8.7.09

D.TÜRKİSTANDA KATLİAM

Uygurlara etnik katliam

Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki korkunç katliam 2. gününe girdi. Resmi rakamlara göre şu ana kadar 156 kişi öldü 1080 de yaralı var. Sokaklarda dolaşan yüzlerce sopalı ve silahlı Çinli, kentte Uygur avına çıktı. Çinli saldırganlarla polis arasında yer yer çatışmaların yaşandığı bildiriliyor. Onlarca Uygur Türkü, ’çoğu kafalarına tek kurşun sıkılarak’ öldürülüyor. Çin polisinin, gece yarısı evleri basıp 16 yaşın üstündeki hemen hemen bütün Uygurları tutukladığı da iddialar arasında.

Olaylar dün de devam etti. Çinlilerin çoğunlukta olduğu Urumçi’de, "Uygurları yok edin" ve "Birlik kuvvettir" sloganları atıldı. Han Çinlisi olan binlerce Çinli, kasap bıçakları, demir çubuklar, kürekler ve tahta sopalarla yürüdüler. Tren istasyonunda yakalanan bir grup Uygur linç edildi. Sokaktan rastgele çevrilen birçok Uygur da, "Ülkeyi savunun" diye bağıran Çinliler tarafından dövüldü.Özel polisi püskürttüler
Özel donanımlı yüzlerce Çin polisi, Uygur mahallesinin girişlerini tutarak öfkeli kalabalığı zaptetmeye çalıştı. Çinli göstericiler, akşama doğru kısa bir süre için güvenlik hattını yarıp, polisin 600 metre geri çekilmesine neden oldular. Çin milli marşını söyleyerek ilerleyen grup, Uygurlara ait dükkanlara saldırdı. Çin polisi, ancak birkaç saat sonra biber gazı kullanarak grubu durdurabildi.

Uygur’a gösteri izni yok
Binlerce Çinli’ye karşı, birkaç yüz Uygur’un dün yapmak istediği protesto gösterisine Çin polisi izin vermedi. Protestocuların başını, Uygur kadınlarının çektiği, bunların birçoğunun da, pazar günü ölen veya tutuklanan erkeklerin eşleri ve yakınları olduğu bildirildi. Reuters’e konuşan Maliya adlı bir Uygur kadını, "Kocamı dün (önceki gün) polis aldı. Neden olduğunu söylemeden götürdüler" dedi. Abdül Ali adlı 20 yaşlarında bir Uygur da, "Bizi nedensiz yere tutukluyorlar. Üç erkek ve bir kız kardeşim tutuklandı. Şimdi karşı koyma zamanı" diye konuştu.

Dünyayla bağlantı kesik
Urumçi’deki Çinliler, "Uygurlar suları zehirleyecek" dedikodusu üzerine marketlere akın edip şişe su aldı. Uygurlar ise, dün geceyi, evlerine saldırı olması ihtimaline karşı taş ve sopalar ellerinde geçirdiler. Uygur-Çin geriliminin arttığı ve şiddet olaylarının, Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerine de yayılmasından korkulduğu vurgulandı. Özerk bölgenin güneyindeki Kaşgar’da İd Kah Camii önünde toplanmak isteyen 200 Uygur’u polis dağıttı. Bölgede birçok güvenlik kontrol noktası kuruldu.

Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edildi

1434 kişinin tutuklandığı bildiren Urumçi’de dün gece sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Resmi Çin haber ajansı Şinhua, kararın bölge hükümeti tarafından alındığını duyurdu. Urumçi’de yaşayan ve BBC’ye ulaşan ‘Linuxleio’ takma ismini kullanan Han milliyetine mensup bir Çinli, olayları ‘korkunç’ olarak niteledi. Linuxleio, daha önce de Urumçi’de benzer şiddet olaylarına tanık olduğunu kaydederek, dün yaşananların ‘en korkunç ve kanlı şiddet olayları’ olduğunu belirtti. Uygur kaynakları, Çin polisinin gece yarısı evleri basıp, 16 yaşın üstündeki hemen hemen bütün Uygurları tutukladığını öne sürdü. Tutuklananların, güvenlik riski teşkil etmemeleri için iç çamaşırlarıyla karakollara götürüldüğü iddia edildi.

