4.3.09

ERGENEKON QUO VADİS?

Ergenekon Quo Vadis?

Ergenekon ek iddianamesinin açıklanmasının eli kulağında olduğu biliniyor. İki hafta önce açıklanması an meselesiydi. Medya dünyası bunları biliyordu. Bu bakımdan İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili'nin basında iddianamenin içeriğine ilişkin bazı bilgileri yalanlaması çok inandırıcı gelmiyor.
İkinci Ergenekon iddianamesi Şener Eruygur ve Hurşit Tolon gibi kuvvet komutanlığı, ordu komutanlığı, Harp Akademileri komutanlığı gibi sıfatlar taşımış, emekli orgeneralleri kapsadığı için kendisine özel önem atfedilen bir metin. Yaklaşık 1000 sayfadan oluştuğu, iddianamede sanıkların bazılarının 2007'deki Cumhuriyet Mitingleri ile demokratik olmayan yollardan hükümeti düşürmek istedikleri isnadının yer aldığı da edinilen bilgiler içerisinde.
İddianame ortaya çıktığı vakit, önemli olan, isnat edilen suçların sağlam maddi delillerle beslenip beslenmediğini görme fırsatı çıkacak. Aslında, söz konusu iddianameyi bunca vakit geciktirmiş olan ve bundan sonra Ergenekon davasının ne yönde yol alacağına ilişkin kafalarda soru işaretleri bulunmasına yol açan, Ergenekon davasının "askeri darbe girişimleri" ile hukuki ve yasal bir hesaplaşmanın öngörüldüğünden bir türlü emin olamamak.
2003 ve 2004 yıllarına ait "Ay Işığı" ve "Sarıkız" gibi tuhaf kod isimleriyle gün yüzüne çıkmış olan darbe girişimlerini hedef almayan bir Ergenekon dava süreci, ister istemez, bir noktada tıkanacaktır. Söz konusu askeri darbe girişimleri için yeterli ipuçları eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ile ilintilendiren "Darbe Günlükleri"nde bulunuyor.
"Darbe Günlükleri" ikinci Ergenekon iddianamesinde var mı, yok mu? Bilmiyoruz. "Darbe Günlükleri", herhangi bir Ergenekon iddianamesine konu olacak mı? Onu da bilmiyoruz.
Bu arada Ergenekon'un tüm emekli general sanıkları adeta "ritmik" bir gelişmeyle Silivri'deki dört duvar arasından çıkıp askeri hastanelerin şefkatli kollarına tevdi edildiler.
Yakın geçmişte ortaya çıkan bu görüntüler, Ergenekon'un gerçekten "askeri darbelerle hesaplaşma" süreci olacağına ilişkin kuşkuları ister istemez besliyor.Son başarılı "askeri darbe" sayılan 28 Şubat'ın 12. yıldönümünde bir dizi etkinlik yapıldı, 28 Şubat sayısız değerlendirme yazısına konu oldu. 28 Şubat'ın sorumlularına "yargı yolu"nun açılacağına ilişkin en ufak bir sinyal ortada var mı?
Şayet Ergenekon, 2000'li yıllara ait ve mevcut hükümete yönelik "askeri darbe girişimleri"ni soruşturacak bir yön izlemezse, 28 Şubat'ın yolunu hiç bulamayız. Nerede kalmış 12 Eylül.
Askeri darbelere kapıyı, "siyasi güç dengeleri" üzerinden değil, "hukuk ve yargı aracılığı" ile kapatma yolu seçilmezse, yani Ergenekon "askeri darbe girişimleri"ni soruşturacak bir yön izlemezse, 28 Şubat'ı da, 12 Eylül'ü de bugün tartışmanın bir anlamı kalmaz. Bu durumda, "Anayasa değişikliği"nden söz etmek de gerçekçi olmaz.

Türkiye'ne nice sorunun kaynağı ve nice sorunun çözümünün önündeki engel olarak duran 1982 Anayasası'nın bir "askeri darbe ürünü" olduğunu akıldan çıkaramayız. Bu anayasa ile Türkiye ne demokratik bir ülke haline gelebilir, ne hukukun üstünlüğü Türkiye'de sağlanabilir.

Türkiye'nin AB katılım sürecinin üzerindeki gerçek engeller ise, ne Sarkozy'dir ne de Merkel. 1982 Anayasası varken, Türkiye'nin AB yolu üzerinde "mayın" aramaya pek gerek yoktur.
Ergenekon konusu, işte, tüm bu çağrışımları ve izdüşümleri nedeniyle herhangi bir adlî süreç değildir. Gereği gibi yürütülmezse, "bumerang" etkisi yapma yeteneğini koruyor. "Ergenekon bumerangı" ise Türkiye'nin geleceğini karartabilir.

Ergenekon'un "en kestirme" tanımı ne olabilir?
Türkiye'de askeri darbe yoluyla seçilmiş hükümeti bertaraf etmek, hükümetin çoğunluğuna dayandığı parlamentoyu işlevsiz kılmak için, askeri darbeye meşru ortam sağlamak için faaliyette bulunmak.
Bir askeri darbeye görünürde ne meşru ortam sağlayabilir?
Şiddet ortamı. Suikastlar ve sabotajlar, büyük kitle çalkantıları. 2007'deki Cumhuriyet Mitingleri, bu sonuncusunu ifade ediyordu. Katılanların katılmaktaki saf ya da halisane niyetleri ne olursa olsun, Cumhuriyet Mitingleri bir "senaryo"nun o senaryonun yazarlarının öngördüğü ve "askeri darbe" amacına ulaşmak için kullandıkları araçlardan biriydi.
Ergenekon iddianameleri, sadece araçlara değil, "amaç"ı ortaya çıkaracak şekilde hazırlandığı ve iddialar maddi bulgularla desteklendiği ölçüde ikna edici ve etkili olabilirler.
"Darbe Günlükleri"ni içermeyen, 28 Şubat'ı kurcalamayan, Hrant Dink cinayeti davasını kendi soruşturmasıyla birleştirmeyen bir Ergenekon süreci, enerjisini tüketerek yarı yolda kalma tehlikesi içeriyor.
Öyle olacaktır diyemeyiz. Öyle olmamasını dilemeliyiz…

04.03.2009 Cengiz Çandar 4,3,2009

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License