1.5.09

BAĞBUĞ'UN DOĞRU BİLDİĞİ YANLIŞLAR

Başbuğ'un basın toplantısı ve hatırlatmalar

Org. Başbuğ'un basın açıklamasında doğru bilinen yanlışlar ve yalanlamalar. 9 madde..

Orgeneral Başbuğ açıklamalarında ‘Mahkeme kararı var Ergenekon demeyin’ dedi ancak kararda ‘Terör örgütü olduğu iddia olunan Ergenekon’ isminin geçtiğini gözardı etti.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un açıklamalarında TSK içinde ‘Darbeci’ bir zihniyetin barınamayacağını söylemesi kamuoyunda olumlu bir izlenim bırakırken, Ergenekon davasına ilişkin yaklaşımı tartışma yarattı. Başbuğ, Ergenekon iddianamesindeki suçların belgeye dayalı olmadığını, mevcut gizli tanıkların ve itirafçıların güvenilirliğinin de şüpheli olduğunu savunarak yargı sürecindeki bir soruşturmaya yönelik ciddi eleştirilerde bulundu.

BAŞBUĞ'UN AÇIKLAMALARINA DÜZELTME VE YALANLAMALAR GELDİ.

Başbuğ’un, ‘Mahkeme kararı’ diyerek ‘Ergenekon’ isminin kullanılmasına tepki göstermesi, mahkeme kararını yanlış yorumlaması ve kamuoyundaki yaygın uygulamadan haberdar olmayışına bağlandı. Ayrıca Başbuğ'un unuttuğu hukuksal deliller vardı ve açıklamalara çeşitli yalanlamalar da geldi.-) MAHKEMENİN KARARI

Ergenekon ile ilgili soru soran Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu ve Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş’a, Başbuğ, ‘Davanın özel isimle anılmasının yanlış olduğunu ve ilgili mahkemenin ‘davanın özel izinle anılmaması yönünde kararı bulunduğunu’ söyledi. Ancak davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı ‘Ergenekon kelimesinin kullanılmamasını’ değil, kullanım şeklinin belirlenmesini içeriyordu. Mahkemenin, Ergenekon Terör Örgütü tabiri yerine ‘İddia olunan Ergenekon terör örgütü’’ tabirinin kullanılması yönünde kararı bulunuyor.


2-) ÖZEL İSMİ DEVLET DE KULLANIYOR

Başbuğ'un Ergenekon soruşturmasına yönelik eleştirisinde, kullandığı ‘CMUK’a göre davalara özel isim verilemez, dosya numarası verilir’ uyarısıysa, kamuoyunda uzun yıllardır yaygın bir şekilde yapılan uygulamadan haberdar olmadığı değerlendirmesine neden oldu. Türkiye’deki tüm davalar kamuoyunda özel adlarıyla anılıyor. Gazi davası, Şemdinli davası, Susurluk davası, Kayıp Trilyon davası, Hizbullah Davası, Uğur Mumcu Davası, Kapatma Davası... gibi...

Hatta bu isimleri diğer iddianame ve mahkeme kararlarında bile kullanılıyor. Örneğin pekçok davayla ilgili evrakta; Susurluk davası, susurluk sanığı gibi ibareler var.

İsmi basın vermedi iddianamede var

Prof. Dr. Hüseyin Hatemi: İddianamede yer alan biçimi ile ‘Ergenekon olduğu iddia edilen terör örgütü’ demenin hukuken bir sakıncası yok. Elbette yargılama süreci henüz bitmedi ve sanıkların suçlu olup olmadıkları kesinlik kazanmadı. Başbuğ’un gösterdiği tavrı doğru bulmuyorum. Çünkü bu ismi basın vermiyor, iddianamede geçiyor.’

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Mustafa Şentop: Şimdi bir davaya 2007/191 dediğinizde ve bunu haberleştirdiğinizde bunu kim anlar? Türkiye’de bazı önemli davalara isimler verilmiştir, Susurluk Davası, AK Parti’nin Kapatma Davası gibi. Bunda hukuken bir sakınca yoktur. Ergenekon davası müdahil avukatlarından Ali Rıza Dizdar: Karar çıkarsa o zaman isim özelleşir. Daha karar çıkmadığı için Ergenekon denilemez. Ortada kanıtlanmış bir suç örgütü yok. Ama bir taraftan basın da haklı çünkü savcılık Ergenekon iddiası ile dava açtı.

3 - BAŞBUĞ BU SİLAHLARI UNUTTU

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen askerî mühimmatın hiçbirinin TSK’nın envanterine kayıtlı olmadığı yönündeki sözleri de emekli Binbaşı Fikret Emek’in evinde çıkan cephanelik ve aldığı hapis cezası sebebiyle yalanlanıyor.