Doğu Türkistan’ın dünyayla internet ve telefon bağlantısı dün de kesik olduğu için, uluslararası medya durumu yakından izleyemedi. Dünkü gösterilerin, Çin hükümetinin rehberliğinde 60 yabancı gazeteci Urumçi’yi turlarken patlak vermesi dikkat çekti. Pekin, olayların arkasında yurtdışındaki Uygur diyasporasının bulunduğunu öne sürüyor. Müslüman Uygurlar ise, son yıllardaki ekonomik kalkınmaya rağmen Çin’in, milli kimlik ve dinlerine karşı baskıyı artırdığını savunarak daha fazla özerklik istiyor.

Diğer Kentlere de Sıçradı
Dünyayla iletişimin tamamıyla kesildiği bölgedeki gelişmelerle ilgili olarak Çin Resmi Haber Ajansı Şinhua, ‘’onyıllardır görülmeyen ölçüde kanlı etnik çatışmalar’ değerlendirmesinde bulundu. Haberde, bölgenin ikinci büyük kenti Kaşgar’da da 200 kişilik bir grubun protesto gösterisi yaptığı belirtilirken, camide toplandıkları ifade edilen bu grubun dağıtıldığı kaydedildi. Haberde, protestocu grupların Kaşgar’ın farklı yerleri ile yine gergin atmosferin bulunduğu Yili ve Aksu kentlerinde de biraraya gelmeye çalıştıkları ifade edildi. Urumçi’de, ellerinde sopalarla Uygurları saldırmak isteyen Çinliler’e karşı polis göz yaşartıcı bomba kullandı. Resmi Şinhua haber ajansı, bazı apartman sakinlerinin taş ve sopalarla olası bir saldırıya karşı hazırlık yaptıklarını duyurdu.

Ölenlerle İlgili Ayrıntı Yok
Çin kaynakları, olayların 25 Haziran’da bir fabrikada çıkan kavgada 2 Uygur’un öldürülmesi üzerine çıktığını belirtirken, değişik kaynaklar söz konusu olaylarda ölümlerin çok daha fazla olduğunu bildiriyor. Şinhua’nın haberinde, olaylarda ölen ve tutuklananların etnik kimlikleriyle ilgili ayrıntılara yer verilmedi. Reuters Ajansı’ da, polisin Uygurlar’ın yaşadığı yerlerde ayrım gözetmeden şiddet uyguladığı nı Uygurlar’ın evlerine de girdiğini ve özellikle gençlerin tutuklandığını belirtti.

Satırlarla Saldırdılar

Polis Uygurlara satırlarla vahşice saldıran Han Çinlilerine karşı göz yaşartıcı bomba kullandı. Urumçi'de dün de süren çatışmalar Kaşgar kentine sıçrarken, Yili ve Aksu'da atmosferin gergin olduğu belirtildi. Sincan'ın dış dünyayla iletişimi tamamıyla kesilirken, Çin Resmi Haber Ajansı Şinhua, bölgede on yıllardır görülmeyen ölçüde kanlı etnik çatışmaların meydana geldiğini duyurdu. Etnik çatışmaların ardından bölgede gece sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Urumçi'de yaşananların 'barışçı gösteri olmadığı' belirtildi. Bakanlık sözcüsü Çin Gang, yaşananları 'kötü bir cinayet, sabotaj ve yağma' olarak değerlendirdi. Sözcü, 'Şiddeti barışçı gösteri diye niteleyenler, siyahı beyaz gibi gösterip kamuoyunu yanlış yönlendirmek istiyorlar' diye konuştu. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, ölü sayısının bu denli yüksek olmasının olağanüstü olduğuna dikkati çekti.

Han etnik kökeninden gelen Çinliler, olayları sadece resmi medyadan takip ettikleri için, Uygurlara öfke dolu. Reuters’e konuşan bir Çinli, "Onlar bize saldırdı. Şimdi sıra bizde" dedi. Urumçi’de apartmanlara saldıran göstericilerin, "Şimdi sizin acı çekme zamanınız" sloganları attığı duyuldu. 2000 Çinli, Uygur dükkanlarını yağmaladı. Camiler de saldırılardan nasibini aldı. Han protestoculardan kaçan Uygur bir çocuk, ağaca tırmanarak kurtulmaya çalışırken, göstericiler onu sopayla düşürmeye çalıştı. Araya giren diğer Çinliler çocuğu kurtardı. Sükûnet çağrısı yapan Çinliler de öfkeli kalabalığın hışmına uğruyor.


