bölgesine yönlendirilmiş, saat 02.15'te HAN Tepe üzerinde olmuş ve görüntü aktarmaya başlamıştır. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere saldırı öncesi yaklaşan teröristlerin görüntülerinin aktarılmış olması söz konusu değildir.

c. Basına yansıyan insansız hava aracı görüntülerinden, en erken olanının zamanı ise 02.31'dir ve olayın başlangıcının yaklaşık 46 dakika sonrasına aittir.

ç. Olayın başlaması üzerine HAKKÂRİ'de konuşlu bulanan taarruz helikopterlerine emir verilmiş, helikopterler, zorunlu hazırlıklarını müteakip havalanmış, ancak Çığlı Suyu (ZAP) vadisindeki yoğun sis ve toz bulutu nedeniyle güneye, ÇUKURCA bölgesine geçememiş, yarım saat süren denemeyi müteakip, HAKKÂRİ'ye dönmek zorunda kalmışlardır.

d. Aynı helikopterler, hava şartlarının iyileşmesi üzerine, saat 04.30'da HAN Tepe üzerinde olmuş ve bölgeden uzaklaşmaya çalışan teröristleri ateş altına almışlardır.

e. Uzaklaşmaya çalışan teröristler, aynı zamanda topçu ve havanlarla da ateş altına alınmıştır.

f. Hava aydınlandıktan sonra, teröristlerin çevredeki hakim arazilerde mevzilendirdikleri DOÇKA silahları, bölgedeki helikopter faaliyetlerini tahdit etmiş, helikopterlerin inememesi nedeniyle, tahliyeler karayoluyla yapılmıştır.

g. DOÇKA mevzilerinin yerlerinin tespit edilmesi üzerine, bölgeye iki sorti hava harekatı icra edilerek bu mevziler tahrip edilmiştir.

h. İnsansız hava aracı görüntülerinin hangi makamlar tarafından izleneceği 2'nci Ordu Komutanlığınca ve sadece ilgili birlikler dikkate alınarak belirlenmektedir. Otuz ayrı merkezden bu görüntülerin izlendiği iddiası maksatlı ve gerçek dışıdır.

i. Olayın cereyan şeklinden de görüleceği gibi, medyaya yansıyan görüntüler, çatışmanın başlamasından sonraki sürece aittir ve çatışma süresince de ilgili komutanlıklar alınması gereken tedbirleri almış veya almaya çalışmışlardır.

5. Diğer olaylarda da olduğu gibi, bu olayda da gerekli görülen idari ve adli işlemler zamanında başlatılmıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, soruşturma safhalarının gizlilik sürecine azami şekilde özen ve dikkat göstermekte olup çok zorunlu durumlar dışında, soruşturma süreçlerinde açıklama yapmaktan kaçınmaktadır. Bu hassasiyete başka anlamlar yüklemek yersizdir ve yanlıştır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Devamını BURADAN okuyun...>>>

21.8.10

HANEFİ AVCI BUNADI MI?

'Hanefi Müdüre Yakışmadı'

Hanefi Avcı, mesai arkadaşı ve yakın dostu Emin Aslan'ın uyuşturucu baronlarıyla ilişkili olduğu gerekçesiyle tutuklanmasını bir türlü hazmedemedi. Bugün geldiği noktada kendini, geçmişini inkâr etmek pahasına arkadaşlarını korumaya çalışıyor.

Kol kırılsa da yen içinde kalmalıydı, mantığını örtülü biçimde savunuyor. "Polis teşkilatından eskiden herkes birbirini korur, kollar ve aleyhte şahitlik yapmazdı." diye geçmişe özlemini dile getiriyor. Emin Aslan da uyuşturucu tacirlerini takip eden meslektaşlarının kendisini uyarmamasına sitem etmişti. 'Abi konuşmalarına dikkat et, başına bir gelmesin' mi diyeceklerdi? Ya iddialar doğruysa ve işbirliği vaki ise bu bilginin çeteye ulaşmayacağını kim garanti edebilir? Hanefi Avcı, Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi ile ilgili teknik takibi yaparken çevresine bu tür uyarılar yapmış mıydı? Hiç sanmıyorum. Avcı, arkadaşlarını korurken kendini inkâr ediyor demiştik. Sebebi şu: Türkiye'de Emniyet İstihbarat'ın kurucu babası ve teknik takibi getiren kişi Avcı'ydı. En yakın örneği Hamdi Sedefçi'yi makam odasının karşısındaki minareden dinlemesi ve gümrük çetesini elektrikli sobaların içine yerleştirdiği gizli kameralarla çökertmesiydi. Şimdi bir numaralı teknik takip karşıtı haline gelmiş.