‘Askerî eşyayı gizlemek’ suçundan hakkında kamu davası açılan Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Binbaşı Fikret Emek, 1 yıl 8 ay 25 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Ergenekon soruşturması kapsamında Fikret Emek’in Eskişehir’de bulunan annesinin evinde, 26 Haziran 2007 tarihinde yapılan aramalarda Kanas suikast silahı, el bombaları ve askerî mühimmat ele geçirilmişti. Genelkurmay Başkanlığı, bir gün sonra ‘askerî eşyayı gizlemek’ suçundan soruşturma emri verdi. Yapılan soruşturma neticesinde Genelkurmay Askerî Savcılığı tarafından 22 Ocak 2008 tarihli iddianame ile kamu davası açıldı. Yapılan yargılama neticesinde, 25 Aralık 2008 tarihinde Emek’in 1 yıl 8 ay 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği öğrenildi.



4 - İTİRAFÇILAR GÜVENİLİR Mİ?

Başbuğ, süren bir soruşturma ve davanın yanında veya karşısında olamayacağını söyledi. Ancak Başbuğ, iddianamedeki suçların belgeye dayalı olmadığını, mevcut gizli tanıkların iddialarıyla sanıklar arasında bir bağ kurulamadığını savundu. Başbuğ gizli tanıklar ve itirafçıların ifadelerinin güvenilirliğini de sorguladı...

5 - AYRINTILI BİLGİ MEVCUT

1993 yılında Bingöl’de 33 erin şehit edilmesi olayını davayla bağdaştıramadığını söyledeyen Başbuğ itirafçı iddialarına da tepki gösterdi. Ancak iddianamede olayla ilgili ifade veren gizli tanığın Kıskaç saldırının arkasında Ergenekon sanıklarından emekli Albay Fikri Karadağ’ın olay yerine giden ilk isim olduğunu belirtiyor. Olayın iddianamede PKK-Ergenekon bağlantısı nedeniyle konulduğu belirtiliyor.

6 - ARAZİ'YE SİVİLLER GİREBİLİR DEMİŞTİ AMA

Poyrazköy Muhtarı: Beni bile içeri almıyorlar
İlker Başbuğ’un, Poyrazköy’deki İSTEK Vakfı arazisinin asker kontrolünde tutulmadığı ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin girip çıkabileceği şeklindeki sözleri Poyrazköy Muhtarı Özcan Bayraktar tarafından yalanlandı. Vakit’e konuşan muhtar Bayraktar, “Burası 50 yıla yakındır askerî bölge ve asker kontrolünde. SAT komandoları belli noktalarda kontrol noktaları oluşturarak belli noktalardan ileri geçilmesine izin vermiyorlar. Muhtar olarak ben bile İSTEK Vakfı arazisi ve çevresine giremiyorum. SAT komandoları kimseyi bırakmıyor. Arazi sahipleri dahi komutandan izin alıp yanlarına asker verilerek bölgeye girebiliyor” dedi. Bölgede yaşayan ve İSTEK Vakfı arazisinin eski sahibi Kadir Nurcan da, “Asker on yıllardır buraya kimseleri sokmuyor. Siviller burada tapulu arazilerine giremiyor. Sivillerin buralara rahatça girebildiği doğru değil” şeklinde konuştu.
"KOMUTANIMIZDAN KESİN EMİR ALDIK, SİZİ İÇERİ SOKAMAYIZ!"
Olay yerine giden muhabirlerimiz, Poyrazköy Muhtarı Bayraktar'ın sözlerini doğrulayan bir uygulama ile karşılaştı. Arazide nöbet tutan askerler, muhabirlerimizin aramaların yapıldığı alana girmesini engellerken, komutanlarından 'İçeri kesinlikle kimseyi sokmayın' emri aldıklarını söyledi. Askerler, muhabirlerimizin, Orgeneral Başbuğ'un gazetelerde çıkan açıklamalarını göstermesi üzerine de kesin emir aldıklarını ve içeri kimseyi alamayacaklarını belirtti.

