21.8.09

POSTANELER ETÖ'NÜN ELİNDE

Ergenekon PTTye sızmış

Deniz Kuvvetleri'ndeki yapılanmayla ilgili ihbar mektubu savcıya uluşmadan yok edilmiş. Yazarımızın gündeme getirdiği ETÖ'nün postane kontrolü de doğrulandı.


Deniz Kuvvetleri'ndeki Ergenekon yapılanmasıyla ilgili ihbar mektubunun Ergenekon savcılarına ulaşmadan kaybedildiği ortaya çıktı.

3. iddianamenin delil klasörlerindeki bilgilere göre Ergenekon'la ilgili şok bilgilerin yer aldığı ihbar mektubu, savcıya ulaşmadan yok edildi. İhbarcıyı tespit için postanedeki görüntüler tehditle alındı...

Deniz Kuvvetleri'ndeki Ergenekon yapılanması ve kayıp bombalarla ilgili gönderilen ihbar mektubunun Ergenekon savcılarına ulaşmadan kaybedildiği ortaya çıktı. Mektubun nasıl kaybolduğu ihbarı yapan kişinin Ergenekon savcılarına yazdığı ikinci mektupta bir bir anlatıldı. Ergenekon savcılarına ulaşması üçüncü şahıslarca engellenen ihbar mektubunun gönderildiği postanenin görüntü kayıtlarının da tehditle alınarak incelemeye tabi tutulduğu iddia edildi.El bombaları örtbas edildi

Ergenekon'un 3. iddianamesinin delil klasörlerinde yer alan belgeler Ergenekon soruşturmasını engellemeye yönelik çabaları gözler önüne serdi. Ergenekon'un 10. dalga operasyonunda İzmir'de gözaltına alınan Deniz Piyade Binbaşı Erbay Çolakoğlu'nun birliğinde görevli olduğu tahmin edilen bir asker tarafından nisan ayında Ergenekon savcılarına ihbar mektubu gönderildi.

Ancak bu ihbar mektubu savcıların eline ulaşmadan yok edildi. Ülkenin birçok yerinde çıkan cephaneliklere atıf yapılan kayıp mektupta Güneydeniz Saha Komutanlığı'na bağlı Çıkarma Gemileri Komutanlığı'na ait TCG Ertuğrul gemisinde kayıp el bombalarının nasıl örtbas edildiği anlatıldı.

Lot numaralarıyla oynandı

Ertuğrul gemisinde 5 el bombasının kayıp olduğu ve bu el bombalarının Ergenekon aramalarında ortaya çıkarılan el bombalarının seri numaralarından olduğunun aktarıldığı mektupta, "Bunun farkında olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kontrol amaçlı 19 Ocak tarihli mesajda el bombası ve el bombası tapalarının varlığı hakkında bilgi istemiştir. Komutanlığın 19 Ocak tarihli mesajı öncesi ve sonrasında, gerek el bombası tapalarının gerekse taarruz tipi el bombalarının lot numaralarında oynamalar olduğu gözükecektir" denildi.

“Yakında beni de içeri alırlar”

İhbar mektubunda, envanterde görünen el bombası sayısına ulaşılabilmek için farklı numaradaki el bombası tapalarının TCG Ertuğrul gemisinin envanterine dahil edilerek kayıtların mevcutlarla örtüştürüldüğü iddia edildi. Yok edilen ilk mektupta Erbay Binbaşı'nın yakın arkadaşı Yüzbaşı Ümit Özbek'e özel bir sohbet esnasında Ergenekon soruşturmasıyla ilgili olarak "Yakında beni de alırlar" şeklinde bir beyanda bulunduğu da yer aldı.

Ümit Sayın’ın gizli belgesi

İhbar mektubunda Binbaşı Çolakoğlu'na ait suç belgelerinin nasıl kaçırıldığı anlatıldı. Çolakoğlu'nu aramaya giden Cumhuriyet savcısı nizamiyede bir süre bekletildi. Bu sırada Çolakoğlu'nun ofisi Albay Levent Gülmen ve Bahadır Albay tarafından temizlendi. Belgeler Tuğa. Ekmen Özdengil ve Tüma. Halit Özkoç'a verildi. Komutanlar bu belgeleri Güney Deniz Saha Komutanı Kora. Erdal Bucak'tan gizledi.

