17.10.08

KORKUTMAK

Korkutmak

12 Eylül görüntülerine geri döndük. Birisi kürsüde... Diğerleri arkasında... Ayarı bozulmuş bir ses tonu ile bağırıp çağırma. Nedir? Askeriyeyi övmek serbest, eleştirmek ya da soru sormak yasak. Sorarsan ne olacak? Soruyorsun. Aktütün’de ne oldu? Cevap yok.


Neden? Çünkü Taraf’ın yayınladığı belgelerin sapına kadar doğru olduğunu en çok önceki gün bizleri korkutmaya kalkan zevat biliyor.

O nedenle sorulara cevap yok ama...

Bağıra çağıra ağır suçlama var:

‘Bütün bunlara rağmen bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri, altını çiziyorum başarılı gibi gösterenler, tekrar ifade ediyorum başarılı gibi gösterenler akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar.’

* * *

En bayıldığım ise şu cümle:

‘Kendine güveni olan bütün kurumlar gibi ki TSK’nın kendine güveni tamdır, bu incelemenin sonuçlanmasını müteakip elbette kamuoyu ile paylaşılması gereken hususlar bilgi olarak verilecektir.’

Ne zaman?

Mahkeme-i Kübra’da mı?

Aktütün Baskını’ndan bu yana kaç gün geçti, bir açıklama geldi mi?Aktütün’ü bırakın.

8 Ekim 2007 tarihinde, yani bir yıldan aşkın bir zaman önce...

Şırnak’taki Gabar Dağı’nda...

Bolu’dan gelen Komando Tugayı’na bağlı bir timin, teröristlerce pusuya düşürülmesi sonucu ikisi astsubay 13 askerimiz şehit oldu.

On üç askerimiz demek, on üç gencecik çocuğumuz demek.

Bolu Komando Tugayı bizim en nitelikli, en iyi yetişmiş tugaylarımızdan biri.

Pusuya düşürülmeleri öyle kolayından olacak iş değil.

Pusuya düşürülen ‘güvenlik timi’...

Saldırganlar ellerini kollarını sallaya sallaya kaçmışlardı.

Normal mi? Tabii ki değil.

Peki, ne oldu ‘incelemeye müteakip’ sonuçlar nerede?

Onlar yok ama ayarsız bir ses ve üslupla Türkiye’ye ve demokrasiye tavır var.

* * *

Siyaset kurumu 12 Eylül rejiminin ürünü.

Bu nedenle demokratik hiç bir ülkede rastlanmayacak olan ‘askeri yargı’ bizde öylece duruyor.

Öylece durmak ne...

Basına yasak getiriyor, muhtemel hamleleri için yargı kararları alıyor.

Kısacası askeri mahkeme medyaya ve sivillere ders vermeye soyunuyor.

* * *

Amaç ne?

‘Herkesin dikkatli olması ve doğru yerde bulunması.’

O doğru yeri kim, neye göre tespit edecek?

Elindeki sopaya göre mi, demokrasinin kurallarına göre mi?

Sorulara cevap verip zafiyeti gidererek ‘çocukların ölmesini önlemek’ yerine, faşizm sesleri çıkartmak, Türkiye’yi iyice çökertir, kimsenin altından kalkamayacağı korkunç sonuçlar doğurur.

Zafiyeti, korkutarak saklamak çürümeyi hızlandırır çünkü.

* * *

Dün yeniden şehit düşen askerlerimizi...

Neden düştüğü anlaşılmayan helikopteri de...

Herhalde ‘doğru yerde’ olmak adına sormayacağız.

Sorarsak...

Cevap hazır:

‘Akan ve akacak olan kanın sorumlususun.’

* * *

Korkuttunuz da ne oldu?

Baskı yaptınız da ne oldu?

Kime yaradı?

Herhalde ölüp yiten gencecik insanlarımıza değil.

* * *

Tabii bunları, dışarılarda iyimser mesajlar veren cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de sormalıyız.

Dünkü Ankara resmi hangi demokrasiye uyuyor?

Tabii, eğer var ise, hükümet de bu soruya cevap verebilir.

Bu yaşananlar demokrasiye uyuyor mu?

Demokrasiye uymuyor elbette.

Bu siyasetçilerle demokrasiye nasıl uysun?

Çocukların sahipsiz olduğu bir ülkede demokrasi olmaz.

O yüzden de olmuyor zaten.
Mehmet ALTAN star 17/10/2008

0 yorum:

Yorum Gönder | Feed



Snap Shots

Get Free Shots from Snap.com
 
^

Powered by BloggerAK Medya Haber Yorum Analiz by UsuárioCompulsivo
original Washed Denim by Darren Delaye
Creative Commons License