İkincisi, devlet içindeki Susurluk çetesini deşifre eden insan olarak meslektaşlarını koruma gereği duymamıştı. Doğrusunu yapmış ve fotoğrafın bütününü kamuoyunun önüne koymuştu. Şimdi bazı polisler için imtiyaz isteyerek kendisiyle çelişiyor. Ayrıca o gün cesaretle deşifre ettiği yapıyı bugün savunmak zorunda kalıyor. Sadece uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlanan kendi arkadaşlarını savunmuş pozisyonuna düşmemek için bunu yapıyor. 'Ergenekon teoride vardır ama icraatları yoktur' anlamına gelecek şekilde konuşuyor. Şu cümleler ona ait: "Ergenekon örgütünün varlığı konusunda yazılı doküman, belge ve örgütsel faaliyet sayılabilecek bazı ilişkiler varsa da eylemleri konusunda ciddi bir emare yoktur." Hanefi Bey'e göre, Ergenekon bir fikir kulübü! Susurluk sürecindeki Hanefi Avcı olsa bugün konuşan Hanefi Avcı'ya ne derdi? Avcı bu tezini savunabilmek için Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi katliamı gibi devam eden davalara müdahaleyi göze alıyor. Uydurma tanıklar aranıyor gibi ifadeler kullanmaktan çekinmiyor. Kahvede okeye dönerken canı sıkılan gençler hikâyesine inanmamızı bekliyor galiba.

İşin ilginç yanı Ergenekon Davasında yargılananlar Avcıyı suçlamıştı. Ferit İlsever mahkemedeki savunmasında Avcı, 1997'de TSK'ye karşı psikolojik savaşın başını çekmişti. Hanefi Avcı bugün de 'Ergenekon' tertibinin arkasında yer alıyor ve TSK'ya, yurtseverlere saldırılar düzenlenmesine yardımcı oluyor." İfadelerini kullanmıştı.

Avcı, tam gündeme cuk oturan bir teklif ve suçlama da yapıyor. Özel yetkili bütün mahkemelerdeki hâkim ve savcıları itham ederek görevlerinden alınmalarını ve yerlerine atama yapılmasını öneriyor. Aslında sadece Emin Aslan'ı tutuklayanlarla da yetinebilir! Fakat herhalde 'mücadele zeminini genişletmekte fayda var' diye bu teklifi yapıyor. Hanefi Avcı, kendisine komplo kurulduğunu ileri sürerken de çelişkiye düşüyor. Emin Aslan'ı savunduğu için takibe alındığını ileri sürüyor. İddiasına göre komployu kuran da, kendisini uyaran da cemaate mensup yüksek düzeyli polisler. Bu işte bir terslik hissetmiyor musunuz?

Avcı, Nuh Mete Yüksel ve Deniz Baykal şantaj kasetlerini de bu uğurda çarpıtmayı göze alıyor. Yüksel'le ilgili kayıtın nerede yapıldığı ve kasetin nerede çıktığını herkes biliyor. Yüksel'in icraatları da şantajı kimin yaptığını teyit ediyor. Komplonun, DGM savcısının hakkında idam talep ettiği ve 10 yıl mahkemelerde süründürdüğü camianın işi olmadığını en iyi Avcı biliyordur. Ama şimdi aksini iddia ediyor. Yine Baykal kasetinden kimin nemalandığı ortada. Hanefi Bey kamuoyu desteğini arkasına alabilmek için uyan uymayan her şeyi çuvala doldurmuş, bunun adı kitap olmuş. Arkadaşlarını savunmak zorunda mı bilmiyorum; ama madem öyle hissediyor, daha iyi bir yol bulabilirdi.
Bülent Korucu/ Zaman

Devamını BURADAN okuyun...>>>

17.8.10

BAYKAL SEX KASEDİNİN İZLERİ

Baykal Kasedinin İzleri Çıktı

Ergun Poyraz’ın bilgisayarından çıkan ve Adli Emanet’e konulan “bel 1” kodlu belgede Baykal hakkında çok gizli bilgeler yer alırken, ‘garsoniyeri’ ve ‘Nesrin Baytok’ başlıkları dikkat çekiyor.
Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından istifa etmesine neden olan kasetin izi Ergenekon belgeleri arasından çıktı. Ergenekon’un Baykal üzerine uzun süre çalıştığı ve garsoniyerine varana kadar takibe aldığı belirlendi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında ısmarlama kitaplar yazan Ergenekon sanığı JİTEM’in maaşlı yazarı Ergun Poyraz’ın, Baykal hakkında da ‘Arap Çocuğu’ isimli bir kitap hazırlığında ortaya çıktı.YAKALANMADAN 7 AY ÖNCE YAZDI

Ergenekon sanığı Ergün Poyraz’da yakalanan ve Adli Emanet’te tutulan skandal belge “bel 1” ismiyle kaydedilmiş. Poyraz’ın Compact marka bilgisayarının hard diskinde ve aramada el konulan ‘27 nolu disket’e kopyalanmış olarak bulunan belge, 21.12.2006 tarihini taşıyor. Bu tarih Poyraz’ın Ergenekon’da tutuklanmasından 7 ay öncesine denk geliyor. Belgede Baykal hakkında çok gizli bilgiler yeralırken; Baykal’ın istifa etmesine yol açan milletvekili Nesrin Baytok’la ilişkisi ve iddia edilen garsoniyeri de bu belgede geçiyor.

‘ARAP ÇOCUĞU’NUN GARSONİYERİ

Poyraz’ın, belgenin başına “Arap Çocuğu” ibaresi koyması, Baykal hakkında yapacağı köken suçlamasını da ortaya koyuyor. Belgede maddeler halinde Baykal hakkında yapılacak çalışma sıralanıyor. İlk maddeye ‘ailesi’ konulurken, AK PArti ile Baykal’ı ilişkilendirme başlıkları da dikkat çekiyor. Belgedeki en çarpıcı bölüm ise Baykal’ın olduğu iddia edilen garsoniyer evle ilgili.

