11.1.09

KANADOĞLU SUSURLUK'U BÖYLE ÖRTTÜ

Kanadoğlu, Susurluk'u örttü mü, cezalandırdı mı?

Zira Yargıtay, Şahin'in 6 yıla mahkum edilmesiyle ilgili mahkeme kararını 'eksik soruşturma' gerekçesiyle bozmuştu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Korkut Eken'in avukatının 'müvekkilinin kayıp silahlarla ilgili gizli oturumda açıklama yapacağına' ilişkin talebinin yerine getirilmemesini, Susurluk çetesinin eylemi olduğu iddia edilen Ömer Lütfi Topal cinayetiyle ilgili davanın sonucunun beklenmesini istemişti.

Dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bozmaya itiraz etti ve yerel mahkemenin verdiği kararın onanmasını istedi. Aslında dosya bozulsa ve gizli celse yapılsa Korkut Eken'in Susurluk'un kayıp silahlarını açıklaması, Topal cinayetinin de Susurluk'a bağlanması ihtimali vardı. Topal cinayeti Susurluk'a bağlansa sanıklar ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanacaktı. Sadece çete suçundan yargılanıp 6 yıl cezayla kurtuldular. Ayrıca, Kanadoğlu bozma kararına itiraz ettiğinde, zamanaşımı süresinin dolmasına tam 3 yıl vardı.

3 Kasım 1996'da Susurluk'taki kazayla başlayan süreç 12 Şubat 2001'de İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Sami Hoştan'ın da aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararı ile sonuçlandı. Dava sürerken mahkeme başkanı Sedat Karagül görevden alındı, yerine Metin Çetinbaş atandı. Yüzlerce klasörden oluşan davayı iki ayda karara bağlayan Çetinbaş, Ergenekon terör örgütü davasında yeniden kamuoyunun karşısına çıktı. Bu kez Kemal Alemdaroğlu, emekli Albay Hüseyin Vural ve Engin Aydın'ın avukatı olarak.Susurluk davasıyla ilgili soruşturma aşamasında Ömer Lütfi Topal cinayeti gibi birçok olay davaya konulmadı. Sanıklar sadece çete suçundan yargılandı. Başsavcı Kanadoğlu, Yargıtay Ceza Kurulu'na gönderdiği dilekçede, "TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu raporu, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı teftiş kurullarının çalışmaları ne yazıktır ki, toplumun olayın çözülmesi istemlerini karşılayamamış ve sorun, devletin bütün kurumlarını yıpratacak boyuta ulaşmıştır." dedi. Gizli duruşmaya karşı çıkan Kanadoğlu, ilginç bir gerekçe ileri sürdü: "Açıklama yaptıkları bir an için kabul edilse dahi atf-ı cürüm teşkil eden bu beyanların kanıtları araştırılacak, cumhuriyet savcısının hazırlık soruşturmasının sonucu beklenecek, o mevkuf sanıklar hakkında dava açılırsa davalar birleştirilecek ve birlikte görülecektir. Bu kadar varsayımın sonucu olarak sanıkların zamanaşımı süresinin tahakkuku ile cezasız kalmaları kaçınılmaz bir biçimde ortaya çıkacaktır."

Sabih Kanadoğlu, 8. Ceza Dairesi'nin 24 Ekim 2001 günü verdiği bozma kararının kaldırılmasını ve dosyanın esastan incelenmek üzere yine aynı daireye gönderilmesini talep etti. Nitekim Kanadoğlu'nun itirazını Yargıtay Ceza Genel Kurulu kabul etti ve dosya Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne gitti. Daire de, 15 Ocak 2002'de Susurluk davasında verilen mahkumiyetleri oybirliği ile onadı. İstanbul 6. No'lu DGM, sanıklardan İbrahim Şahin ve Korkut Eken'i 6'şar yıl, Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Enver Ulu, Mustafa Altunok, Abdulgani Kızılkaya, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Yaşar Öz, Ali Fevzi Bir, Sami Hoştan ve Haluk Kırcı'yı da 4'er yıl ağır hapis cezasına çarptırdı. Susurluk süreci bu şekilde son buldu.