7 - CHA MUHABİRİNİN YALANLAMASI
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Cihan Haber Ajansı muhabiri Lütfi Aykurt’un askerî helikoptere alınmayarak dağbaşında bırakılması ile ilgili sözleri gerçek dışı bulundu. Başbuğ’un, sözkonusu helikopterin yük taşıdığı için Cihan muhabirinin alınmadığı yönündeki sözlerinin ardından olayı yaşayan gazeteci Lütfi Aykurt, “Bana kimse mühimmattan bahsetmedi. Doğan Haber Ajansı muhabirini dağdan aşağı helikopterle götürmüşlerdi. Bir sonraki helikoptere binmek istediğimde bana sadece hangi kanaldan olduğum soruldu ve binemeyeceğim söylendi. Doğan muhabirinin helikopterle indirildiğini söylediğimde de ‘Nasıl çıktıysan öyle inersin, kendi imkanlarınla in’ denildi. Üstelik Org. Başbuğ'un dediği gibi enkaz bölgesindeki hava 13 derece değil, çok daha soğuktu. Herhalde bu Göksun ilçesindeki hava sıcaklığıydı. Kar ve tipide yaya olarak dağdan indim” şeklinde konuştu. Enkazın bulunduğu yerin yaklaşık 2 bin metre yükseklikte olduğunu anlatan Aykurt, o saatte enkaz alanında sivil olarak kendisiyle birlikte 300-400 değil, sadece 2 köylünün olduğunu vurguladı. Genelkurmay Başkanı’nın konu hakkında ihmali olan varsa cezalandırılabileceği yönündeki sözlerine rağmen hiçbir askerî yetkilinin bugüne kadar Lütfi Aykurt’u aramadığı, olayın nasıl yaşandığına dair bilgi istemediği öğrenildi.

8 - BİR YALANLAMA DA ADALET BAKANI’NDAN

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Bağbuğ'un, "GATA'ya sevkler Adalet Bakanlığı'nın gözetiminde yapılmaktadır" yönündeki açıklamasını ise bizzat Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin yalanladı. Şahin, bakanlığın sevk zincirinde üniversite hastanelerinin bulunduğunu belirtti. Şahin, "GATA'ya gidişlere üniversite hastaneleri izin veriyor" dedi.

Ergenekon davasından tutuklu generallerden Veli Küçük dışındakiler uzun süredir GATA'da tedavi görüyor. Sanıklardan Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal da İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nde tedavi altında. Adalet Bakanlığı yönetmelik ve tüzüklerine göre Ergenekon tutuklusu paşaların da Haberal gibi en yakın üniversite hastanesi olan İstanbul Üniversitesi tıp fakültelerine sevki gerekiyordu.

9 - DARBECİLERİ BARINDIRMAYIZ DEMİŞTİ

Gazeteci Yazar Nazlı Ilıcak ise Org. Başbuğ'un "darbecileri barındırmayız" sözleri ile Ergenekon savcısının gönderdiği belgeyle ilgili yapılmayan işlemin çelişkisine dikkat çekti:

"Darbeci barındırmayız"
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, basın toplantısında, darbecileri Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin bünyesinde barındırmayacaklarını açıkladı. Ama ortada, aklımızı kurcalayan bir durum var. Halen muvazzaf olan subaylarla ilgili kendilerine intikal etmiş talepler hakkında acaba nasıl bir işlem yapılıyor? Sözgelimi, 9 Temmuz 2008'de, Savcı Zekeriya Öz, bazı isimleri Genelkurmay Başkanlığı'na bildirmişti. Bu isimler arasında, Korgeneral Bekir Kalyoncu, Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, Tümamiral Ali Deniz Kutluk, Tuğamiral Cem Gürdeniz ve Albay Serdar Okan Kırçiçek vardı. İsimler, Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan kişilerin ifadeleri ve savcılıkta bulunan kanıtlar doğrultusunda belirlenmişti. 30 Ağustos 2008'de, sadece Tümamiral Ali Deniz Kutluk emekli edildi. Korgeneral Bekir Kalyoncu ve Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü 'nün durumunda bir değişiklik meydana gelmedi. Tuğamiral Cem Gürdeniz, tümamiral; Albay Serdar Okan Kırçiçek ise, tuğamiral oldu.
Savcılığın her bildirdiği isim mutlaka suçlu anlamına gelmez ama acaba, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bir soruşturma yapıldı mı? Bunu sormamın sebebi, son olarak Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Kadıköy Şubesi'nden çıkan bir belge. 29 Nisan tarihli yazımda da belirttiğim gibi, "Saygıdeğer Hanımefendim" diye başlayan ve dernekle gizli bir ilişkinin varlığını ortaya koyan bu belgenin altında Tuğamiral Serdar Okan Kırçiçek'in imzası var.
Amacımız katiyen ordumuzu yıpratmak değil. Çünkü şeffaflık talebi ve açıklık, tam aksine, güvene dayanan bir zeminin oluşmasına katkı sağlayacaktır.
aktifhaber.com

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License