26.10.09

ISLAK İMZA BULUNDU

Islak imzalı belge bulundu

Altında Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzası bulunan, Nisan 2009 tarihli belge, kısaca "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" diye basında yer almakta. İçeriğini hatırlatırsak, Türk demokrasisinin ne kadar dehşet verici bir komployla karşı karşıya olduğunu daha iyi anlarız.

***

"AK Parti içindeki ajanlar harekete geçirilerek, parti içinde bölünme olduğu izlenimi yaratılacak; Ermenistan ve Yunanistan konuları gündemde tutularak, milliyetçi duygular tahrik edilecek, böylece milliyetçi partilerin tabanı genişletilecek. Gülen cemaatinin Işık Evleri'ne baskınlar tertip edilerek, onları, Yahudilik, CIA, Mossad, Moon Tarikatı, Humeyni vs. gibi kurumlarla irtibatlı gösterecek objelerin ve Alevi düşmanlığını körükleyecek bilgi ve evrakın bulunması sağlanacak; bu cemaatin 'Fethullahçı silâhlı terör örgütü' olarak yargılanmasının yolunu açmak üzere, evlerde silâh ve mühimmat ele geçirilecek." Bu belge, 8 Haziran 2009'da, avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda çıkmıştı. Serdar Öztürk, Ergenekon tutuklusu Levent Göktaş'ın avukatıydı. Her ikisi de asker kökenli. Serdar Öztürk de, Ergenekon sanığı. Belgenin üstü, birçok kesim tarafından örtülmeye çalışıldı. Genelkurmay Başkanlığı da, "belgenin aslına rastlanmadığı" açıklamasını yaptı. O tarihte de yazmıştık: Söz konusu belge 8 Haziran'da ele geçiriliyor. 12 Haziran'da bu belgenin varlığı, Taraf gazetesi eliyle kamuoyuna duyuruluyor. Ancak bu tarihten sonra, Genelkurmay kendi bünyesinde ıslak imzalı belgeyi araştırıyor ve tabii ki bulamıyor. Nasıl bulsun ki! Böyle tehlikeli (!) bir belgenin aslı, -her akıl ve izan sahibi bilir ki- süratle kayıplara karıştırılır.

***

10 gün önce, ihbar mektubuyla savcılığa ulaştırılan ıslak imzalı belge, demokrasi adına umut veren bir gerçeği de ortaya koyuyor: Türk Silâhlı Kuvvetleri içinde hukukun üstünlüğüne inananlar, bu çok önemli belgeyi tahrip edilmekten kurtarmışlar. İlker Başbuğ, "Belge gerçekse gereken yapılacak" demişti. Şimdilik haberi yayınlayan medyaya çatmakla yetindi. Suçlulara yönelik hangi adımları atacağını merakla bekliyoruz.

Albay Dursun Çiçek'in daha önceleri de benzer belgeler hazırlamış olması, savcılığa ifade verirken imzasını değiştirmesi, avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda çıkan belgenin polis tarafından oraya konulduğu yolundaki hedef saptırmaya yönelik çabalar ve nihayet, kendisini "cumhuriyeti korumak ve kollamakla" sorumlu addeden Türk Silâhlı Kuvvetlerinin, birçok defa bu şekilde, psikolojik harekâtla iç tehdidi abartma alışkanlığı, belgenin doğru olabileceği kanaatini bende uyandırmıştı; yanılmadığımı anladım. Şimdi gözler Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ' da. Dursun Çiçek ile ilişkili görülen kişilerin tesbit ve tasfiye edilmesi gerekiyor. Hatta, gerçekten demokratik bir ülkede yaşıyorsak, astlarının hazırlıklarından haberdar olmayan İlker Başbuğ'un kendisi de istifa etmeli. Yoksa haberdar mıydı? Bu şüphe daima içimizde kalacaktır. Tartışmaların yoğun olduğu günlerde, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Belge doğruysa, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ emekli mi edilmeli?" sorusuna "Evet" cevabını vermişti.
Belge doğruysa, bence de ya kendisi istifa etmeli, ya emekli edilmeli.

Genelkurmay'ın tepkisi
2000 yılında Andıç'ı ortaya çıkardığımda, Genelkurmay Başkanı'nın tepkisi, İlker Başbuğ gibi olmuştu. O zaman, işbaşında Hüseyin Kıvrıkoğlu vardı. İnsanları haksız yere karalayan Andıç'ı hedef alacağına, "karanlık amaçları olan ve Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni yıpratmaya çalışan" biri olarak beni hedef almış, ağır bir bildiri yayınlamıştı.
28 Şubat sürecinde, bir fişleme belgesi hazırlayan Batı Çalışma Grubu, İstihbarat Daire Başkan vekili Bülent Orakoğlu ve onbaşı Kadir Sarumsak tarafından ortaya çıkarılmıştı. Orakoğlu "azmettirmekten", Sarumsak ise, - belgeyi Deniz Kuvvetleri'nden çaldığı için- "casusluktan" yargılandı. Belgenin altında Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın imzası vardı ama ona hiçbir şey olmadı.
"Bazı Aleviler, İşçi Partisi, bazı TSK mensupları ve bazı memurlar tarafından, emperyalistlerle ve cumhuriyet karşıtlarıyla mücadele etmek amacını taşıyan Karargâh Evleri'ne" ait belge, Aydınlık gazetesinin aranması sırasında ortaya çıkmıştı. Karargâh Evleri'nin Harp Akademisi ve Hava Harp Okulu'nda teşkilâtlandığı belirtiliyordu. Genelkurmay Başkanlığı, o tarihte, sadece belgenin kimin tarafından sızdırıldığını araştırmakla yetindi.
Özden Örnek'e ait günlüklerde de aynı şey olmadı mı? Genelkurmay bünyesinde bu konuda bir delile rastlanmadığı belirtildikten sonra, darbe hazırlıklarının üzerine gidileceğine, vesikaları yayınlayan Nokta dergisini dava ettiler.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Genelkurmay Başkanlığı "kol kırılır yen içinde kalır" inancından hâlâ vazgeçmedi. Bu defa da, Albay Dursun Çiçek'e ilişkin belgedeki ıslak imza ortaya çıktı. İlker Başbuğ, bundan sonra ne yapacağını açıklayacak yerde, ihbar mektubunun medyada yer almasına kızıyor. Böyle yıkıcı bir faaliyeti hukuk devleti adına kaygı verici görmüyor da, sadece haberin yayınlanmasını bu kapsamda değerlendiriyor. Yazık! NAZLI ILICAK SABAH 26,10,2009

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License