‘KUŞKONDU SOKAK’ VE ‘NESİN BAYTOK’

“Kuşkondu sokak ve garsoniyeri” başlığını taşıyan maddenin devamında “Nesrin Baytok ve yakın çevresi” başlığı dikkat çekiyor. Poyraz’ın garsoniyerin yerine işaret ettiği Kuşkondu Sokak, eski CHP Genel Merkezi’nin bulunduğu Çevre Sokak’ın iki alt sokağında yeralıyor. Baykal ve Nesrin Baytok’un kaseti çıktıktan sonra, çekim yeri tartışma konusu olmuş, evin eski yapı olduğu konuşulmuştu. Kuşkondu’daki yapılar da 15-20 yıllık..

ÇOK ÇOK AĞIR SUÇLAMALAR VAR

Poyraz’a ait belgede Baykal’a yönelik çok ağır bir başlık da yeralıyor. “Söke eski belediye başkanı ile Aydın-Germencikli Çingene çocukları ile hamam alemi...” şeklindeki başlık, hazırlanan kitabın Baykal’ı yok etmeye yönelik olduğunu işaret ediyor. Belgede, Baykal’ın “Moon Tarikatıyla bağlantısı”, “Alman Vakıflarıyla olan ilişkileri” “Üniter devlete gizli düşmanlığı”, “şehit üzerine şehit verirken yüzme sefası”, “Tayyip sevgisi” ve “Gülen sevgisi” başlıkları dikkat çekiyor.

BAYKAL’A OPERASYON

Deniz Baykal’ın kaset skandalının ardından genel başkanlıktan istifa etmesiyle İzmir’de gözyaşlarına boğulan CHP Kadın Kolları İl Başkanı Gülşen Koşanoğlu’nu yeni CHP yöretimi görevden aldı.

Kitap 300 milyara malolacak

Deniz Baykal’la ilgili ağır suçlamalar içeren belgede kitabın amacı ve maliyetiyle ilgili tespitler de yapılıyor. İşte o cümleler: “Deniz Baykal’ın ülkeye ihanetleri ve gizli yönlerini açığa çıkaracak satış ve okunma oranı olarak en yüksek seviyede olacak böyle bir kitabın, gerek basım, yayın ve gerekse belge, araştırma, röportaj gibi masraflarının ve bu masrafların yanında Baykal ve kitabın hedefindeki isimlerin açacağı tazminat davası harcamalarının asgari maliyeti 300 milyar gibi bir rakama ulaşmaktadır.” Ergenekon sanığı Poyraz’da çıkan belgenin 2006 tarihini taşıması, Ergenekon’un Baykal’ı uzun süredir takibe aldığını ortaya koyuyor.

JİTEM’in maaşlı korumalı yazarı

Ergenekon Davası kapsamında 27 Temmuz 2007’de Ankara’da gözaltına alınan Ergün Poyraz daha sonra tutuklandı. Savcı Zekeriya Öz tarafından sorgulanan Poyraz’da çok sayıda gizli belge ile Kara Kuvvetleri İstihbarat Arşivi ve çok gizli askeri belgeler bulundu. Poyraz’ın JİTEM’den kitap yazma vi istihbarat toplama karşılığı maaş aldığı; ödemeyi yapan, onaylayan ve hazır bulunan jandarma görevlilerinin isimlerinin de yer aldığı 5 ayrı resmi belgeyle ispatlandı. Poyraz’a yapılan ödemeleri gösteren belgede dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı şimdiki Ergenekon sanığı Tuğgeneral Levent Ersöz ile Jandarma Teknik Takip Başkanı Albay Atilla Uğur’un imzaları da yeralıyordu. Ergün Poyraz’a 2’si uzman çavuş biri Astsubay Kıdemli Çavuş 3 yakın koruma verildiği ve bu korumaların Poyraz’ın tüm görüşmelerini kayıt altına aldığı ortaya çıkmıştı.

CHP’de ‘kaset’li dönem sürüyor

Deniz Baykal’ın kasetinin internete düşmesinin ardından CHP’ye yakın medya organlarının kasedi ve içeriğini manşetlerine taşıması dikkat çekmişti. Siyasetin dizayn edildiği tartışılırken aynı gazeteler Kılıçdaroğlu’nu öne çıkardılar. Bunu CHP’deki kaset savaşları izledi. Kılıçdaroğlu’nun rüzgarının dinmesinin ardından Kılıçdaroğlu’nun sağ kolu ve Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi’nin S.K. isimli bir bayanla cinsel içerikli görüntüleri ortaya çıktı. Baykal ve Nesrin Baytok gibi Hamzaçebi de kaset konusunda bizzat yasal mücadele başlatmadı ve savcılığa bilgi vermedi. Kılıçdaroğlu’nun Hamzaçebi’ye “referanduma kadar gözlerden uzak kal” dediği de medyaya yansıdı.



