18.3.09

BALBAY''IN GÜNLÜKLERİNİ OKUMAK

Balbay’ın günlüklerini okumanın hüznü...

Biz ona “şeftali” derdik.

Alaycı, aşağılayıcı bir lakap değildi bu.

Arkadaşça bir takılmaydı.

Küçük bir gazete bürosunda, çoğu 20’li 30’lu yaşlarda olan ve kikirdemeyi pek seven muhabirlerin kikirdeme vesilelerinden biriydi.

O, büronun”şef-tali”siydi, yani İstihbarat Şef Yardımcısı.

1980’lerin sonundan, Hasan Cemal’in Genel Yayın Yönetmeni olduğu Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’ndan söz ediyorum.

Ankara Temsilcisi Ahmet Tan’la İstihbarat Şefi Vecdi Seviğ’in yönettiği büroda, bugün aktif gazeteciliği sürdüren Bilal Çetin, Semih İdiz, Faruk Bildirici, Ümit Aslanbay, Hakan Aygün gibi dönemin “genç” muhabirleri çalışıyordu.

Ben 21 yaşındayken, diplomasi muhabiri olarak katılmıştım onlara.

Bugün Ergenekon sanığı olan Tuncay Özkan da 22-23 yaşlarındaydı ve siyasi muhabirlerden biriydi.

Büronun “şef-tali”si ise Ergenekon tutuklusu Mustafa Balbay’dı.* * *

Balbay’ın her bir satırı gazetecilik açısından da, askerlik açısından da bir ibret belgesi olan günlüklerini okurken utanç ve öfke de duydum ama daha ziyade derin bir hüzün kapladı içimi.

Yıllardır görüşmedik ve fikirlerimiz bugün birbirinden alabildiğine uzak ama günlüklerini okuyuncaya dek, Balbay yine de Balbay’dı benim için...

Eski bir arkadaşım, aynı büroda defalarca birlikte sabahladığım bir meslektaşım, bazen saatlerce haber tartıştığım çalışkan “şef-tali”mizdi.

Balbay’ın muhtemel Ergenekon bağlantısını öğrenmek üzücüydü; sorgulandığını, ikinci gözaltısında tutuklandığını, Ergenekon sanığı olarak yargılanacağını bilmek üzücüydü.

Yaşananları “bir gazeteciye yapılan haksızlık” olarak algılamıyordum; hayır.

Ergenekon zanlısı gazetecileri “zanlı” durumuna düşüren, “gazetecilik” yapmaları değil, “gazeteciliğe aykırı” bir faaliyette bulundukları iddiasıydı zira.

Tekrarlamakta yarar var.

Ergenekon zanlısı gazeteciler, haberleri, yorumları nedeniyle “zanlı” durumuna düşmediler.

Ama bence daha kötüsü; “gazetecilikten öte” ya da “gazetecilik dışı” bir şey yapmış olmaları da değil sorun.

Ergenekon zanlısı gazeteciler hakkındaki suçlamayı, sadece gazeteciliğin “sınırlarını aşan” bir faaliyette bulundukları iddiası olarak yorumlamıyorum ben.

Ergenekon zanlısı gazetecilerin, gazeteciliğin sınırlarını aşmakla kalmayıp “gazeteciliğin özüyle çelişen, gazetecilik ahlakına aykırı” bir işle suçlandıklarını düşünüyorum.

Darbe arayışındaki generallerin emir eri; hükümeti devirme, Meclis’i kapatma hazırlığının propaganda sorumlusu; demokrasiye yani topluma karşı bir silahlı hareketin asli unsuru olarak çalışan bir “gazeteci”nin, bu faaliyete giriştiği andan itibaren meslekten fiilen çıktığını, “gazeteci” kimliğinin artık sadece bir “kisve” olduğunu düşünüyorum.

Tam da bu nedenle, Ergenekon sanıklarıyla “gazeteci dayanışması” gösteren gazetecileri yadırgadım; birçoğunun iyi niyetinden hiç kuşkum yok ama yaptıklarının “gazeteciliğe saygısızlık” olduğunu bile düşündüm.