Haluk Kırcı'nın avukatı: Eken,açıklama yapacağını söylemişti

Haluk Kırcı'yı Susurluk davasında savunan avukat Hüseyin Ayan, Korkut Eken'in avukatının dava sürecinde gizli celse talebinde bulunduğunu doğruluyor. Eken'in yapacağı açıklamaların devletin güvenliğine ilişkin olduğunu, bu nedenle gizli duruşma talep edildiğini belirtiyor. Susurluk kararını kendisinin de temyiz ettiğini anlatan Ayan, "Eğer Yargıtay'ın bozma kararı uygulansa ve dosya tekrar mahkemeye gelse Eken açıklama yapacak mıydı, bilemeyiz. Ama bu konuda talepleri oldu." diyor.

'Şemdinli gibi olmaya mahkûm' açıklamasında bulunmuştu

Sabih Kanadoğlu, bugünlerde Susurluk davasındaki tavrıyla tartışılıyor. Yargıtay'ın 'usulden bozma' kararına itiraz etmiş ve İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in sadece 6 yıl ceza almasını sağlamıştı. Aynı isim, Susurluk soruşturmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, davanın 'Türkiye'nin temiz toplum özleminin simgesi haline geldiğini' söylemişti. Ergenekon iddianamesinde, Susurluk'la Ergenekon arasındaki bağa işaret ediliyor: "20. yüzyılın sonlarına doğru Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazası ile ülkemizdeki bu kanlı örgütün kapıları kısmen de olsa aralanmıştır. Fakat örgütün o dönemdeki etkinliği ve gücü nedeniyle yeterince derinleştirilememiş, sadece buz dağının görünen yüzü aydınlatılmış ve örgüt amaçları doğrultusunda karanlık eylemlerine devam etmiştir." Ancak Kanadoğu, Ergenekon soruşturmasını sürekli küçümsüyor. Almanya'da Hessen Atatürkçü Düşünce Derneği'nin 14 Nisan 2008'de düzenlediği konferansta Ergenekon soruşturmasıyla ilgili konuşmuştu. İddianameyi hazırlayan Savcı Ferhat Sarıkaya'nın meslekten atılmasıyla sonuçlanan Şemdinli davasını hatırlatarak, "Ergenekon soruşturması Şemdinli gibi olmaya mahkum." demişti.aktifhaber.com

HÜRRİYET'İN "SABİH" İTİRAFI
Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik son operasyonda Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranması en çok tartışılan konu oldu.

Başını Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu, Uğur Dündar ve Bekir Coşkun’un çektiği cephe, “İbrahim Şahin’i mahkum ettiren kişi Sabih Kanadoğlu’ydu. Şimdi ikisi aynı örgütün üyesi nasıl olur?” şeklinde özetlenebilecek bir karşı çıkış sergiliyorlardı.

Ancak bugün Hürriyet Gazetesi’nin kendisi farkında olmadan bu tezi çürüttü.
Hürriyet Gazetesi’nde bugün gazeteci Saygı Öztürk imzasıyla manşetten verilen haber, Sabih Kanadoğlu’nun İbrahim Şahin ve Susurluk’un tetikçi ekibini aslında küçük bir cezayla kurtardığının kanıtıydı.

Susurluk yargılama sürecindeki akışı bilenler bunu fark ettiler. Ancak Hürriyet yazı işleri bunu gözden kaçırmıştı.

İŞTE SABİH KANADOĞLU GERÇEĞİ VE HÜRRİYET’İN FARKINDA OLMADAN SABİH KANADOĞLU’NU DEŞİFRESİ

Bilindiği gibi Susurluk Davası 2001'de İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Sami Hoştan'ın da aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararı ile sonuçlandı. Hakkında yüzlerce manşet atılan, yüzlerce kitap yazılan, onlarca fail-i mechul cinayetten bahsedilen Susurluk Davası sonucunda dağ fare doğurmuştu. Özellikle İbrahim Şahin’in 6 yıl cezayla kurtulması kimseyi tatmin etmemişti.