Kaynak: Star \ Cevheri Güven


Devamını BURADAN okuyun...>>>

CİHANERDEN TANIĞA TEHDİT

Cihaner: Senin Kalemin Kırıldı

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan daha sonra Yargıtay'ın tartışmalı kararıyla serbest bırakılan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner gizli tanığı böyle tehdit etmiş.
Erzurum'da devam eden Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan daha sonra Yargıtay 11. Ceza Kurulu'nun tartışmalı kararıyla serbest bırakılan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in aynı davanın tanıklarından İlyas Meral'i tehdit ettiği iddiasının soruşturma dosyalarına eklendiği öğrenildi.Savcılığın, Cihaner'le ilgili iddiaları, Erzincan'da süren Ergenekon soruşturmasına dahil ettiği belirtiliyor. Cihaner'in, Meral'e iki defa lehte tanıklık yapması için baskı yaptığı ileri sürülüyor.

Zaman gazetesine konuşan İlyas Meral, Cihaner'in kendisini nasıl tehdit ettirdiğini şöyle anlattı: "2 Temmuz'da İlhan Cihaner, Yargıtay'daki duruşması öncesi Şenol Bozkurt ile bana haber gönderdi. Bozkurt, Cihaner'in davada kendi lehlerine tanıklık yapmamı istediğini söyledi. Cihaner aksi durumda beni bitireceğini söylemiş." Meral, ayrıca Cihaner'in Şenol Bozkurt'a, "Başbakan ve Cemil Çiçek'e rağmen kimse bana dokunamadı. İlyas Meral aklını başına alsın. Gelip ifade versin." dediğini ileri sürdü.

Diğer tehdit olayı Cihaner'in serbest bırakılmasının hemen ardından yaşanıyor. Meral'in iddiasına göre Yargıtay tarafından tahliye edildikten sonra Cihaner, Erzincan'daki bir esnaf ile İlyas Meral'in yakın arkadaşına haber gönderiyor. O.B. isimli esnaf, Meral'in yakın arkadaşı M.Y.'ye "Cihaner, İlyas Meral'in kalemini kırdı. Onun yaşamaya hakkı yok." ifadelerini kullanmış. Ayrıca Meral, Cihaner'in avukatı Turgut Kazan'ın da kendisine Şenol Bozkurt ile haber gönderdiğini söyledi. Diğer yandan yine sanık Şenol Bozkurt aracılığıyla Cihaner'in avukatı Turgut Kazan, Meral'e lehte ifade vermesi halinde kendisine sahip çıkacağını belirtmiş.

İlyas Meral, Cihaner'in tahliye olduktan sonra da tanıklık yapması için kendisine baskı kurduğunu söyledi. Erzincan'da yaşayan anne ve babasının evine sık aralıklarla jandarma personelinin geldiğini söyleyen Meral, ailesine psikolojik baskı yapıldığını da ileri sürüyor. Sanık veya şüpheli olmadığı halde Cihaner tarafından takip ettirildiğini savunan Meral, yanında kaldığı işadamı Cansey Önbay'a da kendisini evinden uzaklaştırması için baskı yapıldığını iddia etti.

İlhan Cihaner, İlyas Meral'in iddialarıyla ilgili Zaman'a konuştu. İddiaların deli saçması olduğunu söyledi. Uzun süreden beri Erzincan'da bulunmadığını anlattı. Cihaner'in avukatı Turgut Kazan da tehdit iddialarını yalandı. İlyas Meral'i sadece isim olarak tanıdığını belirten Kazan, tehdit iddialarının gerçeği yansıtmadığını savundu.

Kaynak: Zaman


Devamını BURADAN okuyun...>>>

FUHUŞ OPERAYONU

İnanılmaz Şantaj Yöntemleri

Asker, polis ve bürokratlara tuzak kuran fuhuş çetesinin şifreli dosyaları açıldıkça, zanlıların şantaj yöntemleri de deşifre ediliyor...
Asker, polis ve bürokrat avcısı fuhuş çetesinin çalışma yöntemi deşifre edildi. Şebeke, fuhuş için aracılığa zorlanan askeri öğrencileri, 'Sonunuz Münevver gibi olur' diye tehdit etmiş.

Kısa süre önce çökertilen Kocaeli merkezli şebekenin, gizli kameralarla, Rusya'dan getirilen kadınlarla ilişkiye giren asker, bürokrat, işadamı ve polisleri kaydettiği tespit edilmişti. İ.S. adlı bir albayın evinde bulunan klasörler ise çetenin fuhuş andıcını gözler önüne sermişti. Grupla bağlantılı çalışan askeri okul öğrencilerinin evinde kurbanlara ait iç çamaşırları bulunduğu iddia edilmişti. Albayın bilgisayarında bulunan şifreli dosyalardan çok çarpıcı belgelerin çıktığı öne sürüldü.GÖRÜNTÜSÜ VAR - YOK

İddialara göre, belgelerde YAŞ'ta terfi alması beklenen Deniz Kuvvetleri personelinin isim listesi yer aldı. Şebeke, tuzak kurulan kişilerin karşısına 'görüntüsü var-görüntüsü yok' diye notlar tutmuş. Fuhuş için kullanılan kadınlar ile fuhuşa zorlanan bazı askeri öğrencilerin neler yapması gerektiğine ilişkin rapor hazırlanmış.