Mektupla Erbay’a ait 173 belgenin listesi de savcılara gönderildi. Çolakoğlu'ndan çıkan, ancak savcıdan gizlenen Ümit Sayın'a ait "GİZLİ" damgalı bir belge de mektubun ekinde yer aldı. Genelkurmay'a yönelik 2004'te hazırlanan belgede Sayın, "Bu örgütlenme TSK'nın gizli bilgisi ve kontrolü altında yapılmalıdır" ifadesine yer verdi.

Görüntüler tehditle alındı

Skandal iddiaların bulunduğu ihbar mektubunun Ergenekon savcılarına ulaşmasının nasıl engellendiği ikinci ihbar mektubuyla aydınlandı. Yeniden ihbar mektubu yazan asker, ilk ihbar mektubunun Güney Deniz Saha Komutanlığı'nda görevli üst düzey bazı subaylarca ele geçirildiğini bildirdi. Karargahta görevli bazı üst rütbeli subayların tüm mesailerini bu işe ayırdığının belirtildiği ihbar mektubunda şunlara yer verildi:

3. şahıslar ele geçirdi

"Gösterilen çabalar ne yazık ki adalete yardımcı olmaya çalışılması ve sorumlular hakkında işlem yapılmasıyla ilgili değildir. Aksine tüm çabalar bu bilgileri kimin sızdırdığı ve konunun nasıl kapatılabileceği ile ilgilidir." Şok bir iddaya da yer verilen mektupta, "Makamınıza gönderilen mektup, tarafıma ve size özel olması gerekirken iletişim özgürlüğü engellenerek tarafların rızası olmadan 3. şahıslar tarafından ele geçirilmiştir. Gönderenin tespit edilmesi maksadıyla, yasadışı ve korkutma yolu ile postaneden kamera kayıtları alınmıştır" denildi.

KONUYLA İLGİLİ YUSUF GEZGİNİN YAZISI

Ergenekoncular Postaneleri Kontrol Ediyor

Ergenekon çetesinin işlediği pek çok karanlık eylem, cinayet, ilgili mercilere gönderilen mektuplarla ve ihbarlarla ortaya çıkarılmıştı. Süren Ergenekon davasının derinleştirmesinde, yeni belge ve bilgilere ulaşılmasında, gönderilen mektuplar-ihbarlar-belgeler önemli bir yere sahipti.



Ancak Ergenekon davasının açılması sonrası, PTT şubelerinde ve posta kutularında tuhaf şeyler olmaya başladı. Şehirlerde, özellikler Kayserinin ötesindeki şehirlerde, faili mechullerin karanlık eylemlerin organize şekilde işlendigi doğu-güneydoğu yerleşkelerinde, memurlarla muhatap olmadan mektup atmaya yarayan posta kutuları tedricen azaltıldı, çevreye posta kutularını görecek şekilde kameralar yerleştirildi. Gelişmiş ülkelerde her sokak başında bulunan posta kutuları Türkiye’de tuhaf bir sekilde kaldırılıyor. Bu uygulamalarda posta idaresini aşan bir iradenin etkili olduğu anlaşılıyor.



Faili meçhullerin, gece yarısı adam kaldırmaların yoğun olduğu bölgelerimizde, insanlar önceleri derdini sinesine gömmekte ve susmakta iken; Ergenekon davası sonrası memurlarla, devletle muhatap olmadan derdini mektupla, ihbarla anlatma yolunu tercih eder hale geldi. Nitekim Ergenekon davası dâhil, pek çok konunun yargıya intikalinde, karanlık pek çok olayın ortaya çıkmasında vatandaşın gönderdiği bilgiler-ihbarlar etkili olmustur. Ancak bu şikâyetlerden ve ihbarlardan rahatsız olan, işledikleri suçların ortaya çıkmasından ve yargılanmaktan korkan paramiliter güçler, ihbar ve bilginin akacağı yerlerde “kurumsal savunma sistemleri” geliştirdiler, tedbirler aldılar. Postanelerde çalışan memurlardan bazılarını kendi hesaplarına devşirdiler. Böylece, özellikle Doğu-güneydoğuda karanlık çetelerin, suç örgütlerinin, faili meçhuller ve işkencelerin kontrolsüz(!) şikâyet edilememesi için bazı memurlar bu tür mektuplara-ihbarlara karşı duyarlı hale getirildi. Devşirilen bu görevliler özellikle askeri birimleri-yargıyı, önemli makamları muhatap alan mektuplarda harekete gectiler, kimlik tespiti yaptılar ve bu ihbarları-mektupları yazanları kendilerini devşiren kolluk güçlerine ihbar ettiler, sorgulattılar. Zaman içinde insanlar ihbar ve sikayetleri yapmaz, yapamaz hale getirildiler. Postaneler dışındaki posta kutuları da kaldırıldığı için, kendini riske atmadan Ergenekon türü örgütlerin şikâyet edebilmesinin yolları kapatılmış oldu. Yaklaşık 3 yıldır uygulanan bu engelleme, yıldırma yöntemi özellikle Doğu-güneydoğuda epeyce başarılı olmuş ve ihbar bilgi akışı engellenmiştir.