Han Çinlileri gerilimden Uygur Türklerini suçluyor. Hafta sonu mağazalara saldıran, evlerini, arabalarını yakan Uygur Türklerinin kendilerini yok etmeye çalıştıklarını ve "90 Çinlinin öldüğünü" iddia ediyor. Çinliler "Türkler bizi zehirleyecek diye korkudan su bile içmiyoruz" diyor.

Kadınlar Hesap Sordu

Çinli yetkililerin 60 dolayında yabancı basın mensubunu şehre getirmesini fırsat bilen Uygurlar şehrin dört bir tarafını saran asker ve polisle karşı karşıya geldi. Çoğu kadınlardan oluşan kalabalık bir gün önceki olaylar sonrası akşam eve gelmeyen eşleri, kardeşleri ve yakınlarının durumu hakkında bilgi istedi. Kadınlar "Kocalarımız nerede hesap verin" diye bağırdı. Tutuklananların, ölenlerin ve yaralıların kimliklerinin açıklanmasını istedi. Ancak sabah saatlerinde yaşanan bu gerilim birkaç saat sonra yaşananın yanında bir hiç olarak kaldı. Han Çinlisi yüzlerce kişi ellerinde balta, satır, sopa ve çekiçlerle Uygur Türklerinin peşine düştü.

Uygur Özerk Bölgesinin Yer Altı Kaynakları Çok Zengin

Nüfus: 20 milyon nüfuslu, 8 milyon Uygur asıllı .

Tarihçe: İpekyolu üzerinde. 19’uncu yüzyılda Çin’in kontrolüne geçti. 1930 ve 1940’lı yıllarda Uygurların kurduğu Doğu Türkistan Cumhuriyetleri uzun ömürlü olmadı. 1955’te Sincan Eyalet statüsünden çıkarılarak Özerk Bölge oldu.

Ekonomi: Buğday, pamuk, petrol, doğalgaz başlıca geçim kaynağı. Yılda 61 milyar dolarlık ekonomisi var.

Siyaset: Sovyetlerin çökmesi, Orta Asya’da militan İslam’ın yükselişiyle bölgede anarşi arttı. Çin, Uygur milliyetçilerini El Kaide bağlantılı olarak göstererek uluslararası destek sağlamayı umuyor.



Dış Güçleri Sorumlu Tuttular
Sincan Uygur Özerk Bölgesi Başkanı Nuri Bekri olaylardan dış güçleri ve ABD’de bulunan Rabia Kader’i sorumlu tuttu. Çin Komünist Partisi Urumçi Komitesi ve Belediyesi Sekreteri Li Zhi, olayın sorumlusu olan suçluların yasalara göre cezalandırılacağını ifade etti.

Rabia Kader, Olaylarla Alakam Yok Dedi

Çin’nin suçladığı Uygur Amerikan Derneği Başkanı Rabia Kader, bu suçlamaları reddetti. Kader, kendisinin yalnızca Çin’deki ailesini protesto hareketlerinden önce uyardığını söyledi. Kader eylemlerinin yapılacağını da internetten öğrendiğini belirtti. Rabiya Kadir, olayların uluslararası kuruluşlarca soruşturulmasını istedi. Kadir, "BM, AB ve ABD’nin Sincan’da gerçekten neler olduğunu incelemelerini umuyoruz" dedi. ABD’den daha sert açıklama beklediğini de belirten Kadir’e göre, Çin’den daha ihtiyatlı davranması, gerçekleri açıklaması ve Uygurlar’ın rahatsız olmalarının nedenlerine eğilmesi istenmeli.

Çin’den 2 ülkeye uyarı
Çin, Almanya ve Hollanda elçiliklerinin saldırıya uğraması üzerine, iki ülkeye, "Vatandaşlarımızı korumak ve diplomatlarımızın normal şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli önlemleri almanız çağrısında bulunuyoruz" dedi. Dışişleri Bakanlığı, Çin’in yurtdışı temsilciliklerine yönelik saldırıların tekrarlanmaması ve saldırganların adalet önüne çıkarılmasını istedi. Lahey’de önceki gün Uygurlar elçiliğe taşla saldırılmış 142 kişi tutuklanmıştı. Münih Başkonsolosluğu da molotof kokteylli saldırıya uğradı.