'FUHUŞ NİYE YAPILMALI'

Operasyonda, 'fuhuş neden yapılmalı?' ve kız öğrencilerin fuhuşa nasıl zorlanacaklarına ilişkin 9 sayfalık bir belge de bulundu. Belgelerde çeteye çalışan erkek öğrencilerin isimlerinin karşılarına, hedef gösterilen kız öğrencilerin adları yazılmış. Fuhuş'a aracılık etmeyen öğrencilere de Münevver Karabulut cinayeti örnek gösterilerek 'Sonunuz Münevver gibi olur. Başınızı ve bacaklarınızı ayrı ayrı yerlerde bulurlar' tehdidi savrulmuş. Şebekenin, ' Geçen yılki Ş. isimli öğrencinin başına gelenleri unutmayın' diyerek tehdit ettiği bilgisi de raporda yer aldı.

KOMUTANA İHALE ŞANTAJI

Çetenin, askeri ihaleleler için de devreye girdiği belirlendi. Deniz Kuvvetleri'nin radar kamera ihalesini çetenin desteklediği firmanın kazanamadığı, grubun bu nedenle bir komutana kızıp, görüntüleriyle şantaj yaptığı iddialar arasında.

FİYAT BİÇMİŞLER

POLİSİN ele geçirdiği belgelerde 14 kız öğrencinin ve 25 subayın isminin yer aldığı iddia edildi. Bir Deniz Üs Komutanlığı'nda görevli kadın Yüzbaşı Y.E. tarafından hazırlandığı öne sürülen belgelerde öğrenciler için fiyat bile biçilmiş. Kızlar ile jigalo olarak kullanılan erkek öğrencilerin fiyatları 2 bin 500 lira olarak belirlenmiş. Ele geçirilen belgeler arasında veresiye defter notları da yer alıyor. Fuhuş için gönderilen kızların aldıkları paralar ile borçlu subaylar gibi notlar tutulmuş.

Kaynak: Akşam

Devamını BURADAN okuyun...>>>

4.8.10

MEDYADAN MEHMETÇİĞE İHANET

Medya neden görmüyor

Komutanlar seyirci, medya seyirci, MEHMETÇİK şehit! Bu haber ortalığı yıkmalıydı! Yer yerinden oynamalıydı...

Analiz


1 - İki subayın, PKK’dan kendi adamlarımız olarak bahsettikleri ve Heronların koordinatlarının değiştirilmesi ya da düşürülmesini istedikleri ses kaydının MİT tarafından Genelkurmay’a iletildiği ortaya çıktı.

2 - Genelkurmayın olayı 3 yıldır savsakladığı henüz dava bile açmadığı iddia edildi.3 - MİT’in bu ses kaydını verdiği, davanın açılmadığı, ses kaydının resmi analizinde sözkonusu subaylara ait olduğunun ortaya çıktığı resmen kabul edildi.

4 – Genelkurmay soruşturmanın hala sürdüğünü belirtti. Ancak ihanetle suçlanan subaylar açığa bile alınmadı.

Bu dört adım “ihanet haberi” olarak nitelenen haberin aşamalarıydı.

Sonra bunu doğrular nitelikte Heron haberleri belgeleriyle ortaya çıktı.

1 – Heronların yaptığı kestirmelerde belirlenen hedeflerin vurulmadığı belge haberlerle yazıldı.

2 – Heron görüntüleriyle bir süper kobra helikopterinin baskına gelen PKK’lıların üzerinde uçtuğu ama vur emrinin gelmediği ortaya çıktı.

3 – Yeni bir Heron video kaydı ortaya çıktı. Hantepe’den sızan PKK’lıların gelip bir birliği basmaları, buna karşın helikopterin 7 dakikalık mesafeden gönderilmediği ve Mehmetçiklerin tek tek etraflarının sarılıp şehit edilmeleri Heron kamerasından video kaydıyla ortaya çıktı.

4 – Genelkurmay bu görüntülere karşı tek bir yalanlama geçmedi.

SONUÇ: Heronların görevini yaptığı, kestirmeleri doğru olarak ilettikleri, ancak PKK’lıları vurma emrinin hava kuvvetlerine verilmediği, basılan karakolda Mehmetçikler şehit olurken Heron’dan canlı olarak izlendiği ancak 7 dakikalık mesafeye destek hava gücü gönderilmediği HERON çekimi video görüntüleriyle net olarak belgelendi.

EKRANLARDA İHANET
Olayın video kayıtları olmasına rağmen ilginç biçimde ne Mehmet Ali Birand, ne Uğur Dündar, ne Erdoğan Aktaş ne Yiğit Bulut ne de diğer TV yöneticileri bu haberi görmedi.

Birand’dan Aktaş’a kadar skalada yeralan büyük televizyoncular Mehmetçiklerin keklik gibi avlanmasını seyredip kılını kıpırdatmayan yetkililer gibi kıllarını kıpırdatmadılar.

