17.12.08

KÖKÜNE İNMEK

Köküne inmek

İşte şimdi büyük adım atıldı.
Bizim hukuk sistemimiz içinde bu nasıl gerçekleşti bilmiyorum ama Yargıtay, Danıştay baskını davası ile Ergenekon davasının birleştirilmesini istedi.
İşin püf noktası da burası zaten.
“Şeriat yanlısı” gözükerek Danıştay’ı basıp bir yargıcı öldüren sanıkla, “laiklik savunucusu” görüntüsünü yaratmaya çalışan Ergenekon çetesi arasındaki bağlantı ortaya çıkarıldığında, “görüntünün” arkasındaki asıl amacın bir darbe ortamı hazırlayıp dikta oluşturmak olduğu da ortaya çıkacak.
Doğrusunu isterseniz, gören gözler için bu zaten biliniyordu.
Ergenekon cephaneliğinde bulunan bombalarla Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombaların “aynı kafileden” olması, Danıştay saldırısına karışan sanığın Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanmasında da görünmesi ipuçlarını ortaya koyuyordu.
Bombalar, saldırılar ve sanıklar arasındaki bağ anlaşılıyordu.
Ama medyanın “Ergenekon gerçeğini gözlerden saklamak” için canla başla uğraşan bir kesimi var.
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün, önceki günkü savunmasında söyledikleri bile onları etkilemiyor.
Mafya reislerinin mafya olmadığına, Veli Küçük’ün komutanlığını yaptığı bölgede faili meçhul cinayet işlenmediğine, JİTEM’in bulunmadığına inanmak daha da fenası inandırmak istiyorlar.
Açın dünkü gazeteleri bakın.
Ne demek istediğimi daha net göreceksiniz.
Sanırım, Ergenekon çetesini bir “muhalefet partisi”, saldırıları, bombalamaları, cinayetleri ve bunların sonucunda ortaya çıkması beklenen “darbeyi” de bir muhalefet türü sanıyorlar.
Galiba “AKP’yi devirecekse” bir darbeye de razılar.
Medyanın bir bölümündeki bu “darbe severliğe” baktığında insan kendine sormaktan kaçınamıyor:
Ergenekon’un medya bacağında kimler bulunuyor?
Medyadaki hangi isimler bu örgütün üyesi?
Bu sorular hakkaniyetten uzak sorular değil, Veli Küçük’ün “JİTEM yoktur” sözünün eleştirmeden, bu sözü gerçekmiş gibi kabul etmeye hazırlanan her “gazeteciden” kuşkulanma hakkı doğar.
Mahkeme kayıtlarına bile geçen “JİTEM”in varlığını bütün gazeteciler biliyor.
“Bilmiyormuş gibi yapanlara”, gerçeği saklayamayacaklarını bir daha hatırlatmak için eski “itirafçılardan” Abdülkadir Aygan ile görüştü arkadaşlarımız.
Uzun süre “JİTEM”de çalışan, o dönemde işlenen cinayetleri yazdığı anılarında anlatan Aygan, daha önce yayınlanmış olan eski bir “maaş bordrosunu” bize bir daha gönderdi.
Bugün birinci sayfamızda göreceksiniz.
O resmi belgenin üstünde, görev yeri olarak açıkça “JİTEM” yazıyor.
Bu maaş bordrosu daha önce de yayınlandı.
Buna rağmen “JİTEM yoktur” lafına inanmaya eğilimli “gazeteciler” hakkında ne düşünürsünüz?
Yeterince akıllı olmadıklarını mı?
Yeterince dürüst olmadıklarını mı?
Aslında gazeteci olmadıklarını mı?
Yoksa düpedüz “görevli” olduklarını mı?
Veli Küçük neden yaptı anlamış değilim ama dünkü savunmasındaki “savunulamaz” tuhaflıklarla, kendisini korumaya çalışan gazeteleri ve gazetecileri perişan etti.
Bundan sonra Küçük’ü savunabilmek için, mafyanın mafya olmadığını, Kocaeli bölgesinde hiç faili meçhul cinayet işlenmediğini ve JİTEM’in bulunmadığını da savunmak zorunda kalacaklar.
Bunları savunmak, onların gazeteciliğini ve gazetelerini nasıl etkileyecek göreceğiz.
Küçük’ün, bana göre, açıkça “itiraf” sayılabilecek inkarları karşısında alınacak tutum herkesin tıynetini de ortaya koyacak.
Danıştay baskını davasının Ergenekon davasına bağlanması ise bütün gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olacak.
Öyle anlaşılıyor ki devlet, “derin devletin” en azından bir bölümünü tasfiye etmeye kararlı.
Sanırım tasfiyeye uğrayanlar, “derin devletin” gücünü kendi kişisel çıkarları ve iktidar ihtirasları için kullanmaya kalkışanlar olacak.
Bu yeterli mi?
Elbette değil.Ama en azından bir adım.
Derin devlet denilen garabet zaten kötü bir şey.
Ama bunun bir de mafyayla işbirliği yapılarak kişisel çıkarlar için kullanılması daha da beter.
Biz Susurluk’tan beri bunu yaşıyoruz.
Devlet uzun zaman kendi “suçlularını” da ortaya çıkarmayı reddetmişti.
Hiç olmazsa şimdi bunu yapıyor.
“Derin devlet” denilen yasadışı oluşumun devletin yerini almasına ramak kaldığını galiba sonunda onlar da gördü.
Türkiye, varlığını sürdürebilmek için uygar topluluklar arasında kendine bir yer bulmak zorunda.
Sürekli olarak suça bulaşan bir devletle bunu yapmasına imkan yok.
Varlığını sürdürebilmek için hiç olmazsa suçun bir bölümünü ayıklamaya çalışıyor.
Bu temizlik devam edecek gibi geliyor bana.
Toplumun her kesimindeki, özellikle de medyadaki, çete uzantıları da ya yakalanacak ya da sahneden çekilecek.
“Ergenekon’un avukatı” olduğunu söyleyen CHP lideri Deniz Baykal ile Ergenekon’u savunabilmek için çırpınan gazeteciler için zor günler geliyor.
Gerçekler anlaşıldıkça, daha önce söyledikleri ve yazdıkları için duyacakları pişmanlıklar da artacak gibi görünüyor.
Onların pişmanlıkları ise Türkiye’nin ümidi olacak.
AHMET ALTAN TARAF

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License