30.10.09

TAYYİP ERDOĞAN'IN SINAVI

Erdoğan’ın sınavı

Çoğu kurmay tam yirmi subay zan altında...

Asıl işini ikinci plana itip, yasalarla sınırlanmış haddini fütursuzca aşarak, kendini “Türk Siyasi Kuvvetleri” gibi görmeye ve buna uygun bir mesaiye 2009’da hâlâ devam ettiği anlaşılan ordumuzun en üst kademesi çok ciddi bir ithamla karşı karşıya.

Karargâhta “İrticayla Mücadele Eylem Planı” diye vaftiz edilmiş olan, bizimse içeriğini daha iyi özetleyen “AKP ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı” adıyla andığımız suç belgesinin hazırlanışına ve imhasına ilişkin ihbar mektubu, en tepeden başlayarak tam yirmi subayın üzerine koyu bir gölge düşürdü.Bu subayların başında, “suç belgesinin varlığından haberdar olmasına rağmen bunun gereğini yapmak yerine, hükümete ve kamuoyuna yalan söylediği” ithamıyla karşı karşıya olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ var.

Üstelik, o meşum belgeyle ilgili ilk haberde imzası olan ve Genelkurmay Karargâhı’ndaki kaynakları sayesinde, komuta kademesindeki gelişmeleri yakından takip edebilen arkadaşımız Mehmet Baransu’ya ulaşan kulis bilgileri, ihbar mektubundaki ithamı da geride bırakır nitelikte...

Baransu’nun kaynakları, “İrtica’yla Mücadele Planı’nın, bizzat Başbuğ’un emriyle hazırlandığını” öne sürüyorlar.

Bu iddia, ordu içinde cuntacı bir grubun varlığından daha da vahim bir ihtimale işaret ediyor...

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir-komuta zinciri altında suça karışmış olması ihtimalidir bu ve gerçek olması durumunda, ordunun hukuki varlığını ve saygınlığını sürdürebilmesi için tel yol kalacaktır: Genelkurmay Karargâhı’nda topyekûn tasfiye yapmak.

Yok eğer, Başbuğ’un söz konusu planın hazırlanması ve/veya varlığının gizlenmesi emrini vermediği anlaşılırsa, bu kez Genelkurmay Karargâhı’na kadar sızmış bir cunta oluşumu üzerinde durmak ve bu oluşumla ilgili herkesi ordudan tasfiye etmek gerekecektir.

Hiç kuşkusuz, her iki durumda da, “tasfiye” nihai aşamadır... Öncelikle, töhmet altındaki herkes, soruşturma ve yargı sürecinden geçmelidir ve hepsi hakkında da, aksi mahkemede karara bağlanmadıkça masumiyet karinesinin geçerli olduğu unutulmamalıdır.

Ancak bu sürecin “adil” işlemesinin ve sonuçlarının toplumun vicdanında kabul görmesinin de bazı koşulları var.

Birinci koşul, sivil mahkemelerin süreçte tam sorumluluk üstlenmesidir... Zira, söz konusu belge hazırlanırken ve imha edilirken emir-komuta zinciri bozulmuş olsa da olmasa da, askerî faaliyeti aşan ve doğrudan sivilleri hedef alan bir suç planıyla karşı karşıyayız.

İkinci koşul, ihbar mektubuyla töhmet altında kalmış olan bütün subayların soruşturma ve yargı süreci tamamlanıncaya dek açığa alınmasıdır.

Bu isimler arasında, ihbar mektubunda İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın hazırlanması emrini vermekle suçlanan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız dahil beş general, planın altında imzası bulunan Kurmay Albay Dursun Çiçek dahil altı albay, bir binbaşı, bir yüzbaşı, dört üsteğmen ve bir başçavuş var... Toplam on sekiz subay.

Geriye kalıyor iki isim.

Emekli Orgeneral Ergin Saygun, ihbar mektubunda adı “suç faaliyetine karışmış” gösterilen ve halen muvazzaf olmayan tek kişidir; üzerine düşürülen gölgeden kurtulmasının tek yolu da sorgulanmasıdır.

Yirminci subay ise, itham edilen bütün diğer subayların açığa alınmasının ve sivil mahkemede yargılanmasının yolunu açabilecek konumdaki ve ben bu satırları yazarken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la ikili görüşmesi devam eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’dan başkası değil.

Dolayısıyla, siz bugün bu yazıyı okurken, Başbuğ’un, âmiri konumundaki Erdoğan’a ne maruzatta bulunduğu, Başbakan’ın da kendisine bağlı bir memur olan Genelkurmay Başkanı’na ne talimat verdiği konusunda bilgi sahibi olmanız muhtemel...

Ancak Erdoğan-Başbuğ görüşmesinin içeriğini öğrensek de öğrenmesek de, ben çoğumuzun bu görüşmeye ilişkin temennisinin aynı olduğunu sanıyorum. Bu, Başbuğ’un İrticayla Mücadele Eylem Planı’na ilişkin şahsi rolü ve bilgisi konusunda Başbakan’a dürüst davranması, Başbakan’ın da bu konuda gereğini yapmaktan imtina etmemesi temennisidir.

Başbuğ, eğer planın hazırlanması ve/veya varlığının gizlenmesiyle bizzat ilgiliyse görevi derhal bırakmalıdır. Eğer plan onun bilgisi dışında hazırlanmış ve imha edilmişse, Başbuğ’a düşen, bu süreçte rol almakla itham edilen bütün subayları sivil yargıya teslim etmektir.

Başbuğ’un doğru olanı yapmasını kolaylaştıracak olan şey, âmirinin kendisinden bunu beklediğini açıkça ortaya koymasıdır. Erdoğan’ın bu sınavdan alnının akıyla çıkıp çıkamayacağında, ben bu yazıyı bitirirken henüz bitmemiş olan ikili görüşmenin belirleyici bir yeri olacak. TARAF Yasemin Çongar - 30.10.2009

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License