Her habere yer verdiklerini kimseden çekinmediklerini, önemli olanın haber değeri olduğunu, bağımsız, bağlantısız olduklarını, medyaya yeni bir ses ve soluk getirdiklerini söyleyen Habertürk Grubu adeta “heron” kelimesini literatüründen çıkardı. Fatih Altaylı, büyük ihanet ve heron videolarını gazetesine sokturmadı. Habertürk TV bu görüntüleri yayınlamadı.

Sürekli Avrupa Birliği’nden ve onun değerlerinden sözeden, andıç mağduru rolünü oynayan Mehmet Ali Birand, haberin yanından yakınından geçmedi. Son noktada kimin yanında duracağını belli etti.

Soruşturmacı Gazeteci Uğur Dündar ise bu konuyu hiç soruşturmadı, araştırmadı. İhaneti görenler ve sessiz kalanlar gibi sessizdi Star haber.

ATV haber ise en tuhaf tavrı takıldı. MHP çizgisinde yayıncılık yapmakla eleştirilen ATV haber, Erdoğan Aktaş’la birlikte Ergenekon dahil kirli yapılarla ilgili bütün haberlere kepenklerini indirdi. Ancak yine de Mehmetçiklerin keklik gibi avlandığının heronlardan izlenip, 7 dakika mesafeye helikopter gönderilmemesi konusuna sessiz kalamaz diye, ATV’nin görüntüleri yayınlaması bekleniyordu. Fakat ATV’de ihaneti gördü ve sessiz kaldı.

Bütün kodlarına Ergenekon giren NTV ve CNN, haberi zaten vermediler.

Gazetelere gelince;

Kendi imkanlarıyla atlayıp Gediktepe’ye giden Enis Berberoğlu, elindeki bütün imkanlara rağmen o videoyu Taraf Gazetesi’nden aldırıp inceletme zahmetine katlanmadı. Amiral, ihaneti görmek bile istemedi. Başbuğ’un ortam dinlemesi seskaydını manşetinden veren Berberoğlu, resmi Heron görüntülerinde Mehmetçiklerin keklik gibi avlanmalarını, öncesindeki sızmayı heronların tespit etmesini, buna rağmen önlem alınmamasını haber saymadı. Berberoğlu, Özkök’den devraldığı bayrağı aynı şekilde dalgalandıracağını gösterdi herkese.

Milliyet’e yeni bir soluk getireceğini söyleyen Tayfun Deveceioğlu da farksızdı.

Radikal’in ne kadar rutin olduğunu da bu haber açık etti. Tıpkı Hürriyet gibi, tıpkı Habertürk gibiydi bu konuda Radikal. Mehmetçiklerin ölüme terk edildiğinin net göründüğü video kaydını İsmet Berkan, kısa filmlere sayfalarında verdiği yer kadar bile yer vermedi. O Mehmetçiklerin kanı Radikal’in acınacak tarihine yazıldı.

Zavallı Sabah Gazetesi de farksızdı. Anlama yeteneğini koruduğu şüpheli olan Erdal Şafak’ın elinde bir o tarafa bir butarafa savrulan. Cesur, yenilikçi, püpüler, eğlenceli yapısından eser kalmayan Sabah, bu haberi teğet geçti. Çığır açan gazete, Erdal Şafak’la birlikte kapıldığı Hürriyet’i kopyalama akımını ihanete karşı gözlerini kapatarak sürdürdü.

Star Gazetesi, konuya ilk başta girse de sonrasında haberi arka sayfaların altına küçük kutular olarak attı. Gazete, Mehmetçiklerin keklik gibi avlanmasına neden seyirci kalındığını ne manşetinden ne de etkili yazarlarının ağzından sormadı. Özellikle Taraf’taki video kaydının internet sitelerine konması sonrasında, 7 dakikalık mesafeden yardımın neden gönderilmediğini, o Mehmetçikleri ölüme terk eden iradenin kim olduğunu sorgulamadı.

Medyanın Baronları, internet sitelerinin gösterdiği cesareti gösteremedi. Pekçok internet sitesi Taraf’tan görüntüleri alarak yayınladı. Altaylı, Birand, Dündar, Şafak, Berberoğlu, Karaalioğlu, Berkan gibi “denge” adamları ise, keklik gibi avlanmak üzere bir tepeye terk edilmiş Mehmetçiklerin kanı üzerine kurdular bu kez dengelerini.

Arada tek fark vardı. Karargahtakiler, Mehmetçikleri katledişini Heron’la canlı izledi. Medya ise banttan… Ama ikisi de seyirci kaldı. Hepsi ihanet seyircileriydi…