Uygur kızlara tacize sonunda gözaltı geldi
Olaylar, Çinlilerin çoğunlukta olduğu Şao Guan kentinde bir oyuncak fabrikasında çalışan iki Uygur genç kızının tacize uğraması ve çıkan kavgada 2 Uygur’un öldürülmesi üzerine patlak vermişti. Resmi sayıya göre 156 kişi, Uygur kaynaklarına göre yaklaşık 500 kişi ölmüştü. Taciz olayının ardından hiçbir Çinli’yi tutuklamayarak Uygurların tepkisini çeken Çin, olayların ardından, bu vakayla ilgili olarak 15 kişiyi gözaltına aldı. Uygurlar ise, kendilerine yönelik ayrımcılığın şiddet uygulamasına dönüştüğünü savunuyor. Siyasi yorumcular da, "Artık ok yaydan çıktı" diyorlar.

ABD: Endişe duyuyoruz
ABD Başkanı Barack Obama’nın resmi ziyareti nedeniyle Moskova’dan yazılı açıklama yapan Gibbs, “Çin’in batısındaki Urumçi kentinde meydana gelen şiddet olaylarında çok sayıda ölü ve yaralı olduğuna dair aldığımız haberlerden derin endişe duyuyoruz” ifadesini kullandı. Sözcü Gibbs, “Sincan’daki tüm tarafları itidale davet ediyoruz” dedi.

AB: Esefle karşıladık
Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı İsveç de, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki olaylardan “derin endişe” duyduğunu ve can kaybını “esefle karşıladığını” bildirdi.


AB Dönem Başkanlığı açıklamasında, tüm taraflara sakin olmaları telkin edilerek meselenin barışçıl yolla çözülmesi çağrısı yapıldı.


Çin’in gözaltına aldığı insanların tüm haklarını tanıması istenen açıklamada, AB’nin ifade özgürlüğü ve barışçıl gösteri özgürlüğü dahil insan haklarına büyük önem atfettiği vurgulandı. AB Dönem Başkanlığı, bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmeyi sürdüreceğini duyurdu.

BM: Endişeliyiz
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay ise olaylarda can kaybı olmasından endişe duyduğunu ifade etti.



İKÖ: Ölçüsüz güç kullanılıyor
İslam Konferansı Örgütü (İKÖ), Urumçi’deki olaylardan ve “ölçüsüz güç kullanılmasından” derin endişe duyduğunu bildirdi. İKÖ’den yapılan açıklamada, Çin hükümetine, olayların süratli, etkili ve şeffaf biçimde soruşturulması ve tekrar etmemesi için tüm gerekli önlemlerin alınması ve sorumluların bir an önce yargı önüne çıkarılması çağrısında bulunuldu. Açıklamada, “İslam dünyasının, Çin’den, ülkedeki Müslüman azınlığının sorunlarına, bunların köklerinde yatan nedenlerle mücadele edecek daha geniş bir perspektifle yaklaşmasını beklediği” belirtildi.



Türkiye’den Çin’e ‘nota’
Sincan Uygur Özer Bölgesi’nde yaşanan olaylarla ilgili olarak Çin’in Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Xieo, Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı ve kendisine Türkiye’nin konuyla ilgili hassasiyeti iletildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki olaylarla ilgili olarak önceki gün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan bilgi aldı. Olayların başlamasından itibaren Davutoğlu’nun Erdoğan’la sürekli olarak görüştüğü, diplomatik olarak olayların durdurulması için çözüm yolları arandığı kaydedildi.



İngiliz Basını: "Modern maskesi düştü"


İngiliz basını da Çin’in ‘modern maskesi düştü’ yorumunu yaptı

Sincan’da yaşanan katliama dünyadan da tepki yağdı. ABD Dışişleri Bakanlığı olaylardan endişe duyduğunu açıklarken Fransa Avrupa’nın bu katliama sessiz kalmayacağı açıklaması yaptı.


Fransa: "Avrupa Sessiz Kalmayacak"

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Eric Chevallier ‘Kanlı etnik çatışmalardan kaygı duyuyoruz. Avrupa’nın tepki gösterecektir. Avrupa ülkeliri bunu şu anda istişare ediyor.

