25.2.10

SON YENİÇERİ AYAKLANMASI

Son yeniçeri kıyamı

Adamlar kendi ‘yurt savunması’ görevlerini bir yana bırakmışlar; Hükûmet’e ve milletin büyük çoğunluğuna karşı ‘Balyoz’ adını verdikleri darbe plânları hazırlamışlar... 2003’teki 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan bütün karargâhını ve bağlı birliklerini toplayarak ‘plân semineri’ kamuflajı altında bal gibi darbe hazırlıkları yapmış. Buna göre, camilere bombalar konulacak, uydurma irtica gösterileri hazırlanacak, 200 bin kişi stadyumlara doldurulacak ve ‘irtica’(!) şiddet kullanılarak bastırılıp AK Parti iktidardan indirilecekmiş... Bu arada Türkiye’nin güvenliği de kendi uçağımız kasten düşürülerek tehlikeye sokulacakmış...
Darbe hazırlıkları konusunda Genelkurmay’ın ‘plân semineri’ açıklaması, hiçbir şekilde tatminkâr olmadığı gibi, TSK’nın ‘ocakçı’ anlayışını ortaya koyup itibarını büsbütün zedelemiştir. Hiç, camileri bombalayıp vatandaşlarını öldürmek için plân semineri düzenleyen bir ordu olabilir mi?
Mızrak çuvala sığmıyor... Bizim ‘Allah, Allah!’ diye taarruz eden ve yurt savunması görevini hakkıyla ifa eden orduya ve askere sözümüz yok. Lâkin siyasete müdahale eden ve milletin verdiği silâhı milletin bağrına çeviren bir darbecinin en ‘adi’ bir şakîden başka hüviyeti olamaz (Ülkenin Başbakanı için ‘adi başbakan’ diye parola yazdıranlar da şerefli Türk ordusunun mensubu olmaya lâyık değildir).***
Bu durumda, kendilerine intikal eden darbe belgelerini teknik yetkililere inceletip doğruluğunu gören cumhuriyet savcılarının, belgelerde açıkça suç işlediklerini tespit ettikleri kişileri -geçmişte ve hâlen makam ve rütbeleri ne olursa olsun- sorgulamaları ve gerekli görürlerse gözaltına almaları kadar tabiî bir işlem olamaz.
Savcılar ne yapsalardı yani?... Onlar da mı bazı subaylar gibi politika yapsalardı? ‘Fincancı katırlarını ürkütmeyelim’ diye göz göre göre -son yarım asırdır yapıldığı gibi- suç işlediği iddia edilenlerin üzerine gitmeseler miydi? Ya da korkak bazı politikacılar gibi, ‘Üzerlerine gidersek asker darbe yapar’ diyerek kaçacak delik mi arasınlardı?...
Baykal’ın o nezih deyişiyle ‘hukukun ırzına geçildiği’ bir dönemde, kendilerine milletin adaleti tevdi edilmiş cumhuriyet savcıları, HSYK kendilerini de görevden alır diye korkup vazifelerini yapmasalar mıydı?...
Türkiye’de hukukun ırzına geçildiği doğrudur. Lâkin bu ‘tecavüzcüler’ görevini yapan savcılar ve hâkimler değil, tâ Şeflik Dönemi’nden beri bizzat CHP’liler ve onların siyasallaştırdığı yargı mensuplarıdır.
Baykal, bir de Malta Sürgünü benzetmesi yapıyor. Yani, darbecileri sorgulayanları hiç sıkılmadan İngiliz İşgalcilerine benzetiyor. Bu arada Hükûmeti de -hiç dahli olmadığı halde- en ağır şekilde suçluyor.
***
Yargının bu usulüne uygun işlemleri karşısında, Genelkurmay Başkanı’nın bütün orgeneralleri Genelkurmay karargâhına toplayarak gözdağı vermesi, Türkiye demokrasisi ve TSK için hiçbir şekilde hoş görülemeyecek bir skandaldır.
Bu hareket, 21. yüzyılın başında TSK ’ya ve onun demokrasiye ve hukuka bağlı olduğunu ikide bir tekrarlayan Genelkurmay Başkanı’na yakışmamıştır. Komutanları toplayarak Hükûmete ve daha da acısı yargıya gözdağı veren bir ordu, artık meşru zeminden uzaklaşmaya başlamış demektir.
Hele ‘ciddî durum’ açıklaması yaparak, özellikle ‘darbe izlenimi’ vermeye çalışması, hoşgörülecek ve hak verilecek bir rezalet değildir.
TSK’nın yargıya bu açık müdahalesi karşısında, siyaset yapmaktan pek ziyade hoşlanan yüksek yargı mensuplarının seslerini hiç çıkarmaması da gerçekten şâyân-ı ibrettir. İşte, tam da bu nokta, geçmişte olduğu gibi, ayak dîvanı yapan askerle ulemanın işbirliğini andırmaktadır.
***
Bu arada, Genelkurmay çevrelerinden sâdır olan bir rivayete göre, eski kuvvet komutanları tutuklanırsa, bütün orgeneraller güya istifa edeceklermiş... Bu rivayeti duyunca, Org. Başbuğ’un, medyaya ve yargıya karşı ustalıkla bir ‘asimetrik psikolojik harekât’ uyguladığını düşündüm. İstifa edecekleri, doğru su aklımın ucunda dahi geçmedi. Kaldı ki, böyle toplu bir istif anın açıkça suç teşkil edeceği ve ortaya çıkacak güvenlik boşluğundan müstafilerin sorumlu tutulacağı da açıktır.
Bütün bu baskıların, Türkiye’de yargı bağımsızlığını nasıl paçavraya çevirdiğini ise herhalde uzun uzun anlatmaya lüzum yoktur.
***
Bu ‘son yeniçeri kıyamı’, gelecekte Türk Demokrasisi açısından utanç verici eylemlerden biri olarak anılacaktır. Umarız sonuncusu olsun.

HASAN CELAL
GÜZEL

Türkiye

25/02/2010
hcelalguzel@yahoo.com RADİKAL

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License