Kaynak:Postmedya

Devamını BURADAN okuyun...>>>

3.8.10

TARAFTAN HERON GÖRÜNTÜLERİ

Generaller pkklıları izledi iddiası

20 temmuzdaki PKK baskınını, Heronlar anı anına görüntüledi. Genelkurmay dahil otuz birim, baskını ‘naklen’ izledi ama karşılık vermedi. Hantepe’de yedi asker öldü
Hakkari’nin Çukurca İlçesi’nde yedi askerin yaşamını yitirdiği Hantepe baskınının başta Genelkurmay olmak üzere 30’ya yakın birim tarafından canlı olarak izlendiği ortaya çıktı. Saldırıdan 20 dakika önce bölgeye giden Heron, PKK baskınını saniye saniye Karargah’a iletti. Heron’un çektiği görüntülerde mevzilere yaklaşan PKK’lıların, askerlerin üzerine attığı bombalar büyük gürültüyle patlıyor. Bu sırada kaçışan askerler, pusuya yatan PKK’lılar tarafından kurşun yağmuruna tutuluyor. Bütün bunları canlı izleyen komutanlar, bölgeye bir helikopter bile göndermedi.O görüntüler Taraf’ta
Taraf, 20 temmuz gecesi Hantepe Üs Bölgesi’ne düzenlenen kanlı baskının canlı görüntülerine ulaştı. PKK’nın saldırısında Piyade Üsteğmen Çetin Aylar, Uzman Çavuş Turgay Yılmaz, Piyade Uzman Onbaşı Samet Yılmaz, Piyade Komando Uzman Çavuş Mesut Keklikçi, Piyade Uzman Çavuş Ayhan Say, Jandarma Komando Çavuş Serdar Yeşilyurt ve er Hakan Yutkun hayatını kaybetmişti.

Balyoz davasında hakkında yakalama emri çıkarılan Tümgeneral Gürbüz Kaya’nın başında bulunduğu Hakkari 3. Taktik Tümen Komutanlığı’ndan da canlı izlenen PKK saldırısı saniye saniye böyle yaşandı:


Saniye saniye baskın
02:00: Hantepe Üs Bölgesi’ne saldırı ihbarı alındı. Bölgeye hemen bir Heron gönderildi. Ve Heron kayıt almaya başlıyor. Mevzilere yaklaşan PKK’lılar Heron tarafından görüntüleniyor. Saldırı bilgisi anında Yüksekova Tümen Birliği’ne bildiriliyor. Acilen bölgeye yardım ve taarruz helikopteri gönderilmesi isteniyor.

02:30: Askerlerin nöbet tuttuğu mevzilere PKK’lılar adım adım yaklaşıyor. Geceyarısı olmasına rağmen görüntülerde PKK’lıların her hareketi net olarak görünüyor. Hâkim tepelerde mevzilenmiş PKK’lılar canlı olarak tüm merkezlere aktarılıyor.

02:32: Heron askerlerin nöbet tuttuğu mevzileri gösteriyor. İçeride altı civarında asker var.

02:33: Heron iki tepeyi odaklıyor. Tepelerdeki PKK’lılar net bir şekilde görünüyor. Helikopter geleceğini düşünen Heron operatörü, koordinatlara odaklanarak bölgeyi kayıt altına alıyor.

02:34: Heron bölgede mevzilenen PKK’lıları bir kez daha görüntülüyor. Tepeler arasında kamera gidip geliyor. Hantepe Karakolu’ndan PKK’lılara doğru ilk topçu atışı yapılıyor. Ancak atış karavana, top isabet etmiyor. PKK’lılar mevzilere yaklaşmaya devam ediyor. Tüm hareketler kamerada.

02:35: Yer değiştirerek kulübelere doğru ilerleyen PKK’lılar görüntüye geliyor. Bir yandan yer değiştirilirken, bir yandan da askerlerin mevzilerine bomba atılıyor.

02:36: Görüntüde yedi PKK’lı var. Farklı noktalardan yavaş yavaş mevzilere yaklaşıyorlar. Koordinatlardan Heron’un, Hantepe Üs Bölgesi’nin hemen üzerinde olduğu anlaşılıyor. Mevzide bekleyen askerler bir kez daha görüntüye giriyor. PKK’lılar yaklaşmaya devam ediyor.


PKK’lılar ateş açıyor
02:39: Az sonra çapraz ateş altında kalacak mevzideki askerler bir kez daha görüntüye giriyor. Askerler dağınık halde, üstü açık bir mevzide görünüyorlar. PKK’lıların adım adım yaklaştığı net bir şekilde görünüyor. Mevziye birkaç metre kaldı. Askerler mevzide beklerken sağdan soldan ateş açılmaya başlanıyor. Tepelerde mevzilenen PKK’lılar bölgeyi çapraz ateşe tutuyor. (Görüştüğüm askerî yetkililer, PKK’lıların silahlarını gündüz bölgeye yerleştirmiş olabileceğini söylüyorlar. Bu işlemin gece yapılmasının mümkün olmadığını belirttiler.) Taciz ateşi devam ediyor. Bir PKK’lı yavaş yavaş askerlerin bulunduğu mevziye yaklaşıyor.

02:40: PKK’lılar ateşe devam ediyor. Mevziye yaklaşan bir PKK’lı, el bombasının pimini çekip askerlerin üzerine atıyor. Patlama gerçekleşiyor. Bombadan kurtulmayı başarıp, siperin dışına çıkan askerlerin üzerine üç farklı noktadan ateş açılıyor. Bir anda kaçışan askerlerin hareketli görüntüsü donuyor. Siperden çıkmaya çalışan askerlerin üzerine bu kez ikinci bomba atılıyor. Siperin yakınında üçüncü bomba da patlatılıyor.

02:42: Siperlerde bombalar patlatılırken, tepelerdeki PKK’lılar kurşun yağdırmaya devam ediyor. Askerler görüntüye giriyor. Açık bir hedefte olmalarına rağmen, ne topçu ateşi yapılıyor ne de kendilerine yardım etmek üzere taarruz helikopteri geliyor.