Independent: Çin’in modern maskesinin gerisinde baskıcı bir rejim gerçeği var. ‘Urumçi’deki katliam, Çin’de ne kadar az şeyin değiştiğini gösteriyor.’

Daily Telegraph: Etnik isyanda verilen can kaybı Çin’i sarstı.

Times: Sincan’da yaşananlar, Çin’de 1989’da Tienanmen Meydanı’ndaki demokrasi yanlısı gösterilerden bu yana gözlenen en kanlı olaylar. Han Çinlilerinin milliyetçiliği, Çin’e istikrar ve barış getiremeyecek bir ideoloji.

Financial Times: ‘Ateşle oynamak Pekin için akıllıca değil. Çin, baskıcı politikalar yerine, ülkede gerilimlere yol açan etnik sorunlara çözüm bulmalı.

Erdoğan’a ’One minute’ Çağrısı
Urumçi’deki katliamı 200 gösterici dün Çin Büyükelçiliği önünde protesto etti. Doğu Türkistan Derneği Başkanı Seyit Tümtürk de, "Sayın Başbakan, Doğu Türkistanlılar ’One minute’ bekliyor" diye konuştu.

Gazze İçin Şov Yapanlar Nerede
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Uygur Türkleri’ne yönelik saldırıları, "Toplu etnik katliam" olarak niteledi. Bahçeli, dün şunları kaydetti: "Gazze ve Filistinliler konusunda şov yaparak söylemediğini bırakmayan, Hamas’ın gönüllü avukatlığına soyunan ve Davos sahte kahramanlığını siyasi ranta çevirme hesapları peşinde koşan Başbakan’ın, Uygur Türkleri’nin katliamında sessiz kalmasının derin sebeplerini Türk milleti elbet takdir edecektir."

DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin Başkenti Urumçi'de yaşanan şiddet olaylarını “Çin işkencesi” olarak tanımlayarak, “Uygurlu Türklerin canı bir Çin oyuncağı kadar bile kıymetli değil” diye konuştu.

Uygur Türklerine Çin İşkencesi Yapılıyor
Cindoruk, partisinin GİK toplantısında, gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin Başkenti Urumçi'de Uygur Türklerine Çin tarafından işkence yapıldığını söyleyen Cindoruk, “Gerçekten Uygur Türklerine bir Çin işkencesi yapılıyor. Uygurlu soydaşlarımızın, Uygurlu Türklerin canı bir Çin oyuncağı kadar bile kıymetli değil. Asfaltlara serilmiş cansız bedenler, alınlarından kurşunla vurularak öldürülmüş kadınlar bizim soydaşlarımızdır. Doğu Türkistan Türklüğün en önemli merkezlerinden biridir. Orada yaşayan insanlarımız, soydaşlarımız, kardeşlerimiz, sadece Çin’in değil bütün insanlığın himayesinde olmalıdır, tabi ki Türk devletinin de.. Bu hadise hepimizin içini acıtmıştır” dedi.

Yaşanan olaylar karşısında, Türkiye’nin aktif bir mücadele ile cevap vermesi gerektiğini belirten Cindoruk, Hükümete şu önerilerde bulundu:
"Çin’le ticari ve siyasal ilişkileri gözden geçirilebilir. Meclisimiz, İnsan Hakları Komisyonu içinden seçeceği bir grubu bu vahşetin incelenmesi için Çin’e gönderebilir. Çin, Türkiye ile ticaretini sürdürmek istiyorsa, dostluk kurmak istiyorsa, Uygur siyasetini yeniden gözden geçirmelidir.”

BM ve NATO Harekte Geçmeli

Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu, Uygur Türkleri'nin çoğunlukta olduğu Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin Başkenti Urumçi'de şiddet olaylarının kaygı verici bir biçimde devam ettiğini belirterek, "Doğu Türkistan'da bir insanlık suçu işleniyor, insanlık vicdanı katlediliyor. Bu katliama dünya seyirci kalmamalı" dedi.


“Urumçi'de bir insanlık suçu işlenmekte, insanlık vicdanı katledilmektedir” diyen Uslu, şunları kaydetti:
"İnternet ve telefon bağlantılarının kesilmesi dolayısıyla bölgede yaşananlar tam olarak bilinmemekle birlikte, şuana kadar ortaya çıkan görüntüler yaşanan vahşeti gözler önüne sermektedir.