Dava sürerken Mahkeme Başkanı Sedat Karagül görevden alındı ve yerine Metin Çetinbaş atandı. Çetinbaş yüzlerce klasör delilden oluşan davayı iki ayda jet hızıyla bitirdi. Sözkonusu davada yargılanan eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada “Bizi dava sürecinde 3.5 sene yargılayan bir heyet vardı. Başkan Sedat Karagül. O adamda ben adaleti gördüm. Allahım bu adam her şeyi kuyruğundan yakaladı. Hepimize bu yerleştirecek müebbedi , idamı dedim. Bunun işi bizle değil şükürler olsun. Asil bir adam. Keşke o adamdan idam cezası alsaydık. Son 15 gün Mesut Yılmaz hükümetinin atadığı bir başka bir heyet geldi. 15 günde sen benim iddianamemi inceleyip gerekçeli karara kanaatini yazamazsın. Suçlamaya bak, aldığımız cezaya bak. Bizim hakkımız o suçlamalara göre idamdı. 4 sene aldık. Bunun cezası idamdır. Herkes herkesi biliyor kimse kıvırmasın.” demişti.

Susurluk Davası hakimi değişmiş ve işler jet hızıyla ilerletilmişti. Ama işi jet hızıyla bitiren başka biri daha vardı: Sabih Kanadoğlu…
Dava sonuçlandıktan sonra birkaç sanık avukatı sonuca itiraz etti. Konuyu inceleyen Yargıtay 8. Dairesi’nin o dönem başkanlığını yürüten Naci Ünver ve ekibi, bambaşka bir noktadan kararı bozdular; “EKSİK SORUŞTURMA”

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, eksik soruşturmadan bozma kararını iki gerekçeye dayandırıyordu. “Korkut Eken'in avukatının 'müvekkilinin kayıp silahlarla ilgili gizli oturumda açıklama yapacağına' ilişkin talebinin yerine getirilmemesi” ve , “Susurluk çetesinin eylemi olduğu iddia edilen Ömer Lütfi Topal cinayetiyle ilgili davanın sonucunun beklenmesi”

Susurluk Davasını jet hızıyla bitiren mahkeme heyeti eğer “kayıp silahlarla ilgili gizli oturumu” yapmış olsa Susurluk’un en kilit sırrı çözülecek, bu silahlarla işlenen cinayet ağı ortaya dökülecekti. Yine Ömer Lütfi Topal cinayetinin davasının sonucu beklense Topal cinayeti Susurluk'a bağlanacak ve sözkonusu sanıklar ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanacaktı.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi verdiği “bozma” kararıyla bu iki şeyin yapılmasını istedi. İşte bu noktada devreye Sabih Kanadoğlu girdi. Kanadoğlu, 8. Dairenin “bozma istemine” itiraz etti ve Susurluk Davası’na son anda atanan ve davayı iki ayda jet hızıyla bitiren mahkeme heyetinin verdiği kararın onanmasını istedi.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Sabih Kanadoğlu’nun isteğine uydu ve Susurluk’un tetik ekibi 4/6 yıl arası cezalarla kurtuldular.

ZAMAN AŞIMI MANEVRASI NE KADAR DOĞRU?
Süreç böyleyken, Sabih Kanadoğlu’yla ilgili yapılan savunmanın temeli; “Sabih Kanadoğlu kararın onanmasını sağlamasaydı, Susurlukçular zaman aşımından kurtulacaktı” söylemine oturtuluyor.

Bu söylem dile getirilirken, zaman aşımının hemen dolacağı zannediliyor. Oysa belgelere bakınca, zaman aşımının dolmasına tam 3 yıl olduğu ortaya çıkıyor.

