17.12.08

ERGENEKONDAN BAKÜYE

Ergenekon’dan Bakü’ye uzanan yol

İki gündür Silivri’deki duruşmayı izleyerek yerinden izlenimler yazan Yıldıray Oğur’un “akıllara seza komplo teorilerine hayatına vakfetmiş bir vazife adamı” diye tanımladığı Veli Küçük, Ergenekon soruşturmasını da bir “komplo” olarak açıklama eğiliminde.

Çetenin “karakutusu” olduğundan söz edilen ama yine Oğur’a göre, “değil bir numara, on numara bile olamayacak” bir emir kulunu andıran emekli tuğgeneralin, bu komplonun arkasında gördüğü adresler belli.

Diyor ki, “Ergenekon soruşturmasının düğmesine 5 Kasım 2007’deki Bush-Erdoğan görüşmesinde basıldı.”

Ama orada durmuyor; Ergenekon davasında yargılanmasının nedeninin “Ermenileri rahatsız etmesi” olduğunu ima ediyor:

“Doğu sorununun bir Kürt sorunu değil, Ermeni sorunu olduğunu anlattım. Bunlar bazılarının hoşuna gitmedi ve buradayım.”

Bu da yetmiyor, devam ediyor.

İttihat ve Terakki’nin emriyle, ilçesindeki Ermenileri Suriye’ye sürerken “kış gününde vatandaşları ayaklarına süngüler bağlayarak ölüme terk ettiği” gerekçesiyle Divan-ı Harp’te yargılanıp 1919’da idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı’na getiriyor sözü:

“Kaymakam Kemal Bey’in heykelini yaptırdım, açılışa Rauf Denktaş’ın, Kemal Bey’in kızının gelmesini sağladım. Bunların hepsi görünmeyen, biriken suçlarım oldu.”

Velhasıl, Küçük bir yandan ABD ve Ermenistan’dan, bir yandan da herhalde kendi kafasında “Amerika ve Ermenistan yanlısı” saydığı kesimlerden şikâyetçi oluyor.

“Benim bu hale düşmemin müsebbibi Washington ve Erivan’dır” demeye getiriyor.

* * *

Aslında Küçük zihniyetindeki birinin, Türkiye’de devlet eliyle beslenip büyütülmüş faşizan milliyetçiliğin en gözde hedeflerinden olan Ermenileri gözüne kestirmiş olması şaşırtıcı değil.

İnsan şaşırmıyor ama irkiliyor.

Veli Küçük’ün mahkemedeki ifadesini Hrant Dink’i hatırlayarak; bir ay sonra, ikinci yıldönümünü idrak edeceğimiz o korkunç katliamın üzerindeki derin devlet gölgesini düşünerek okuduğunuzda ürperiyor ve soruyorsunuz:

Küçük bunu niye yapıyor?

* * *

26 Kasım 2008’de bu sütunda yazdım:

“Veli Küçük, Emin Gürses, Sami Hoştan gibi sanıkların örgütün yurtdışı faaliyetlerindeki rolü, Ergenekon davasının konusu. Ama şunu da biliyorum. Bakü’de, Moskova’da, Almanya’da birçok şehirde, Washington’da ve belki diğer yerlerdeki muhtemel Ergenekon varlığının üzerine henüz gidilemedi. Yabancı ülkelerde yerleşik Ergenekoncular henüz sorgulanamadı. Ergenekon belgelerinde yer alan ‘yurtdışındaki askerî ataşelerin örgüt tarafından kullanılması’ kararının hayata geçirilip geçirilmediğinin cevabı verilmedi. Ergenekon davasının anlamlı bir sonuca ulaşması için çetenin askerî ve dış bağlantılarının sonuna kadar soruşturulması şart.”

* * *

Gerek Veli Küçük’ün duruşmadaki ifadeleri, gerekse Yeni Şafak gazetesinin iki gündür çarpıcı iddialarla gündemde tuttuğu Üzeyir Garih cinayeti, Ergenekon’un dış bağlantılarına daha yakından bakılması gerektiği yönündeki görüşümü kuvvetlendirdi.

Küçük’ün ve diğer sanıkların, bir kısmı iddianamede yer alan, bir kısmının ise önümüzdeki aylarda gün ışığına çıkacağına inandığım dış bağlantıları arasında en “gölgeli” görünenlerin adresi hep aynı:

Bakü.

Açın, Yeni Şafak’taki Üzeyir Garih haberlerini okuyun.

Bu haberlerdeki iddia doğruysa, Garih’in öldürülmesinde Ergenekon parmağı var.

Veli Küçük’ün Bakü’deki işleriyle ilgili pürüzlerin çözülmesinde Garih’e yardımcı olduğu, bunun karşılığında Garih’ten Ergenekon için bağış kabul ettiği haberin iddiaları arasında.

Yine habere göre, 1995’te, Bakü’deki darbe girişimini Ergenekon planlamış; Haydar Aliyev’i devirip yerine Ebulfez Elçibey’i geçirmeyi hedefleyen bu girişimde Veli Küçük de rol oynamış; hatta Küçük, Elçibey’in akrabasıymış.

Yeni Şafak’a konuşan kaynaklar, Garih’in bu darbe girişimine dolaylı finansman desteğini bir süre sonra kestiğini; darbenin, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Aliyev’e iletilmek suretiyle önlenmesi sonrasında da, Ergenekon’ca öldürüldüğünü iddia ediyor.

Bu iddianın doğru olup olmadığını bilmiyorum.

Ama Üzeyir Garih cinayetinin üzerindeki sis perdesinin hiç kalkmadığını biliyorum.

Elçibey yanlısı darbe girişiminin, dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk Raporu’nda geniş biçimde yer aldığını da biliyorum.

O raporda, Türkiye’nin Bakü Büyükelçiliği’ne bağlı görünen bazı yetkililerin ve muhalif Azerilere askerî eğitim veren Türk Özel Harekâtçıları’nın darbe girişimindeki rolüne değinildiğini hatırlıyorum.Tabii, Ergenekon iddianamesini ve soruşturmayla ilgili haberleri okuyarak öğrendiğim başka bilgiler de var.

Veli Küçük’ün ve diğer Ergenekon sanıklarının bir ayaklarının yıllarca Bakü’de olduğuna; Azeri milliyetçilerine kontrgerilla eğitimi vermekten buradaki bazı “sivil toplum” kuruluşlarıyla ortak organizasyonlar gerçekleştirip para toplamaya kadar bir dizi etkinliğin Bakü üzerinden yürütüldüğüne ilişkin sayısız haber, bilgi, belge mevcut.

Azeri Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı, bu görevde Veli Küçük’ün halefi olan Dünya Azerbaycanlılar Kongresi Başkanı Kulumirza Tebrizi, Bozkurt Partisi Genel Başkanı İskender Hadimov ve Yeni Çağ gazetesi Yayın Yönetmeni Akil Askerov’un, AKP hükümetini ve Ergenekon savcılarını ağır bir dille suçladıkları ortak basın toplantısı da aklımda.

Ne demişlerdi?

“Türkiye’nin bu büyük ayıbı kısa zamanda temizlemesini, Veli Küçük Paşa, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz ve diğer vatanseverleri bir an önce serbest bırakmasını istiyoruz.”

Ergenekon sanıklarının Bakü’deki dostlarının isteği bu.

Bense, Ergenekon’dan Bakü’ye uzanan yolun aydınlatılmasını diliyorum.
YASEMİN ÇONGAR TARAF

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License