Doğu Türkistan'da yaşanan olaylara ilişkin olarak BM ve NATO gibi uluslararası mekanizmalar, insan hakları örgütleri biran önce harekete geçmeli ve yaşanan katliama "dur" demelidir. Çünkü insan hakları artık bütün dünyanın meselesidir ve hiçbir ülkenin iç işi olarak değerlendirilemez.
Dünya kamuoyu-uluslararası toplum Uygur Türklerine yapılan muameleye sessiz kalamaz, kalmamalıdır. Bu saldırılar karşısında sesiz kalanlar ise suça ortak olduklarını bilmelidirler."

Çin Mallarını Protesto Edelim

Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Sağlık-Sen Sendikası Genel Başkanı Önder Kahveci, Çin’in Uygur Türkleri'ne soykırım yaptığını savunarak, “Çin’e tepki için her insanımızın yapacağı bir vazifesi vardır. Tüm Türkiye’yi Çin malı kullanmamaya davet ediyoruz. Mallarıyla ekonomimizi mahveden, kazandığı paralarla da Uygur Türklerini katledenlere karşı seyirci kalmayın” dedi.
Urumçi’de başlayan çatışmaların Çin tarafından sistematik bir katliama dönüştürüldüğünü, Uygur Türklerinin vahşice katledildiğini belirten Kahveci, yazılı açıklamasında şunları da kaydetti:
“Yüzlerce Uygur Türkünün acısı yüreğimizi yakmaktayken anavatan Türkiye’den gerekli tepkilerin gösterilmesini istiyoruz. Çin’de yaşanan vahşete karşı tepki göstermek ve tavır ortaya koymak her Türk’ün vazifesidir”

Her Düzeyde Temastayız
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kaygı ve üzüntü ile takip ettikleri olayların durması için her düzeyde diplomatik ilişki kurduklarını söyledi. Sorumluların bir an önce bulunmasını ve bölgenin huzura kavuşmasını beklediklerini söyleyen Davutoğlu, olayların durulması noktasında yapılabilecekleri İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ile koordine etmeye çalışacaklarını söyledi. Davutoğlu, "Ümit ediyoruz ki en kısa zamanda bu gerilim durur " dedi.

Sorumlular Bulunmalı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nden yaşanan olayların başlangıcından itibaren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından bilgilendirildiği, diplomatik olarak olayların durdurulması için çözüm yolları arandığı bildirildi. Erdoğan’ın talimatıyla Dışişleri Bakanlığı’nın dün gece de yoğun mesai sarf ettiği öğrenildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, Urumçi’de meydana gelen olayları derin bir üzüntü ve kaygıyla izlediklerini söyledi. Davutoğlu, ayrıca olaya sebep olan kişilerin bir an önce tespit edilmesi için gerekli girişimlerin yapılması çağrısında bulundu. Davutoğlu, barışın ve huzurun yeniden sağlanmasını konusunda Çin hükümetine çağrıda bulundu. Türkiye olarak olayları yakından takip ettiklerinin altını çizen Davutoğlu, ‘Ümit ederiz ki bu gerilim durur. Bölge için gerçekleşecek huzur için hükümet olarak hazırız’ dedi.

Çin Elçiliği Önünde Arbade
Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine yönelik Çin'in katliamını protesto etmek amacıyla Ankara'da Çin Büyükelçiliği önünde gösteri düzenleyen kalabalık ile polis arasında arbede çıktı. Büyükelçilik binasına yumurta, taş ve sopalar fırlatan öfkeliği kalabalığı güvenlik kuvvetleri güçlükle sakinleştirdi.



Çin Soykırım Yapıyor

Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyit Tümtürk Akşam'a olaylarla ilgili değerlendirmelerini anlattı.


Tümtürk, Çin'in Uygur Türklerine yönelik olarak uyguladığı politikaların sistemli bir asimilasyon ve soykırım politikası olduğunu belirterek, 'Çin'in yıllardır bize yaptığını Hitler Yahudilere yapmadı. Tarihte ne Firavun ne Nemrut böyle bir şey gerçekleştirmedi' diye konuştu.

Seyit Tümtürk, dünya kamuoyu ve Türkiye'nin olaylara verdiği tepkiye Uygur Türkleri olarak sevindiklerini de ifade ederken, yapılan açıklamaların halen yetersiz olduğunu ve artık harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde halen devam eden olaylar sadece bir taciz olayına mı dayanıyor?

