23.2.10

A. BAYRMOĞLUDAN BALYOZ

Askere yargı önünde kol hizası...

Çıta her geçen gün yükseliyor. Emekli iki kuvvet komutanı, emekli Genelkurmay İkinci Başkanı ve emekli Özel Kuvvetler Komutanı'nın darbe girişimleriyle ilgili olarak gözaltına alınması, her ülke için, olağandışı ve sert gelişmelerdendir. Ancak söz konusu ülkenin ruhuna askeri vesayet rejimi sinmişse, o ülke bu tür gelişmelere, değil siyasi hayatında, tahayyüllünde bile yer vermez.

Deniz Kuvvetleri eski komutanı emekli Ora. Özden Örnek, Hava Kuvvetleri eski komutanı emekli Org. İbrahim Fırtına, Genelkurmay eski İkinci Başkanı emekli Org. Ersin Saygun'un gözaltına alınması, sabah saatlerinden itibaren merkez medyada, Ankara gazetecilerinde tedirginlik yarattı, bu hukuki adımların silahlı kuvvetlere yönelik yıpratma girişimi olduğu vurgulandı.

Bu tedirginlik ve askercil refleksler de şaşırtıcı değildir.

Zira sadece bir askeri vesayet rejimi değil, bir askeri vesayet toplumudur Türkiye...Yaşanan gelişmeler Taraf gazetesinin ortaya çıkardığı 2003 tarihli Balyoz Planı'na ilişkin soruşturmanın etrafında dönüyor. Tüm 1. Ordu, Donanma ve ilgili Hava Kuvvetleri birimlerinin yekvücut olarak geliştirdiği bu planın sorgulanması, sorgulanıyor olabilmesi Türk siyaseti, Türk demokrasisi için son derece değerlidir ve önemlidir.

Şöyle söyleyelim:

Gözaltılar Ergenekon sürecinin bir parçası olarak karşımızda...

Süreç sözü boşuna değil...

Birden çok iddianame, birçok dava, birden çok soruşturma paralel olarak aynı anda sürüyor. Paralel olarak sürmenin de ötesinde hepsi aynı çerçeveye gönderme yapıyor.

Bu çerçevede devlet içinde ve siyasi iktidarı devirmeye yönelik gizli yapılanma, askerin siyasete müdahale, darbe girişimleri takip ediliyor ve hukuki sorguya çekiliyor.

Bunun adını koyduğunuz zaman, olup biteni kavramamanız mümkün değildir.

Adı açıktır:

"Sivilleşme, ya da daha doğru bir ifadeyle, demilitarizyon süreci..."

Tüm diğer demilitarizyon süreçlerinden daha keskin, daha sert değil bizim yaşadıklarımız.

İspanya, Yunanistan, Portekiz ve Latin Amerika ülkelerinde ne olduysa bizde de onlar oluyor.

Tam olarak sivilleşememiş medyatik ve siyasi aktörlerin olanı anlamaması, sindirememesi, askerden gelebilecek karşı hamleleri bekliyor olması, bu gerçeği değiştirmiyor.

Hukuki sorgu konusuna geri dönelim şimdi...

İlk bakışta parça parça davalar, sorgular var ortada...

Oysa bunlar sanıldığının tersine bir bütünü kuruyor, bağlarını yerine oturtuyorlar...

28 Şubat'ı Balyoz Planı'yla 2003'e bağlıyorlar, 2003'ü Ayışığı ve Sarıkız Darbe Planları'yla 2004 ve 2005'e bağlıyorlar, 2005'i Cumhuriyet mitingleriyle 2007'ye ve en nihayet 2008-2009'a Kafes Planı'na bağlıyorlar.

Ortada bir süreklilik var...

Askeri vesayet düzenine, eylemler bazında yakalayarak suçüstü yapıyor.

Bunları görmek istememenin yarattığı güncel körlüğün pek anlamı yok...

Bunlar yarın tarih kitaplarında iki paragrafla geçilecektir...

28 Şubat'tan 13 yıl sonra sert bir geri dönüş ve temizlik, sivilleşme ve demokratikleşme süreci olarak anılacaktır...

Demokratik bir ülke olmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz?

Soru budur...

İşin güç ilişkileri kısmı var...

Asker içinden tepki gelebilir mi?

Hükümete yönelik kıstırma politikası başka türlü nasıl yol alabilir?

Kapatma davası ve benzerlerine el atabilir mi direnç cephesi?

Hükümetin politik takvimi nasıl şekilleniyor?

Sivilleşme süreci daha ne kadar taşıyıcı olmayı sürdürecek?

Bu sorular önemli, yanıt bekliyor...

Gün be gün bunları izlemeye devam etmek gerek... Devam edeceğiz...
Ali Bayramoğlu
alibayramoglu@tnn.net23 Şubat 2010 Salı YENİŞAFAK

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License