02:44: İki PKK’lı, siperde yer değiştiren askerlerin üzerine ateş ederek yaklaşıyor. Çok geçmeden de askerleri vuruyorlar.

02: 46: Sipere yaklaşan PKK’lılar teker teker kalan askerlere ateş ediyor.

02:47: Bir bomba daha patlatılıyor.

02:48: PKK’lılar mevzi etrafında dolaşıyor. Kalan erleri vuruyorlar.

02:49: Kulübedeki askerler PKK’lılara silahla karşılık veriyor.

02:50: Askerlerin olduğu diğer kulübede patlama meydana geliyor. Kulübelerin yakınına iki bomba düşüyor. Dördüncü bombayla kulübe patlatılıyor.

02:53: Patlama sonrası askerler kulübeyi terk ediyor.

02:54: Kulübeden çıkan askerlerin üzerine, pusuda bekleyen PKK’lı ateş ediyor. İki asker sığınağa saklanmak isterken bu kişi tarafından vuruluyor.

02:55: Baskın ihbarının üzerinden yaklaşık bir saat geçti. 15 dakikada bölgede olması gereken helikopter halen bölgeye gelmediği gibi bomba yüklü uçaklardan da haber yok. Askerlerin vurulma anları tüm birimlerce canlı olarak izleniyor.


10 metreye kadar yaklaştılar
02: 54: Askerî barınaklarda göğüs göğse çarpışma devam ediyor. PKK’lılarla askerlerin arası yaklaşık 10 metre.

02: 55: Askerlerin bulunduğu sığınak el bombasıyla patlatılıyor. Üs bölgesinde birbiri ardına bombalar patlatılırken, askerlerin yardımına koşan kimse yok.

02:55: Patlama sonrası diğer barınağa koşmaya çalışan iki asker barınağın yanında pusuda bekleyen PKK’lı tarafından kurşun yağmuruna tutuluyor. Her iki asker de vuruluyor.

02:57: PKK’lılar mevziler arasında geziyorlar. Daha önce patlatılan mevzi bir kez daha patlatılıyor.

03:00: PKK’lılar mevziler arasında sağ asker kalıp kalmadığını kontrol için bölgede dolaşıyorlar. Son derece soğukkanlı hareket ediyorlar. Aşağıdaki birlikten topçu ateşi açılmadığı gibi, ortada taarruz helikopteri de yok.

03:02: PKK’lılar etrafa tuzaklama yaparak, kurşun sıkarak toplanmaya başlıyorlar. Yarım saat süren çatışmada, askerlere yardım gelmemesinin rahatlığı içindeler. Rahat hareketleri gözlerden kaçmıyor. Heron olup biteni canlı olarak Genelkurmay başta olmak üzere tüm birimlere gönderiyor.

03:03: Tepelerde konuşlanan ve çapraz ateş yapan PKK’lılar, siperlerin bulunduğu yerdeki PKK’lılarla buluşmak üzere dönüşe başlıyorlar.

03:08: PKK’lılar tepede buluşuyorlar. Bir süre dinleniyorlar.

03: 16: PKK’lılar dönüş yolundayken Heron bir kez daha karakolu gösteriyor. Her yer sessiz.

PKK’lılar rahat rahat dönüyor

03:20: Heron, dönüş yolundaki PKK’lıları bir kez daha gösteriyor. PKK’lılar geldikleri gibi rahat bir şekilde dönüyorlar.

03:24: PKK’lılar bir tepede dinleniyorlar. Kimse kendilerine müdahale etmiyor.

03: 29: PKK’lılar aynı tepede dinleniyor. Ne bir helikopter, ne bir uçak, ne de peşlerinden giden bir asker var. Genelkurmay, görüntüleri BBG evini izler gibi izlemesine rağmen olan bitene müdahale etmiyor. PKK’lılar yavaş yavaş bölgeden uzaklaşıyor. Bir tepede görüntülenen yedi PKK’lı, dinlendikten sonra bölgeden ayrılıyor.


Askerler görüntüleri sorguluyor
Taraf‘ın görüntüleri elde ettiği üst düzey askerî yetkililer, bu görüntülerin TSK içinde deprem etkisi yarattığını kaydettiler. Askerî yetkililer, şunları söyledi: “Baskın yapılacak ihbarı alınıyor. Heron baskın yapılacak tepeye gönderiliyor. Baskın saniye saniye kaydediliyor ama canlı görüntüyü izleyenler ne helikopter ne de uçak gönderiyorlar. Bu görüntülerden haberdar olan personel, yardım gönderilmeme sebebini soruşturuyor. Bize gerekçe hava şartları olarak açıklandı ama görüntülerden havanın çok açık olduğu görünüyor. Bölgedeki arkadaşlar da bu açıklamayı gerçeklerin saklanması olarak görüyorlar. Görüntülerde patlayan bombaların dumanları görünüyor. Hava o kadar açık. Bu videodan haberdar olan herkesin psikolojisi bozuk.”





















MEHMET BARANSU - Istanbul - 02.08.2010

Devamını BURADAN okuyun...>>>



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License