Okuyucudan gelen bilgilerde problemin posta idaresi dâhil pek çok yere bildirildiği halde tedbir alınmadığı, bu nedenle özellikle faili meçhuller, cinayetler, karanlık işler konusunda vatandaşın bilgi verme yolunun tıkandığı belirtilmektedir. Bu durum her şeyden önce anayasal bir suçtur. Zira haberleşme ve iletişim özgürlüğü anayasal bir haktır ve devletin görevi bu özgürlüğün kullanılmasını temin temektir. Bu hakkı kullandığından dolayı, postanelerden devşirilmiş memurların şikâyeti üzerine alınıp sorgulandığını, ırgalandığını ifade eden kimseler vardır.



Önce doğu-güneydoğu da başlayan kontrol ve tarassut, bu gün batıda da yaygındır. Batıda ve büyük şehirlerde de pek çok posta kutusu kaldırılmış, atılan mektuplar “kime ve nereye gönderiliyor?” diye mercek altına alınmaya, kişiler attıkları mektuplardan dolayı kolluk güçleriyle muhatap edilmeye başlanmıştır.



Anlaşılan Ergenekoncular ihbar yoluyla ve mektuplar üzerinden kendileri aleyhine gelişebilecek olayları kontrol ediyorlar.

TBMM, Hükümet bu hak ve özgürlük ihlallarinden haberdar mı?

Haberdarsa haberleşme özgürlüğünü engelleyen bu uygulamalara mudahale edecekmi? Bir araştırma veya soruşturma yaptıracak mı?



“Ergenekon ve derin örgütleri şikâyet edenler açık kimlikleriyle bunu yapsınlar, niye gizlenerek, bilinmemeye çalışarak bunu yapıyorlar?” diyenler olabilir. Türkiye’de Ergenekon gibi derin örgütleri kendi adıyla şikâyet edebilecek kaç delikanlı çıkar? Diyelim çıktı o kimselerin akibeti sonra ne olur? Onları Ergenekon ve derin örgütlerin şerrinden kim koruyabilir?

Ergenekonda gizli tanıklık yapanlar, suçüstü edilip suçunu itiraf edenler bile zaman icinde çark etmeye başladılar. Profesyonel katillerin, suça bulaşmış insanların ifadelerini geri aldığı, yan çizdiği bir durumda sıradan vatandaş böyle bir örgütü nasıl karşısına alabilecek?



Diyelim ki gelen ihbar ve mektupların önemli bir kısmı eften püften, aslı olmayan şeyler. Bunun yolu mektup ve ihbar kanalını tıkamak değildir. Eğer konuları ciddiyetten uzaksa zaten ilgili merciler dikkate almazlar. Ama mektup ve ihbarların gönderilmesini engelleme çabasında hiç bir iyi niyet görünmüyor. Posta kutularının kaldırılması, postanelere mektup atanların gözlenip tespit edilerek inzibatlara teslimi bir şeyleri örtme çabasını gösteriyor. Mektup atanları gözleyecek “gardiyanlar” dikme; mektup atma, ihbarda bulunma yollarını tıkama hiçbir hukuk devletinde ve demokraside olmaz, olamaz.



Bu tür bir durum demokratik bir ülkede olduğunda, başta PTT Genel Müdürü olmak üzere, ulaştırma bakanına kadar sıralı sorumlular görevden alınır. Zira bu durum, temel bir hakkın, özgürlüğün engellenmesidir.

Birileri kirli ve karanlık işleri-ilişkileri ortaya çıkmasın diye, halka açık kamu kurumlarını tarassut altında tutuyor ve anayasal bir hak olan haberleşme özgürlüğünü engelliyor. Demokrat hükümet ise bunu seyrediyor…

07 Ağustos 2009 Cuma Yusuf GEZGİN

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License