26.6.08

LAHİKA-1, LAHİKA-2, LAHİKA-3

Láhika - 1 elde var bir

MALÛM, "Taraf" Gazetesi gerçekten çok büyük bir mesleki başarıya imza attı.

TSK’nın sivil Türkiye’yi susta durdurmak için hazırladığı "Eylem Planı"nı teşhir etti.

Ordu’nun nasıl bir "kışla mühendisliği" peşinde koştuğunu belgeleriyle ispatladı.

ASLINDA, yukarıdaki "plan" malûmu bir defa daha ilám ediyor. Tekrarlıyor.

Yani, 27 Mayıs darbesinden beri kendisine "kurtarıcılık" (!) ve "bekçilik" (!) misyonu vehmeden cihet-i askeriyenin "garnizon ideolojisi"ni ortaya koyuyor.

Belli ki, bundan bir milim vazgeçmemiş ve de vazgeçmeye niyetli gözükmüyor.

Nitekim, Genelkurmay’ın "hiyerarşik kademenin onayını almamıştır" diye yaptığı o çevir kazı yanmasın "yalanlama" (!), aklı bir nebze çalışan hiç kimseyi tatmin etmedi.

Bendeniz de dahil hepimiz, "ya, öyle mii?" diye bıyık altından müstehzi gülümsedik.

Biliyoruz ki, fesádı açıklayanlara karşı hakaretamiz iftira ve ifadelerle de dolup taşan bu "yalanlama" (!), zevahiri kurtarabilmek ve minareye kılıf uydurmak için yapılmıştır.

***

ÖYLE, zira bunun aksi bir durum tahayyül edilebilir mi? Tersi olabilir mi?

Ancak, cevabı aramadan önce kısa bir parantez açmak istiyorum.

TSK yukarıdaki planını "Láhika - 1" diye adlandırmış ki, işte buna çok şaşırdım.

Demek bir ikincisi de var veya yolda ama, "ek" anlamına gelen o "láhika" Arapçadır.

Oysa malûm, zaten "andıç" kelimesinin de mucidi olan o TSK "arı dil" avukatıdır.

Nitekim, sanki karşılıklar Türkçeymiş gibi, Fransızcanın "restaurant" ve "mönü" kelimeleri orduevlerinde bundan böyle, İtalyancanın "lokanta" ve "liste"siyle değiştirilmiş

Ve bu defa da "ek" yerine "láhika" demişler ki, sırrını hiç mi hiç keşfedemedim.

***

NEYSE, tekrar soruya dönüyorum. İşte, siz şimdi böyle bir "Láhika - 1" düşünün!

Ve bilin ki, kendi dümen sularında gitsinler diye gazetecileri "kafakola almaktan", Güneydoğu’da tansiyonu hep yüksek tutmak amacıyla Irak Kürtlerini kasten táciz etmeye; artı, adaleti etkileyebilmek için yargıçları "apoletlileştirmekten", toplumu ajitasyon ve propagandayla yönlendirmeye, o plandaki her bir madde ayrı bir anayasal suç ihtiva ediyor!

Üstelik bu defa, zaten adı üzerinde "Eylem Planı", geçmişte yine muhalif gazeteci fişleyen veya mahallede "Ku Klux Klan" üyesi arayan zeká kıtı biçáreliklere düşmüyor

Askerlik sanatına uygun biçimde önce genel ve ana bir "stratejik" hedef belirliyor.

Sonra da, yukarıda sıraladığım gibi, hin ve belden aşağı "taktik" ayrıntılara iniyor.

Başka bir deyişle, "Láhika - 1"deki k-u-r-m-a-y düzey üstünlüğü göz çıkartıyor.

Ancak tüm bunlara rağmen ve gözünüzün içine baka baka, sizin önünüze "komuta kademesi tarafından onaylanmamıştır" diye bir "yalanlama" konuluyor.

***

OLABİLİR. Evet, belki gerçekten de doğrudur ve onaylanmamıştır. Ne değişir ki?

Çünkü, TSK yüksek kademesinin önünde her zaman ve her an, o-n-u-n talimatıyla hazırlanan ve onay bekleyen sayısız proje, plan ve tasarım vardır. Bu, sonsuz sıradandır.

Ancaaak, "emir demiri, emir emiri keser" ilkesinin hüküm sürdüğü bir kurumda, askeri ve sivil bir suç oluşturan "láhika"ları genç üsteğmenler eğlence olsun diye yazmaz.

Yok eğer yazıyorlarsa da, hem onların, hem de komutanlarının "anayasal rejime karşı kumpas kurmak" suçundan derhal diván-ı harbe sevk edilmeleri gerekir.

O halde demek ki, "Eylem Planı"nı reddedemediği için "komutadan onay almadı" diye láfı döndüren "mazeret"leri ne küláh, ne miğfer, ne kasket, ne de kukuleta yutar.

Ve her halükárda, o "eylem planı" asla ve asla "stratejik hedef"ine ulaşmayacaktır!