Üstelik hukukçular, “zaman aşımı dolacak, hiç olmazsa bunlara 4/6 yıl ceza vermiş olalım” şeklinde bir mantığın yürütülemeyeceğini. Zaman aşımı dolsun dolmasın, yargılamanın “gerçeği ortaya çıkarmak” ekseninde sürdürülmesi gerektiğini, “kayıp silahları ortaya çıkartacak sürecin” işletilmesinin ve sözkonusu bilginin elde edilmesinin, Susurluk’u çözmek adına İbrahim Şahin ve ekibinin 4/6 yıl ceza almasından daha önemli olduğunu belirtiyorlar.

HÜRRİYET GERÇEĞİ FARKINDA OLMADAN İTİRAF ETTİ
Hürriyet Gazetesi’nin Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu başta olmak üzere hemen bütün yazarlarının savunduğu “İbrahim Şahin’i mahkum ettiren Sabih Kanadoğlu, onunla aynı örgütün üyesi nasıl olabilir” teziyle ilgili gerçekleri yukarıda okudunuz.

Peki Hürriyet Gazetesi hem de manşetinden kendi tezini farkında olmadan nasıl çürüttü?

Hürriyet Gazetesi’nin önemli muhabirlerinden Saygı Öztürk, yerel mahkemenin jet hızıyla verdiği 4/6 yıl mahkumiyet kararlarını “eksik soruşturma” gerekçesiyle bozan dönemin Yargıtay 8. Dairesi Başkanı Naci Ünver’le görüştü.

Hürriyet bugün bu görüşmeyi Manşetine çekti. Görüşmede Naci Ünver’in söylediklerini Hürriyet aynen şu şekilde aktarıyordu:

“Naci Ünver, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, Susurluk davasını iki nedenle bozduklarını belirtti. Ünver, "Bize gelen dosya, Susurluk davasının suyunun suyu bile değildi. Kayıp silahların yerini bildiğini belirten sanığın ifadesinin alınmaması büyük eksiklikti" dedi. Kayıp silahlar konusunun "Devlet sırrı" diye üzerinin kapatıldığını belirten Naci Ünver, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Dosyayı incelediğimizde, sanıklardan birisinin yargılama sırasında gizli oturum yapılması halinde kayıp silahlar konusunda açıklama yapacağını söylediğini okuduk. Ancak, buna fırsat verilmediğini gördük. Eğer, yerel mahkeme, Susurluk Davası’yla ilgili olarak kayıp silahların yerini kapalı oturumda söylemek isteyen sanığı dinlemiş olsaydı, çoğu suikast silahı olarak bilinen silahların yeri o yıllarda belirlenmiş olabilecekti. Nitekim, Susurluk davasında 6 yıl hapis cezasını onadığımız Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’in, evinde bulunduğu belirtilen krokilere dayalı olarak bazı silah ve bombaların bulunduğunu, aramaların devam ettiğini görüyoruz. Susurluk Davası’nın bize ancak suyunun suyu gelmişti. Silah ve bombaların bulunması da o zaman kararımızın haklılığını gösteriyor."

İşte Hürriyet Naci Ünver’i konuşturarak, “Kayıp silahların yerinin öğrenileceği duruşmayı yapmadan Susurluk Davası’nın kapatılmasını” önemli buluyor ve manşetine çekiyordu.

Peki Hürriyet yazı işleri, “kayıp silah celsesini” yaptırtmayan kararı kesin olarak onaylatan kişinin; Sabih Kanadoğlu olduğunu fark etselerdi bu haberi yaparlar mıydı?

Kayıp silahlarla ilgili gizli celsenin yapılması için zaman aşımı açısından tamı tamına 3 yıl vardı.

Çünkü kayıp silahlarla ilgili her şeyi ortaya çıkartacak o celseyi yaptırmayan Hakimi bugün iki Ergenekon sanığını avukatı; o kararı kesin olarak onaylatan Sabih Kanadoğlu’nu ise Ergenekon sanığı olarak karşımızda buluyoruz

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License