Kesinlikle hayır. Son bir hafta içinde gerçekleşen bütün olaylar tarihi bir baskıtılmışlığa dayanıyor. Doğu Türkistan Çin işgali altında. 35 milyonluk nüfusu ve 1 milyon 828 bin km2'lik yüz ölçümüyle, çok büyük bir coğrafyayı kapsıyor. Sincan Uygur Özerk Bölgesi, 1949 yılında Komünist Çin'in bölgeli işgaliyle birlikte tamamen asimilasyon politikalarına maruz kalmış, Çin Komünist Partisi'nin politikalarıyla dönüştürülmeye çalışılmış bir coğraya...

Taciz olayıyla patlak veren durum, yıllardır süren politikaya karşı bir tepki...

Çin tarafından başlatılan katliam, tam olarak 23 Haziran'da, Doğu Türkistanlı köle-işçi olarak tabir edebileceğimiz, 2 genç kızımıza Çinli işçiler tarafından sarkıntılık yapılmasıyla başladı. Tacizi gören ve hazmedemeyen Uygur işçiler, bu kişileri biraz tartaklamış. Ama sonra olay yatışmış. Sonra aradan 3 gün geçiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız bu sıralarda, Çin'in resmi davetlisi olarak ülkede bulunuyor ve Urumçi'yi ziyaret ediyor. 26 Haziran gecesi saat 02.00 sularında, 600 Uygurlu işçimizin yattığı misafirhane, yaklaşık 3000 kişilik bir Çinli grup tarafından basılıyor. Ellerinde sopalar silahlar olan bu grup yaklaşık 300 kardeşimizi orada katlediyor. Bu olay dünya kamuoyundan da basından da saklanıyor. Bu olaylar Cumhurbaşkanımız Urumçi'den ayrıldıktan hemen sonra ama Çin temaslarına devam ederken yapılıyor. Bu cumhurbaşkanımıza karşı nezaketsizliktir, nezaketsizliktir. Daha önce de Çin tarafından bu tür hareketler yapılmıştı.

Olayların sadece Uygur Türklerine değil, Türkiye'ye de karşı yapıldığını mı düşünüyorsunuz?

Ben bu hareketin devletimize karşı yapıldığı kanaatini taşıyorum. 2002 yılında da Devlet Bahçeli Başbakan Yardımcısıyken Urumçi'ye düzenlediği ziyaret sırasında, üniversitelerde Uygurca yasaklanmış ve bizim tarih kitaplarımız yakılmıştı. Bu hareketler, Çin'in provokasyonudur.

Size gelen ölü sayısı farklı mı?

Bize gelen bilgilere göre ölü sayısı 600 civarında. 26 Haziran gecesi yaklaşık 300 soydaşımız katledilmişti. Çinli askerler ölü sayısını az göstermek için ölüleri toplayarak meçhul yerlere gömüyor.

Olayların asıl nedenlerinden birinin de köle-işçilik olduğu belirtiliyor...

Bakınız, son 5 yılda 300 bin genç kızımız Çin'in iç bölgelerine işçi-köle olarak götürüldü. Yani yurtlarından, ailelerinden uzaklaştırıldılar. Aynı 5 yıllık proje kapsamında yine ilköğretim çağındaki çocuklarımız ailelerinin yanından zorla alınarak, Çin'in iç bölgelerine gönderildi. Tamamen İslami düşünceden ve Türk kültüründen uzaklaştırıldılar. 1984 yılından beri uygulanan tek çocuk politikası çerçevesinde 25 yılda 15 milyon Türk evladının doğmasına dahi izin verilmedi.

BİZİ ASİMİLE EDİYORLAR
Bu sizce bir devlet politikası mı?

Tabii ki... 1950'lerde Çinliler Sincan'da sadece yüzde 3'ken, şimdi yaklaşık yüzde 70-80 nüfus yoğunluğuna sahip. Örneğin Urumçi, Doğu Türkistan'ın başkenti olmasına karşın yıllardır uygulanan, idamlar, tecritler, şiddet uygulamaları ve asimilasyon politikaları nedeniyle, neredeyse tamamen Çinlileşmiş durumda. Tüberküloz dünyada bitmişken, bölgede her 4 kişiden birinde görünüyor. AIDS, Uygur bölgesinde 7-8 yıl önceye kadar hiç yokken bugün, Çin'deki sayının neredeyse 2 katına ulaşmış durumda. Bunların tümü asimilasyon yöntemi. Çin bizi her şekilde asimile etmeye çalışıyor. 1967-1997 yılları arasında 11 nükleer deneme gerçekleştirildi.