Bunun gerekçelerini ben de yarınki kendi "Láhika - 2"mle açıklayacağım. Hadi ULUENGİN Hürriyet

Láhika-2, elde var iki

CUMARTESİ günü gerçekleşen ve benim Galatasaray’da iltihak ettiğim "Darbeye Dur De" yürüşüne yaklaşık yedi bin kişi katıldı.

Hadi taş çatlasa sekizbin diyelim ama fazlası şişirme olur. İnatçı gerçeği yansıtmaz.

Ve tabii ilk bakışta, yukarıdaki sayı hiç de ahım şahım gözükmüyor.

Hele hele, geçen sene bu vakitler düzenlenen ve büyük patırtı kopartan "Cumhuriyet Mitingleri"yle kıyaslandığı takdirde deve kulak kalıyor.

Olsun, buradaki sayısal miktar zahiridir! Bu aşamada son derece ikincildir!

Çünkü "Darbeye Dur De" yürüyüşü, TSK’nın Türkiye toplumunu kışla nizamına sokmak için hazırladığı ve her bir maddesi anayasal suç ihtiva eden o "Láhika-1"deki stratejik hedefe u-l-a-ş-a-m-a-y-c-a-ğ-ı-n-ı-n ispatı ve delilidir!

* * *

BUNUN nedenine gelmeden önce, katılımcı sayısının nispi azlığını, Genelkurmay’ın yukarıdaki "Láhika-1"de yaptığı türden mazeretlerle açıklamaya çalışmayacağım.

Kılavuzumu kendim seçerim. Kopyacılık huyum da yoktur.

Dolayısıyla, cihet-i askeriye minareye kılıf uydurmaya kalkışıp "ama komuta kademesi onaylamamıştı" dedi diye, ben de şu gerekçeleri sıralayacak değilim:

Tamamen sivil inisyatifle gerçekleşen ve ancak ağızdan kulağa ve son anda duyurulan; háttá afişlemesi bile yapılmayan ’Darbeye Dur De’ yürüyüşünün arkasında, ’Cumhuriyet Mitingleri’ndeki gibi, öbek öbek otobüslerle değirmene su taşıyan emekli generaller yoktu.

Tabii ki bunların hepsi doğru ama, yine de biraz züğürt tesellisi olur.

Oysa, ne İstiklál Caddesi’nde yürüyenlerin; ne de, henüz silkinmemiş olsalar bile yine de yukarıdaki şiarına yürekten katılan sayısız milyonların böyle bir "teselliye" ihtiyacı var!

Zaten de, Cumartesi günkü sembolizmin ni-ce-lik önemi işte buradan kaynaklanıyor!

* * *

ÖYLE, çünkü sivil Türkiye insanları bundan böyle kendilerine kışlada postal adımı ve nizamiyede boy hizası dayatılamayacağını, Cumhuriyet tarihinde i-l-k kez ilán ettiler.

Yani, "Láhika-1"de öngörülen formata sığmayacaklarını, şablona uymayacaklarını, tuzağa düşmeyeceklerini ve emre itaat emeyeceklerini açıkladılar.

Daha doğrusu, bunları dobra dobra söylemeye nihayet c-e-s-a-r-e-t ettiler!

Üstelik de, hem hicáp giyimli genç kızlar ve "punk" saçlı delikanlılar olarak; hem şıkıdım sandaletli hanımlar ve sünnet sakallı müminler olarak; hem de mutaassıp cemaatli hocalar ve liberal öğrencili akademisyenler olarak hep bir ağızdan ve yürekten cesaret ettiler.

İstiklál Caddesi’nde, demokrasinin, çoğulculuğun ve laikliğin ortak yolunu katettiler.

Artı, o hicáp giyimli ama bileği halhallı ve burnu hızmalı genç kızlar, kolu dövmeli ve kaşı "piercing"li "rock" sevgilileriyle elele tutuşarak "Darbeye Dur De" diye haykırdılar.

Buradaki özgürlükçü ve ö-n-c-ü moderniteyi görmemek için de kör olmak gerekir.

Yahut da, "láhika"lardan medet ummak ve onlara bel bağlamak gerekir.

* * *

EH, kimsenin keyfine karışmak hakkım yok! İsteyen medet de umar, bel de bağlar.

Fakat tekrarlıyorum, yukarıdaki i-l-k yürüyüşün katılımcıları, aslında bugünkü Türkiye’nin en temel ve en geniş parametrelerini içeren mikrokozmosu yansıttılar.

Çünkü, "öncü"ler sayıca az ve angaje olsalar dahi, onların şahsında temsil edilen yelpaze "Cumhuriyet Mitingleri"nden çok daha geniş bir "sessiz çoğunluğu"nu kapsıyor.

Hep korkutulmuş olanlar artık "korkudan korkmamak" cesaretini gösteriyor.

