14.9.09

REJİMİN BEKÇİSİ DEMİREL

Rejimin bekçisi ve Süleyman Demirel

12 Eylül vesilesiyle, komşu sütunumda Yavuz Donat, Süleyman Demirel ile konuştu. Onun, darbeye dair görüşlerini derledi. Demirel, "Hukuk devleti felç olursa, Türkiye Cumhuriyeti'nin emanet edildiği yer Silâhlı Kuvvetler. Bu emanet hadisesi bugün de caridir. TSK, İç Hizmet Kanunu, 35. madde. Cumhuriyeti koruma kollama görevi TSK'ya verilmiştir" diyor.
Tabii bu sözleri, bir çelişkinin altını çizmek için sarf ediyor. Çünkü, hemen ardından, anayasanın Başlangıç bölümüne atıfta bulunuyor ve "...görev, Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlâtlarının vatan ve millet sevgisine emanet olunmuştur" şeklindeki cümleyi hatırlatıyor.
Ama, bu çelişkiden çıkarttığı sonuç beni hayrete düşürdü doğrusu. Demirel'e göre, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi durdukça, TSK, koruma ve kollama yapmazsa, görevini yerine getirmemiş duruma düşecekmiş!!!Halbuki Demirel, eskiden o çelişkiyi milli irade lehine çözüyordu: "...Türkiye'nin müesseseleri, yerlerini, görevlerini, yetkilerini çok iyi anlamış olsalar, hiçbir problemimiz kalmaz. Ama kurumlar, kendiliklerinden, kendilerine yer, görev, yetki farz ederlerse, o zaman curcuna başlar. Bizim devletteki sıkıntılar da oradan geliyor. 'Efendim, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine göre...' İyi ama o kanunun bir de 43. maddesi var. 35. madde, 'cumhuriyeti korumak ve kollamak' derken, 43. madde, 'siyasetle uğraşmayın' diyor. Yani aynı kanunda, 35. maddenin öyle anlaşılamayacağı yazılı. Rejim nasıl korunacak? Bekçisi kim? Onun bekçisi, anayasanın başlangıcında yazılı: 'Türk vatandaşının uyanık vicdanına tevdi edilmiştir' O zaman rejimin bekçisi millettir." (Köprü-Risale-i Nur Enstitüsü- Ordu, Devlet ve Demokratikleşme)

***

Türk Silâhlı Kuvvetleri, 1960 müdahalesini yaparken İç Hizmet Yönetmeliği'nin 35. maddesine dayandığını söylemişti. Darbeden sonra, yönetmelik kanuna dönüştürüldü. Bu kanunun, TSK'ya, darbe yapma yetkisi vermediği çok açık. Anayasaya göre, rejim tehdit altında ise, olağanüstü hal ya da sıkıyönetim ilân edilir, bunun kararını da, hükûmetin talebi üzerine Meclis verir. TSK'nın sınır dışı harekâtı da, gene TBMM kararına bağlıdır. Hal böyle olduğuna göre, emir-komuta zinciri içinde dahi olsa, ordunun, "Rejim tehlikede, cumhuriyeti koruyorum, kolluyorum" diye müdahale etmesinin hiçbir hukuki temeli mevcut değildir. Nedense Demirel, fevkalâde iyi bildiği bu gerçeğin üstünü örterek konuşmuş Yavuz Donat'la. Nitekim, "laik cumhuriyet tehlikede" diye darbeye teşebbüs eden Şener Eruygur ve arkadaşları bugün yargıda hesap veriyor. Savunmalarında İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini zikretseler, Süleyman Demirel onlara hak verir mi acaba? Yoksa, eskiden söylediği gibi, "Rejimin bekçisi millettir" mi der?


Bir zamanlar... Demirel
"Demokrasi, ordunun yeriyle tayin edilir. Eğer bir ülkede, Silâhlı Kuvvetler, sivil idarenin emrindeyse, o ülkede demokrasinin birinci şartı yerine gelmiştir. Demokrasi dendiği zaman, irade üstünlüğü tartışılmayacaktır. Üstün irade, milletin iradesidir. Üstün irade, devletin lâzım olduğu zaman zor kullanmak için eline silâh verdiği güç olmayacaktır."

***

Demirel, kendisine yöneltilen "Atatürk ilke ve inkılâplarının bekçisi Silâhlı Kuvvetler mi?" şeklindeki soruyu da şöyle cevaplandırıyordu: "Bir ülkenin iki tane anayasası olmaz, bir tane olur. Atatürk ilke ve inkılâpları diye anayasayı aşan, anayasanın üstünde bir takım dokümanlar olmaz. Atatürk ilke ve inkılâpları zamanında gelmiş, devrini icra etmiştir. Bugün onların devam edenleri de zaten anayasanın arkasında yazılıdır. Evet Silâhlı Kuvvetler Atatürk'e bağlıdır ama, bu bağlılık onların tekelinde değildir. Silâhlı Kuvvetler'in bu devlet içindeki yeri nedir? Silâhlı Kuvvetler, millet iradesinin üstünde değil, millet iradesinin emrindedir." (Köprü-Risale- i Nur Enstitüsü-Ordu, Devlet ve Demokratikleşme) 14 Eylül 2009 - Pazartesi sabah

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License