İNTERNETLE DUYURDUK
Çin bunları reddediyor.

Biz yıllardır çığlık çığlığa bağırıyoruz. Böyle bir soykırım dünyanın neresinde var. Firavun, Nemrut, Hitler bile bunun gibi bir şey yapmadı. Çinlilerin bize yaptığını Hitler Yahudilere yapmadı. Bugün bize en fazla soru, 'Neden Filistinliler, Çeçenler gibi siz de mücadele vermiyorsunuz?' Ben çok net söylüyorum bizim mücadelemiz çok daha yüksek boyutlu veriliyor. Ama 1 milyar 300 milyonluk bir güçle mücadele ediyorsunuz. Ayrıca ülke kapalı bir rejimle yönetildiği için sesimizi dünyaya duyuramıyoruz.

Bu kez olaylar tüm dünya basınında yer aldı. Hatta ABD'den bile konuyla ilgili bir açıklama geldi.
Çünkü bugün internet ve diğer iletişim araçlarının imkanları Doğu Türkistan'daki bu vahşeti ve katliamın gizlenmesine izin vermemiştir. Çin bu katliamı gizleyememiştir. İnternet aracılığıyla biz Doğu Türkistan'dan dakika dakika haber alıyoruz. Uydu telefonuyla sürekli konuşuyoruz. Bu Doğu Türkistanlılar için bir fırsat. Biz bu bağlantılar aracılığıyla sesimizi dünyaya duyurmaya çalışıyoruz.

Dünya kamuoyunun verdiği tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyanın ilk günkü tepkisi yeterli olmamakla birlikte bizi sevindirdi. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'un açıklamaları bir nebze olsun, Çin'in bu katliamı durdurması telkini içeriyor. Akabinde İslam Konfenransı Örgütü Genel Sekreteri Ekmelettin İhsanoğlu'nun girişimi de bizi sevindirdi. Ama bunların hiçbiri yeterli değil. Dünyanın bu sistemli politikaya artık seyirci kalmaması gerekiyor.

Türkiye Uygur Türklerine yeterli destek verdi mi?

Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Uygur halkının güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile yaptığı açıklama bizi memnun ettti. Fakat ne yazık ki bu da bizim beklentimizi karşılamadı.Türkiye'de ben inanıyorum ki, 70 milyon Uygur Türkü var. Anadolu Türkleşme'den önce biz hepimiz o coğrafyada yani anayurdumuzda birlikte yaşıyorduk. Bugün birçok devlet adamımızın kökeninin araştırdığımızda Doğu Türkistan'a dayandığını görürüz.

'Dünya Uygur Kongresi'nin olayları kışkırttığı iddiasıyla ilgili görüşünüz?

Dünya Uygur Kongresi uluslararası hukuk çerçevesinde kurulmuş, uluslararası bir sivil toplum kuruluşudur. Doğu Türkistan'da terör varsa, bu da Çin'in mazlum Uygurlular üzerinde uyguladığı devlet terörüdür. İnsanlık alemi bu onursuz katliamı tabii ki kabul etmeyecektir.

Çin'e 'One Minute' deme zamanı
Ankara, Urumçi'deki gelişmeleri yakından takip ederken, diplomatik girişim yapmaya hazırlanıyor. Ankara'nın konuyu sözlü olarak BM Güvenlik Konseyi'nden gündeme getireceği vurgulanırken, Çin'in de üye olduğu Asya İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (CICA) bünyesinde de Pekin yönetimine yönelik kınama çıkarmak istiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından bilgilendirilirken, Çin'e ziyaretinin son durağında Sincan Üniversitesi'nde fahri profesörlük unvanı alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gelişmeleri bire bir izliyor. Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyit Tümtürk, 'Başbakanımızın 'one minute' duruşunu şimdi görmek istiyoruz. Şimdi Çin'e 'one minute' zamanıdır' dedi. Tümtürk'ün uydu telefonu ile irtibart kurduğu bir Uygur da Erdoğan'dan yardım istedi.

http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=231933

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License