5.7.08

DAĞBAŞI (M.ALTAN)

Dağbaşı

Dünkü ‘yanlış okumayın’ başlıklı yazımın bir bölümünde aynen şöyle diyordum: ‘Hemen şunu söyleyeyim... Bu son gözaltılar ‘bir çatışma’ değil, ‘bir mutabakat’ operasyonu... Biliyorum...
Askeriye ‘özenle’ bunun hukuksal bir operasyon olduğunu vurguluyor...
Gerçekten de olup bitenin ‘hukuk devleti’ açısından hiç bir şaşırtıcı yanı yok...
İddialar var... Karineler var... Hatta çok ciddi deliller var...
Ve savcı gereğini yapıyor...
Orgeneral, morgeneral kimsenin gözünün yaşına bakmadan da hükmünü icra ediyor...
Ama bu ‘hukuk devletinde’ olur...
Türkiye’de asla olmazdı...’
***
Dün, Türkiye’nin bir ‘hukuk devleti’ olmadığını, son gözaltıların da bir geçici mutabakata bağlı olduğuna bir kez daha kanaat getirdim.
Neden mi?
Çünkü...
Hoşlanmadığı Taraf Gazetesi’ne Genel Kurmay’ın baskın planını öğrendim... Dün, bizim Star Gazetesi’nin web sayfasında bu olay şu şekilde özetleniyordu:

‘Genelkurmay askerî savcısı, Dağlıca baskını raporunu yayınlayan Taraf Gazetesi’ne gönderdiği yazıda, Dağlıca baskını raporu belgeleriyle birlikte şu ana kadar yayınlanmamış belgelerin 7 Temmuz tarihine kadar Genelkurmay’a teslim edilmesini istedi. Aksi takdirde bu tür belgelere el konulacağı bildirildi.’

***

Taraf Gazetesi ise beklemekte olduğu Genel Kurmay baskınını daha detaylı anlatıyordu...

Genel Kurmay savcısının gazeteye yazdığı resmi yazıda açık tehditler vardı...

Örneğin, gazetenin yayınladığı belgeleri isteyen savcı, hiçbir hukuksal yanı olmayan şu tehdit cümlelerini fütursuzca yazabiliyordu:

‘Keza, elinde bulunduranlarca bu belgelerin henüz ifşa edilmemesi bir şans olayıdır. Ancak böyle bir şansın sonsuza kadar devam etmesini ummak ve hayal etmenin de ulusal güvenlik açısından ciddi bir tedbirsizlik olacağı izahtan varestedir.’

Gazete yönetimi, doğal olarak bu tehdide tepki gösteriyordu:

‘Buram buram tehdit kokan bu cümlenin hukukla ve yasa ile ne ilgisi var?

Bir savcı, bir gazeteye böyle bir şey yazma cüretini nereden ve nasıl bulur?

Neyi umacağımı, neyi hayal edeceğimi bir savcıya mı soracağım...

Ulusal güvenlik açısından neyin ne olduğunu benden daha iyi bildiğinden bu savcı ne zaman ve nasıl emin oldu?

Üstelik ne istediğine bir bakın.

‘İfşa edilmemiş’ belgeleri istiyor.

‘İfşa edilmemiş’ bir belge basın kanunu açısından ne zamandan beri suç?’

***

Basın kanunu mu?

Gazeteleri tehdit eden askeri savcının basın kanunu umuru değil ki...

Yoksa basın kanununun ‘haber kaynağı’ başlıklı 12. maddesi aynen şöyle:

‘Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.’

Belli ki askeriye, hukuku da yok sayarak hoşlanmadığı yayınlara gözdağı verme arzusunda...

Bundan evvel bunun bir örneğini Nokta Dergisi’nde yaşamıştık...

Resmen doğrulanan ‘Darbe günlükleri’nin peşine gitmek yerine gene basın yasasını lime lime ederek Nokta Dergisi’nin peşine düşmüşlerdi.

O utancı Türkiye hep birlikte ve maalesef sessizce yaşadı.

***

Dünkü medya organları askeriyenin bu kez aynı utancı bize Taraf Gazetesi üzerinden üstelik açıkça yasayı da ihlal ederek yaşatmak arzusunda olduğunu gösteriyor.

Ben bu utancı bir kez daha yaşamamak için şimdiden feryat ediyorum...

Çünkü 2008 yılında hala Türkiye’de çift başlı yargı var ve bunun sonucu gazeteler, basın yasasına rağmen açıkça ve alenen basılma tehdidiyle karşılaşabiliyor.

Doğrusu bu bana hukukun değil, orman yasalarının geçerli olduğu bir dağ başında yaşıyormuşum hissi vermekte. Mehmet Altan 5 temmuz 2008 star

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License