Ancak bütün bu düşüncelerim, Mustafa Balbay’ın Ergenekon bağlantısı konusunda, içimden “Keşke doğru olmasa” diye dilememin önüne de geçmedi.

* * *

Balbay’ın 2002-2005 arasında kuvvet komutanları dahil kurmay subaylarla yaptığı görüşmelerin notlarını okurken göğsüme yerleşen utanç, öfke ve ikisini bastıran ağırlıktaki hüzün de hep aynı cümleyi getirdi dilimin ucuna:

Keşke doğru olmasa...

Balbay’ın notlarının beni hüzünlendiren yönü, bu memleketin generalleriyle yazarlarının hepimizin hayatını sarsacak bir şer ittifakında buluşabildiğini göstermesi ve bazı gazetecilerin gazetecilik, bazı askerlerin de askerlik mesleğine nasıl ihanet ettiğini kanıtlaması kadar, 21. yüzyıl Türkiye’sinde her iki mesleğin üst kademelerine gelebilmiş erbabın zamandan ne kadar kopuk ve zekâdan ne kadar yoksun olduğunu da gözler önüne sermesiydi.

İlkin Tempo24’ün yayınladığı, Taraf’ınsa “Sivil Darbe Günlükleri” başlığıyla okurlarına sunduğu notlara, Aydınlanma felsefesinin olabilecek en sığ yorumuyla beslenmiş halk düşmanı bir zihniyet ve o zihniyetle palazlanmış bir darbe tutkusu egemen.

Notları okuyunca görüyorsunuz ki, bu memleketin birtakım generalleri ve birtakım yazarları, 2000’ler Türkiye’sinde 1920’ler Türkiye’sini özleyen; insanlığın son iki yüzyılda yaşadığı siyasi ve kültürel dönüşümlerden büyük ölçüde bihaber; dünyanın dengelerini, gidişatını, değişimin yönünü anlamaktan aciz adamlar.

Görüyor ve üzülüyorsunuz.

* * *

“Tümüyle bir temizlik” yapmayı öneriyor, mesela, gözünü darbe bürümüş bir asker; “Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar var” diyor; sonra da sanki belediyelere subayların atanacağı bir askerî rejimde bu mümkünmüş gibi ekliyor, “Avrupa Birliği sürecini de engellemeyecek bir süreç olmalı.”

Güler misin, ağlar mısın?

Bir başka notta, koskoca Türk ordusunun kara kuvvetlerinin başındaki orgeneral, 3 Kasım 2002 seçimlerini yorumluyor: “Bu sonuçlara millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi... Demek ki Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık.”

Güler misin, ağlar mısın?

Başka bir görüşmede Genelkurmay’da görevli bir tümgeneral, “Biz bu işi 28 Şubat’ta bitirecektik” diyor, “Artık gelip 10-15 yıl gitmeden bu işleri halletmek gerekiyor.”

Güler misin, ağlar mısın?

Ve bir “gazeteci,” dönemin en “darbeder”lerinden Jandarma Genel Komutanı’na, darbe fikrine yanaşmayan Genelkurmay Başkanı’nı devirme öğütleri veriyor: “Karacı Genelkurmay olur, siz Kara’ya geçersiniz, İzmir’deki Jandarma olur, İstanbul’dakini de artık ne yaparsanız...”

Güler misin, ağlar mısın?

* * *

Gülmedim, ağlamadım.

Mustafa Balbay’ın günlüklerini okurken, öncelikle Balbay ve bu görüşmelere katılan bütün “gazeteciler” için, sonra Yalman’ından Eruygur’una, Büyükanıt’ından Tolon’una, bu milletin vergisiyle komutan olmuş bütün o “darbeder” generaller için derin bir hüzün duydum.

Günlükleri bitirdiğimde, hüznün içinde farklı bir hissin tomurcuklandığını da fark ettim.

Acıma hissi...

Bu günlüklerde adı geçenlere, bu günlüklerin parçası olanlara acıyordum.
Yasemin Çongar - 18.03.2009 taraf

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License