Dolayısıyla, modern toplumumuzun sivil bedeni "Láhika-1"in, varsa "Láhika-2" nin, daha varsa da "Láhika-3"ün askeri üniformasına artık sığmaz. Asla da sığmayacaktır.

Neden sığamayacağını ise benim yarınki üçüncü "láhika"ma bırakıyorum.


Láhika-3, elde var sıfır

"İHTİMAL, bazı kelleler uçacaktır"!

Evet evet, TSK’ya "akıldáde" geçinen "Karanlıkçı Maocu" aynen böyle tehdit etti.

Anlaşılan, sivil Türkiye’yi susta durdurmak için aynı TSK tarafından hazırlanan "Láhika - 1" kendisini pek bir şevke getirmiş ve de "ulusalcı" biti kanlanmış.

Dolayısıyla da, Ergenekon Çetesi sanığı olarak yattığı kodesten bu keháneti müjdeledi.

* * *

HAYIR, uçmayacak!

Artık darağaçları kurulmayacak; cellat ip çekmeyecek ve manga tetiğe basmayacak.

Zira, yüzde doksandokuz virgül doksan ihtimalle, bizim ülkemizde artık ne klasik, ne modern, ne de postmodern darbe olacak!

Bunların hepsinin defteri bir defa daha açılmamak üzere kapandı. Öyle de biline!

Ama binde bir kapıyı kasten açık bırakıyorum. Çünkü, gafiller daima çıkabilir.

Ve, insaniyetçiyim ve onların kellelerinin dahi uçmasını istemem ama yine de tekrar biline ki, şayet böyle bir maceraya yeltenen olursa, onları bu kez tükürükle boğacağız, nokta!

* * *

FAKAT darbe olmaz ve olamaz, çünkü bir; statüko "stratejik ricád" durumundadır.

Dünyanın, ülkenin ve tarihin konjonktürüne uygun olarak hızla gerilemektedir.

Dolayısıyla da iki; kendi emekli sandığı işletmelerini Fransız veya Hint sermayelerine satan ve kullandığı silahların bilişim teknolojisini dışarıdan almak zorunda olan bir ordunun, o dünyanın ve tarihin akışına zıt gidebileceğini düşünmek abesle iştigal eder.

Artı, aynı dünyayla eklemleşmiş ve bütünleşmiş devasa bir Türkiye ekonomisi ise ne kışla vekilharcı defteriyle, ne de bir lokma, bir hırka bürokratı ufuksuzluğuyla yönetilebilir.

Bundan böyle darbe olmayacağının en nesnel ve en temel gerekçeleri de bunlardır.

* * *

AMA üç; statüko tabii ki yelken mayna etmeyecektir. Eli armut toplamayacaktır.

Sahip olduğu ayrıcalığı korumak için "taktik taarruzlar" gerçekleştirecektir.

Zaten de, AKP’yi yargıyla kapatmak girişiminden toplumu "Láhika-1"le militarize etmek planına, son gelişmeler o "taktik taarruz"un birer parçasıdır.

Ancak dört; tüm bunlar dahi aslında o statükonun ne denli zorlandığının göstergesidir.

Yani, bırakın 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül gibi o "kelle uçuran" açık ve "modern" (!) darbeleri, artık 28 Şubat türü postmodern darbelere bile kolay cesaret edilememektedir.

Nitekim de beş; bu "modernite ötesi" müdahale 27 Nisan "internet muhtırası"yla tekrar denemiştir. Tamamen geri tepince de başka bir yöntem aranmak zorunda kalınmıştır

Ve altı; bu yeni yöntem de şimdi, gazeteci, yargıç veya sanatçıları "kafakola almak" hedefi güden "Láhika-1"in "taşeronlaştırma operasyonu" olarak karşımıza çıkmaktadır.

* * *

O halde yedi; düşünebiliyor musunuz, nereden nereye?

Daha düne kadar ikide bir "höt" diyen ve her deyişinde de bütün bir Türkiye’yi boy hizasına sokan statüko bugün o "höt"ün sökmeyeceğini bal gibi farkediyor.

Ve, "hop dedik ağam, hop dedik paşam" karşılığının geleceğini bildiği içindir ki de, "láhika láhika" (!) kendine taşeron aramak zorunda kalıyor. Aklınca "taktik" üretiyor.

Zaten, "stratejik ricád" derken de işte bunu kastediyorum.

Bu taktiklerin "kelle götüren" darbelere varamayacağını ve AKP kapatılsa bile aynı statükonun eski hakimiyetini kuramayacağını söylerken, iyimser değil gerçekçi davranıyorum

Yeter ki, "kelle uçacak" tehditlerinden korkmayalım ve kof çıkışlara göğüs gerelim.

Dolayısıyla da, dünkü ve önceki günkü sıralamadan farklı olarak bugünkü yazıma, "Láhika-3, elde var üç" başlığını değil, "Láhika-3, elde var S-I-F-I-R" başlığını atıyorum.
Hadi ULUENGİN Hürriyet

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License